Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Alacaklının, munzam zararını yasal delillerle kanıtlaması halinde borçlu; ya alacaklının bir zarara uğramadığını ya da borç zamanında ifa edilmiş olsaydı bile, alacaklının değeri düşmeyecek bir yatırım yapmayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. İkinci görüşe göre; munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağın varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faiziyle karşılanmayan zarar miktarını; zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını kanıtlamalıdır....

    hizmeti verdiğini, arabuluculuk yoluna gidildiğini ancak anlaşmanın sağlanamadığını, munzam zararın oluşması için birtakım şartların bir araya gelmesi gerektiğini, alacaklının temerrüt faizini aşan bir zararın gerçekleşmesi gerektiğini, temerrütle munzam zarar arasında bir illiyet bağının olması gerektiğini, borçlunun kusursuzluğunu ispatlayamamış olması gerektiğini, temerrüt faizi ile munzam zarar arasında en büyük farkın kusur olgusunda olduğunu, borçlunun kusursuz dahi olsa temerrüt faizi ödediği halde kusursuzluk munzam zarar istenmesi ihtimalini ortadan kaldırmadığını iddia ederek; davanın kabulünü, fazlaya ait tüm hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00 TL munzam zarar alacağının 06/10/2020 tarihinden itibaren değişik oranlarda avans faiziyle birlikte davalı şirketten alınarak müvekkiline ödenmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir....

      Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; başvuru sahibine ait aracın ticari değil, hususi kullanıma tashih edilmiş bir araç olduğunu, bu sebeple davanın bir ticari dava niteliği taşınmadığını, HMK madde 2 hükmü uyarınca davada Asliye Hukuk Mahkemeleri'nin görevli olduğunu, davanın mahiyeti itibari ile belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde düzenlenen sigortacıya başvuru şartı yerine getirilmeden dava yoluna başvurulduğunu, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının taleplerinin genel şartlar uyarınca teminat dışı olduğunu, başvuru sahibinin munzam zarara dair taleplerinin reddi gerektiğini, davacı tarafın munzam zarara uğradığını somut veriler ile ispat edemediğini, munzam zarar talebine dayanak olarak yüksek enflasyonu gösterdiğini, oysaki Yargıtay'ın istikrarlı kararları munzam zararın objektif değil sübjektif bir zarar olduğu ve enflasyon, kur artışı vb. genel durumların munzam zarar olarak...

        Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; başvuru sahibine ait aracın ticari değil, hususi kullanıma tashih edilmiş bir araç olduğunu, bu sebeple davanın bir ticari dava niteliği taşınmadığını, HMK madde 2 hükmü uyarınca davada Asliye Hukuk Mahkemeleri'nin görevli olduğunu, davanın mahiyeti itibari ile belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde düzenlenen sigortacıya başvuru şartı yerine getirilmeden dava yoluna başvurulduğunu, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının taleplerinin genel şartlar uyarınca teminat dışı olduğunu, başvuru sahibinin munzam zarara dair taleplerinin reddi gerektiğini, davacı tarafın munzam zarara uğradığını somut veriler ile ispat edemediğini, munzam zarar talebine dayanak olarak yüksek enflasyonu gösterdiğini, oysaki Yargıtay'ın istikrarlı kararları munzam zararın objektif değil sübjektif bir zarar olduğu ve enflasyon, kur artışı vb. genel durumların munzam zarar olarak...

          Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Munzam zarar talep edebilmek için ilk koşul bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. İkinci koşul; borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının mevcudiyetidir. üçüncü koşul; borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olmasıdır....

            Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Bu hükümle uygulamada munzam zarar, kanunî tanımı ile aşkın zarar olarak adlandırılan hukukî kurum düzenleme altına alınmış olup mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 105. maddesi de bu hususta aynı yönde düzenleme içermektedir. Aşkın (munzam) zarar, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarar olup bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır....

              ’ın yerleşik kararlarına göre, munzam zarar olası bir zarar olmadığı, davacının iddia ve talep ettiği gibi “muhtemel kar” ya da “farz edilen gelir”in kabul edilmediği, somut olaylar nedeniyle gerçekleşen zarardan, temerrüt faiziyle karşılanan kısmı aşan zarar varsa bu husus inandırıcı bir biçimde kanıtlanabilirse ve de davalının kusuru /temerrüdü ile zarar arasında illiyet bağı kurulabilirse, bu koşullarda munzam zarar talep edilebileceği, esasen davacının da somut bir zarardan söz etmediği, muhtemel kar mahrumiyetine dayandığı bu hususun ise “munzam zarar” kapsamı dışında kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....

              SAVUNMA: Davalı vekili; cevap dilekçesinde,------ dosyalarında alınan kararlar işbu dava için kesin hüküm niteliğinde olduğunu, davacının talebinin mümkün olmadığını, başvurunun dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmektedir. lll.İNCELEME ve GEREKÇE: Davacı dava dilekçesinde temerrüt faizi ile karşılanmayan munzam zarar talebinde bulunmuştur. Munzam zarar borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan durum arasındaki farktır. Başka deyişle; temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğu kurallarına bağlı zarar şekilde tanımlanabilir. Türk Borçlar Kanunun 122. maddesi kapsamında munzam zararın talep edilebilirliği bir şartı da alacaklının mevcut olan zararını açık ve somut bir şekilde ispat etmesi gerekir. Faizi aşan zararın ödenebilmesi için uğranılan zararın varlığı ile miktarının ispatlanması gerekir....

                zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00 TL'sinin davalıdan avans faizi ile tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

                  Mahkemece, iddia, savunma, bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, ana para alacağı ve faiz alacağının tam olarak tahsil edilmesi halinde munzam zarar alacağına sadece bir kez hükmedilebileceği, bunun dışında sürekli olarak devam eden bir munzam zarar iddiasının dinlenmesinin mümkün olmadığı, davacının, davalıdan ... tahvilleri ve ... gelir ortaklığı senetlerinden kaynaklanan ana para alacağı ve faiz alacağını tahsil edemediği yönünde bir iddiasının bulunmadığı, davacı vekilinin 09.11.2015 tarihli dilekçesinde de, tahsil edilmeyen ana para alacağı ya da faiz alacağı olduğu yönünde bir beyanının bulunmadığı, aksine ilk dava tarihinden sonra doğmuş munzam zararının talep edildiği şeklindeki beyanlarının yinelendiği, buna göre davacının ana para alacağı ve faiz alacağının bulunmadığı, ... .... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 1994/1476 Esas sayılı dosyasında munzam zarar alacağının hüküm altına alındığı ve ... 14....

                    UYAP Entegrasyonu