Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARIN ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, gerek dava dilekçesinin içeriğinden, gerekse davacı vekilinin yazılı ve duruşmadaki beyanlarına göre tüm dosya kapsamından davanın sadece uygulama kadastrosuna yönelik itiraza ilişkin olmadığı, bilirkişi raporunda krokilerde gösterilen yolların orman olarak tescil edilmesini ilişkin mülkiyet iddialı talebini de içerdiği, talebin içeriği itibariyle orman kadastrosuna veya tesis kadastrosundan önceki nedenlere ve mülkiyet hakkına dayalı tescil davası olduğu, mülkiyet iddiası açısından Kadastro Mahkemelerinin kesinleşen ve tapuya tescil edilen taşınmazların tapu kaydını iptal etme veya etmeme veya on yıllık hak düşürücü süreden dolayı davayı reddetme veya dava konusu edilen ve tescil harici olan yolların orman olarak tescil edilmesi görev ve yetkisinin bulunmadığı, mülkiyet uyuşmazlığına ilişkin Tescil davası yönünden davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu, görev hususu kamu düzenine ilişkin olup...

Bu nedenle mahkemece, öncelikle, orman kadastro haritası ve tutanakları fen ve orman bilirkişiler eliyle yöntemince mahalline uygulanmalı, orman kadastro haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine bilgisayar ortamında (... veya benzeri programlar kullanılarak) çevrildikten sonra, komşu ve yakın komşu parseller ve değişik açı ve uzaklıkta en az 4-5 OS noktası görülecek şekilde kadastro paftası üzerine aplike edilmeli, bu şekilde yapılacak uygulama sonunda taşınmazın kısmen ya da tamamen orman sınırı dışında bırakıldığı anlaşılırsa, dava sırasında yapılan orman kadastro çalışmasının eldeki dava nedeniyle kesinleşmeyeceği, davanın aynı zamanda orman kadastrosuna itiraza dönüşeceği ve orman kadastrosuna itiraz davalarının kadastro mahkemesinde görüleceği gözönünde bulundurularak tapu iptali ve tescil davası elde tutulmalı, orman kadastrosuna itiraz davası bakımından tefrik ve görevsizlik kararı verilmeli ve orman kadastrosuna itiraz davasının sonucu beklenmelidir....

    Her ne kadar dava uygulama kadastrosuna ilişkin askı ilan süresi içerisinde açılmış ise de, uyuşmazlık, kadastrosu kesinleşen taşınmaz bölümüne yönelik mülkiyet ihtilafından kaynaklandığından, davacının tapu iptali ve tescil isteği bakımından yargılama yapma görevi Asliye Hukuk Mahkemesine ait bulunmaktadır. Bu husus Mahkemenin de kabulünde olup, uygulama kadastrosuna itiraz davalarında mülkiyete ilişkin itirazların ileri sürülemeyeceği belirtilmiştir. Hal böyle olunca tapu iptali ve tescil isteği yönünden ... Mahkemesince görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, davacının Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmakta muhtariyetine şeklinde hüküm kurulması isabetsiz olup, davacının temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmü BOZULMASINA, 19.11.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi....

      Ne var ki Mahkemece, verilen kararın hüküm fıkrasında, davacının uygulama kadastrosuna itiraz talebi hakkında hüküm kurulmadığı gibi, hükmün gerekçesi incelendiğinde, davacının tazminat talebine ilişkin olarak gerekçe gösterildiği halde, uygulama kadastrosuna itiraz istemine ilişkin herhangi bir gerekçeye yer verilmediği anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında, mahkemece davacının uygulama kadastrosuna itiraz talebi yönünden olumlu veya olumsuz bir değerlendirme yapılmaması da isabetsizdir. Hal böyle olunca, mahkemece öncelikle davacıya, paydaşı bulunduğu eski 43 (yeni 140 ada 5) parsel sayılı taşınmazın kendisi dışındaki diğer tapu maliklerinin yöntemince davaya katılımını sağlamak üzere süre ve imkan verilmeli ve bu şekilde taraf teşkili tamamlandıktan sonra işin esasına girilerek hüküm kurulmalıdır....

        İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve çekişmeli taşınmazın yörede 1959 yılında yapılan tapulama çalışmalarında taşlık, ... ve orman niteliği ile tespit dışı bırakıldığına, uzman bilirkişiler tarafından 06.03.1991 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman tahdit haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırmada orman tahdidi içinde kalan yerlerden olduğu anlaşıldığına, 6831 Sayılı Yasanın 11. maddesinde sözü edilen 10 yıllık süre içinde açılacak orman kadastrosuna itiraz davasının ancak tapuya dayalı olarak açılabileceğine ve zilyetliğe dayalı açılan davanın dinlenme olanağı bulunmadığı gözetilerek yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 450.00.-YTL. vekalet ücretinin davacı gerçek kişilerden alınarak davalı ......

          Bu durumda, davacının tesis ve uygulama kadastrolarına göre davalıya ait çekişmeli taşınmaz içinde kalan bölümün kendisine ait olduğuna ilişkin iddiası göz önüne alındığında dava her ne kadar uygulama kadastrosuna itiraz edilerek açılmış olsa da, uyuşmazlığın mülkiyete ilişkin olduğu anlaşılmaktadır....

            Mahkemece; davacı Hazine'nin davasının uygulama kadastrosuna itiraz niteliğinde değil, taşınmazın mülkiyetine yönelik olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiş ise de taşınmaz başında keşif yapılmamış, davacının davasının uygulama kadastrosuna mı yoksa mülkiyete mi yönelik olduğu kesin olarak belirlenmemiştir. Bu şekilde eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulamaz. Uygulama/Yenileme kadastrosunun amacı, teknik açıdan yetersiz kalan, uygulama niteliğini kaybeden, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği anlaşılan kadastro haritalarının yenilenmesi ve uygulanabilir hale getirilmesidir. Uygulama kadastrosunun amacı, mülkiyet ihtilaflarını canlandırmak ve çözmek değil; tesis kadastrosu sırasında yapılan teknik hataları belirleyerek gidermek ve kadastro paftalarını zeminle uyumlu, uygulanabilir, teknik ihtiyaçlara cevap verir ve güvenli hale getirmektir....

              Maddesinde “orman sınırlarında daraltma yapılamaz” hükmü gereği ormanların, içinden geçen yol ve derelere göre parçalara ayrılmaksızın bir bütün halinde kadastroya tabi tutulması ve ayrıca orman idaresince Orman Kanunu hükümlerince yapılan kesinleşmiş kadastroya uygun şekilde ( yol ve derelerle ayrılmaksızın bir bütün halinde) yapılmasının gerektiğini, dava konusu yollar kesinleşmiş orman kadastrosuna göre devlet ormanı sahasında kaldığını, Anayasanın 169. Maddesinde " Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz, orman sınırlarında daraltma yapılamaz" hükmü yer aldığını, bu nedenlerle yerel mahkemece kararının kaldırılmasını talep etmiştir. DAVA: 3402 sayılı yasanın 22/2- a maddesi gereği yapılan uygulama kadastrosuna itiraz mahiyetindedir....

              Her ne kadar Yüksek Mahkemenin önceki içtihatları aksi yönde olsa da, son dönem içtihatlarında bu konuda değişikliğe gidilmiş ve her bir hissedarın tek başına uygulama kadastrosuna itiraz davasını açabileceği kabul edilmiştir. (Emsal nitelikte Yargıtay 8.HD'nin 30.09.2021 tarih ve 2021/11609 Esas, 2021/9846 Karar sayılı kararı) Dolayısıyla, uygulama kadastrosuna itiraz davalarının tüm hissedarlar tarafından birlikte açılmasına gerek bulunmayıp, hissedarlardan biri yada bir kaçının da tek başına iş bu davayı açması mümkündür. Hal böyle olunca, Yerel Mahkemenin uygulama kadastrosuna itiraz davasının aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle usulden reddine ilişkin kararı hukuka aykırı bulunmaktadır....

              ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 18/04/2019 NUMARASI : None DAVA KONUSU : Kesinleşen Uygulama Kadastrosuna İtiraz KARAR : Alaşehir 2....

              UYAP Entegrasyonu