Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı ..nın 41. maddesine (6098 sayılı TBK nın 49. maddesi) göre “.. ” Bir başka anlatımla haksız bir eylemin tazminat borcu doğurabilmesi için kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil sonucunda zarar doğması, zarar ile fiil arasında da illiyet bağı bulunması gereklidir. Somut olayda, davalının eyleminin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu böylelikle manevi tazminat koşullarının oluştuğu kabul edilerek uygun bir miktar manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, davacının manevi tazminat isteğinin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 14/01/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....

    İlk Derece Mahkemesince verilen kararda özetle; Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunduğunu, Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklandığını, 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, TBK’nun 58. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlendiğini, hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemeyeceğini, daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar...

    Davacı vekili; davalının sahibi olduğu "www......." isimli internet sitesinin 11/05/2015 tarihli yayınında "Cumhurbaşkanı ...: Hala anırmasını bekliyorum" başlıklı haberde, habere dayanak gösterilen asıl konuşma metninde adı geçmediği halde, Türk lirasından altı sıfır atılması halinde haberde yazılan eylemi gerçekleştirecek köşe yazarı olarak müvekkilinin adının yazıldığını, davalının tamamen gerçek dışı bir haberi, subjektif fikirlerini beyan ederek yayınladığını, haberin asılsız ve hukuka aykırı olduğunu ve davacının kişilik haklarına saldırı içerdiğini belirterek, oluşan manevi zararının davalıdan tazmini isteminde bulunmuştur. Mahkemece, Cumhurbaşkanı'nın konuşmasında isim belirtmemesine rağmen, haberde konuşmada geçen sözlerin davacı ...'a sarfedilmiş gibi yer almasının davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. ... İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesi ile ilgili olarak ......

      Şti. aleyhine 15/05/2015 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 17/11/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

        Gazetesi'nin 12/05/2015 tarihli nüshasında "... ve ... konuştu, Din Karşıtlığı sapık zihniyet" başlıklı haberde, habere dayanak gösterilen asıl konuşma metninde adı geçmediği halde, Türk lirasından altı sıfır atılması halinde haberde yazılan eylemi gerçekleştirecek köşe yazarı olarak müvekkilinin adının yazıldığını, davalının tamamen gerçek dışı bir haberi, subjektif fikirlerini beyan ederek yayınladığını, haberin asılsız ve hukuka aykırı olduğunu ve davacının kişilik haklarına saldırı içerdiğini belirterek, oluşan manevi zararının tazmini isteminde bulunmuştur. Davalı vekili, davacının ... Gazetesi'ndeki köşe yazısında konuşmalarda bahsedilen kişinin kendisi olduğunu yazdığını, haberde geçen ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı içermediğini belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur....

          Şti. aleyhine 04/09/2014 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 14/07/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

            Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki, basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa'nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu'nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez....

              İlk Derece Mahkemesince;".... davaya konu yazıda; '...' başlığı ile yayınlanan haberin içeriğinde ifadelerin görünür gerçekliğe uygun olmadığı, haber görünür gerçekliğe uymadığından hukuka da uygun bulunmadığı, haberin veriliş şekli ve kamuoyuna yansıtılış biçimi ile davacıya karşı yanlış bir olgu oluşturulduğu, bu nedenle davalıların ifade özgürlüğü altında yayın yaptığının kabulü mümkün olmadığı, yapılan yayında kullanılan ifadeler ile davacının kişilik haklarına hukuka aykırı bir biçimde saldırının gerçekleştiği, davacının kişilik haklarına saldırı amacı taşıdığı anlaşılmaktadır... davanın kısmen kabulü ile ,10.000,00.-TL manevi tazminatın 29/06/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine...." karar verilmiştir. Verilen karara karşı taraflar vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur....

                Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK.nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir. Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir....

                  Kişiyi küçük düşürmek, yanlış tanıtmak, gülünç ya da zor duruma sokmak gibi davranışlar kişinin manevi değerlerini zedeleyen davranışlar olarak algılanır ve kişilik haklarına saldırı teşkil eder. b-) Saldırının hukuka aykırı olması gerekir. Hukuka Uygun bir eylem haksız tecavüz olarak kabul edilemeyeceği için bu maddelerin uygulanmasına olanak yoktur. Bir başka deyişle saldırıda hukuka uygunluk var ise manevi tazminattan bahsedilemez. c-) Kişinin haksız olan eylemden dolayı manevi zarar uğramış olması gerekir. Kişilik haklarına saldırı teşkil eden eylem, kişide elem ve üzüntü oluşturmamış, manevi olarak kişinin dünyasından herhangi bir etki yaratmamış ise yine manevi tazminattan bahsedilemez. Bu üç şartın bir arada olması halinde kişinin kişilik haklarına haksız saldırı sebebiyle manevi tazminat sorumluluğu doğabilecektir....

                    UYAP Entegrasyonu