"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi Tarih :25.06.2008 Nosu :282-134 Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Davacı vekili, müvekkili banka ile dava dışı Hüseyin Güneyli arasında imzalanan kredi kartı üyelik sözleşmesi uyarınca kredi kartı verildiğini, davalının kredi kartından doğan borcun garantörü olduğunu, kredi kartı kullanımından doğan borcun ödenmemesi üzerine takibe geçildiğini, davalının takibe itiraz ettiğini , kredi kartı sözleşmesinin garantör olarak imzalayan davalının takip konusu borçtan sorumlu olduğunu ileri sürerek davalının itirazının iptali ile takibin devamına, %40 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz '' düzenlemesi bulunmakta olup, anılan yasa az önce yukarıda belirtildiği üzere kefaletin geçerli olması için kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfatla ve bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğunu öngörmüştür. Davaya konu ......... sözleşmesinde ise düzenlemeye uygun bir kefaletin mevcut olmadığı anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....
mevzuatına uygun olarak alınan kefaletin geçerli ve yasaya uygun olduğunu, iptalinin talep edilemeyeceğinden davacının haksız ve mesnetsiz davasının reddine karar verilmesini savunmuştur....
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda; ipotek verene karşı takibe geçilebilmesi için muacceliyet ihbarının yapılması gerektiği, takibe dayanak olarak sunulan ihtarnamede ise davacının yer almadığı, hal böyle iken davacıya karşı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yapılamayacağı, davacının sözleşmeye göre kefil olduğunun kabulü halinde ise, kefaletin niteliğinin belirlenmesi gerektiği, davacının kefil sıfatı ile imzaladığı 24.11.2006 tarihli sözleşmede kefalete ilişkin özel bir düzenlemeye yer verilmediği, davacının imzalamış olduğu sözleşmeden kaynaklı borcun kapatılmış olması nedeniyle kefaletin de sona erdiği, kefaletin devam edeceğine ilişkin sözleşmede herhangi bir düzenleme ve hüküm bulunmadığı, davacının imzasının bulunmadığı diğer sözleşmelerden sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının takip nedeniyle davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine, davacı hakkında yapılan icra takibinin iptaline, davacıya...
İcra kefalet tutanağında; sorumlu olunan azami miktar ve icra kefili sıfatıyla yükümlülük altına girildiğinin kefilin kendi el yazısı ile yazılmadığı görülmekte olup, bu haliyle, kefalet tutanağının, kefaletin şeklini düzenleyen Türk Borçlar Kanunu'nun 583. maddesinde belirtilen şartlarda düzenlenmediği ve kefaletin değil ama icra emrinin iptali gerektiği anlaşılmaktadır. Ancak icra kefilliği işleminden sonra şikayetçiye örnek 7 ödeme emri tebliğ edildiği, dosya kapsamında iptal edilebilecek icra emri bulunmadığı görülmektedir. Bu nedenle mahkemesince de tüm bu hususlar gözetilerek şikayetin yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur....
Kabulü Yönünden Davalı------- Takip İtibari İle Davacının; Toplam 22.459,10 TL talep edebileceği, Mahkeme Tarafından Kefaletin Kabulü Yönünden Davalı ---------Takip İtibari İle Davacının; Toplam 22.408,44 TL Talep edebileceği, Takip tarihinden başlamak üzere asıl alacak tamamen ödeninceye kadar yıllık % 28,62 oranında temerrüt faizi ve bu faiz üzerinden %5 gider vergisinin davalıdan istenilebileceği rapor edilmiştir....
Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde ÖZETLE; Davaya konu genel kredi sözleşmelerindeki imza müvekkiline ait olmadığını, imzanın müvekkiline ait olmaması nedeniyle müvekkil borçtan sorumlu tutulamayacağını, bu nedenle imzaya ve borca itiraz ettiklerini, davacı tarafça %33 oranında faiz talep edildiğini, iş bu faiz oranı oldukça yüksek olduğunu, kaldı ki, müvekkile gönderilen hesap borcunun ve katının ödenmesi ihtarı usulüne uygun olmadığını, bu nedenle temerrütten söz edilemeyeceğinden temerrüt faizi talep edilemeyeceğini, müvekkili, müteselsil kefil sıfatıyla kredi sözleşmesini imzaladığı iddia edildiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte, imzanın müvekkiline ait olduğu kabul edilse dahi, müteselsil kefaletin şartları oluşmadığını, öncelikle eş rızası alınmadığını, kefalette belirlilik ilkesi uyarınca, kefaletin verildiği anda borcun belirli ya da belirlenebilir olması gerektiğini, ancak müvekkili sorumlu olduğu borç miktarı kefaletin verildiği anda belirli olmadığını,...
Yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; tazminat talebinin dayanağı olan Muş Ağır Ceza Mahkemesinin 01.07.2004 tarih, 2002/37 esas, 2004/183 karar sayılı ceza dava dosyasında, davacı (sanık) hakkında verilen beraat hükmünün 31.05.2006 tarihinde kesinleştiği ve davacının (sanığın) 06.09.2006 tarihinde dilekçe ile mahkemeye başvurarak yatırmış olduğu nakdi kefaletin iadesini talep etmesi üzerine, mahkemece aynı tarihli ek kararla nakdi kefaletin iadesine karar verildiği ve anılan kararda tazminat talebinin dayanağı olan beraat hükmünün 31.05.2006 tarihinde kesinleşmiş olduğunun belirtilmiş olması nedeniyle, davacının bu tarihte tazminat talebinin dayanağı olan ceza dava dosyasında verilen beraat hükmünün kesinleştiğini öğrendiği ve mahkeme tarafından da aynı yönde yapılan değerlendirme sonucu davanın 466 sayılı Kanunun 2/1. maddesinde öngörülen 3 aylık hak...
hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapmayı gerektirmeyen bu hususun aynı Kanunun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasının 3. bendinin '' Davacının yatırmış olduğu 10.000 TL tutarındaki nakdî kefaletin 03/12/2008-31/03/2009 tarihleri arasındaki işleyecek 278.63 TL yasal faizinin davalı Hazine'den alınarak, davacıya verilmesine,'' şeklinde değiştirilmesi suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 12/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
İstinaf mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, tarafların dilekçeler teatisinde karşı tarafın muvafakatine gerek olmaksızın iddia ve savunmalarını değiştirip genişletilebileceği, bu nedenle davalı vekilinin, ilk defa düplik dilekçesiyle ileri sürdüğü, kefalette yer alan “müteselsil kefil” ibaresinin müvekkilinden sadır olmadığına yönelik savunmasının kefaletin geçerliliğine etkisinin tartışılması gerektiği, müteselsil kefaletin söz konusu olabilmesi için kefilin, müteselsil kefil ibaresi veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kendi el yazısı ile yazması gerektiği, aksi halde ticari işler dışında kefaletin adi kefalet olarak kabul edileceği, 6102 sayılı TTK’nın 7. maddesiyle düzenleme altına alınan ticari işlerde teselsül karinesine göre, ticari borçtaki kefaletin yasa gereğince müteselsil kefalet olduğu, bu nedenle kefil el yazısı ile müteselsil kefil olduğunu belirtmese dahi kefaletin müteselsil kefalet olarak kabul edileceği, somut olayda, davalının...