Bir an için mevzuatın böyle bir duruma izin verdiği kabul edilse dahi, sonradan gelişen sebeplerden dolayı çocuğun yararı açısından velayetin babaya verilmesi halinde bu kez baba, velayet hakkına dayanarak tekrar çocuğun soyadını değiştirmek isteyecektir. Madem ki velayet kimde ise çocuk onun soyadını taşıyacaktır, o halde baba bu haktan mahrum edilemez. Böyle bir uygulamanın nüfus kayıtlarının güvenilirliğini ve istikrarını zedeleyeceği ve asıl bu gibi uygulamaların çocuğun ruh hali üzerinde çok derin ve etkili travma yaratacağı açıktır. Yargı mercilerinin bu durumu ve çocuğun yüksek yararını gözeterek anne ile babanın veya ailelerin hukuken oluşmuş statüleri değiştirmeye çalışmalarına izin vermemesi gerekir. Somut olaya gelince; soyadının değiştirilmesi istenen 31.07.2006 doğumlu ... evlilik birliği içinde doğmuş ve Türk Medeni Kanununun 321.maddesine göre ailenin diğer bir deyimle babanın soyadını almıştır....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kocanın soyadını kullanılmasına izin, manevi tazminat ve çocuklara verilen nafakalar yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü....
Dosyanın bir bütün halinde tetkikinden; davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesinde akademisyen olduğunu, evlendiği 23/06/2018 tarihine kadar " Seyhan" soyismini kullandığını ve bu soy isimle tanındığını, evlilik tarihinden sonra ise eşinin soyadını almak zorunda kaldığını, ancak kocasının soyadını taşımasının müvekkilinin akademik ve meslek hayatını olumsuz etkileyeceğini, müvekkilinin yaptığı tüm akademik çalışmalarda, katıldığı bilimsel konferanslarda ve projelerde Ayşe Seyhan olarak tanındığını, evliliğin boşanma veya iptal kararıyla sona ermedikçe evli kadının yalnızca evlenmeden önceki soyadını kullanmasının yasal olarak mümkün bulunmadığını, müvekkilinin evlenmesine rağmen kızlık soyadıyla birlikte kocasının soyadın kullanmayıp sadece kızlık soyadını kullanmasında haklı bir gerekçesinin söz konusu olduğunu dile getirerek müvekkilinin halen taşımakta olduğu T1 şeklindeki soyadının "Ayşe Seyhan" olarak kullanılmasına izin verilmesini...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi Taraflar arasındaki soyadının kaldırılmasına ilişkin davada Ankara 3. Asliye Hukuk ile 10. Aile Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belli edilmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Dava; davacının kızlık soyadı yanında kullanılmasına izin verilen boşandığı eşine ait soyadın kaldırılması istemine ilişkindir. Dosya, her ne kadar yargı yeri belirlenmesi için gönderilmişse de dosya kapsamından, görevsizlik kararının tebliğe çıkartılıp kesinleşme şerhi verilmeden gönderildiği anlaşılmaktadır. H.Y.U.Y.'nın 25/II. maddesinde "iki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya yetkiye ilişkin olarak verdikleri kararlar temyiz edilmeksizin kesinleştiği taktirde görevli veya yetkili mahkeme Yargıtayca belirlenir." hükmü yer almaktadır....
Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile toplanan delillerden; tarafların 14.07.2002 tarihinde evlenip iki çocukları olduğu, 17.04.2019 tarihinde kesinleşen anlaşmalı boşanma kararı gereğince boşandıkları, davalı kadının boşanma kararı ile erkek eşin "Vardarbaşı" olan soyadını taşımasına izin verildiği, davalının boşandığı eşinin soyadını kullanmasının davacıya bir zarar vermediği, davalının iş ve sosyal yaşamında Vardarbaşı soyadıyla tanınıp bilindiği, bu nedenle eski eşin soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu, bu iznin kaldırılmasını gerektirecek 4721 sayılı Kanun'un 173üncü maddesinin üçüncü fıkrası anlamında bir durumun kanıtlanamadığı, her ne kadar taraflar arasında ceza davaları görülmekte ise de bu ceza davalarında kadının müşteki olduğu, davalı kadının yasal şikayet hakkını kullanmasının Anayasal bir hak olduğu, davacı erkeğin soyadını kullanmasına engel teşkil etmediği, davalı kadının evlilik sırasında ve sonrasında devam eden...
Müşterek çocukların anne ve babaya ait soyisimleri birlikte kullanmaları halinde de yine anne ile soy isimlerinin farklı olacağı iki soy ismin birlikte kullanılmasıyla dava dilekçesinde ileri sürülen ve sosyal hayatta ulaşılması istenilen sonucun bu durumda da elde edilemeyeceği, hatta çift soy isminin kullanılmasının uygulamada ve resmi işlemlerde müşterek çocuklar için sıkıntı yaratabileceği, soyadının, bireyin yaşamıyla özdeşleşen ve kişiliğinin ayrılmaz bir unsuru hâline gelen, birey olarak kimliğin belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri ve vazgeçilmez, devredilmez, kişiye sıkı surette bağlı bir kişilik hakkı olduğu, çift soy isiminin kullanılması halinde çocukların kimliğinin belirlenmesinde kargaşaya yol açabileceği, bu durumun çocukların yararına aykırı olacağı, Anayasa Mahkemesi'nin yukarıda anılan kararının velayet hakkı tevdi edilen çocuğun soyadının kendi soyadıyla değiştirilmesine ilişkin olduğu, kararda aynı zamanda babanın da soyadının birlikte kullanılmasına değinilmediği...
Yargı mercileri bu durumu gözeterek anne ile babanın ya da ailelerin çocuk üzerinden inatlaşarak onun yararlarını hiçe sayıp, hukuken oluşmuş statüleri gerçek dışı ve yapay sebeplerle değiştirmeye çalışmalarına izin vermemeleri, söz konusu istemlerine alet olmamaları gerekir. Somut olaya gelince; soyadının değiştirilmesi istenen ...'in doğum günü olan 25.02.1996 tarihinde anne ve babası resmen evlidir. Çocuk evlilik içinde doğmuştur ve Türk Medeni Kanununun 321.maddesine göre ailenin diğer bir deyimle babanın soyadını almıştır. Böylece bu çocuk reşit oluncaya kadar veya baba Türk Medeni Kanununun 27.maddesindeki koşulları kanıtlayarak soyadını değiştirmedikçe soyadı değiştirme konusu yasal olarak kapanmıştır. Bu çocuğun anne ve babasının sonradan 22.06.2001 tarihinde boşanmış olması sadece boşanma ve velayet hakkı nedeniyle anneye böyle bir dava açma hakkı bahşetmez....
Yargı mercilerinin bu durumu ve çocuğun yüksek yararını gözeterek anne ile babanın ya da ailelerin hukuken oluşmuş statüleri değiştirmeye çalışmalarına izin vermemesi gerekir. Somut olaya gelince; soyadının değiştirilmesi istenen ...'ın doğum tarihi 21.09.1996 tarihinde ve yine ...'un doğum tarihi olan 23.05.2009 tarihinde anne ve babası resmen evlidir. Çocuklar evlilik içinde doğmuştur ve Türk Medeni Kanunu'nun 321. maddesine göre ailenin diğer bir deyimle babanın soyadını almıştır. Böylece bu çocuk reşit oluncaya kadar veya baba Türk Medeni Kanunu'nun 27. maddesindeki koşulları kanıtlayarak soyadını değiştirmedikçe soyadı değiştirme konusu yasal olarak kapanmıştır. Bu çocukların anne ve babasının sonradan boşanmış olması sadece boşanma ve velayet hakkı nedeniyle anneye böyle bir dava açma hakkı bahşetmez....
İlk derece mahkemesince," tarafların 13 yıllık evlilikleri olduğu, bir tane müşterek çocuklarının bulunduğu ve çocuğun velayetinin davacı annede olduğu, davacının dava dilekçesi ekinde sunduğu bazı seminer katılım belgelerinde soyasının ''Şakar'' olarak geçtiği, davacının iş hayatı ve evlilik süreleri düşünüldüğüne soyadının boşanma nedeniyle değişmesinin davacı açısından sıkıntı yaratmasının olası olduğu, her ne kadar davalı davacı tarafından soyadının kullanılmasının kendisine zarar vereceğini beyan etmiş ise de bu hususta dosyada kanaat oluşturur herhangi bir delil bulunmadığı, bu nedenlerle eski eşinin soyadını kullanmasında davacının menfaatinin bulunduğu ve bu durumun davalıya zarar vermeyeceği kanaati oluşturuğundan" gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir....
ın annesi olan davacıyla birlikte yaşadığını, taraflar ayrı yaşamaya başladıktan sonra müvekkilinin düzenli aralıklarla gidip oğlunu gördüğünü ve onunla ilgilendiğini, bu süreçte müvekkilinin başka kadınlarla gönül ilişkisi kurmasını hazmedemeyen davacının müvekkilini telefonla arayarak ve mesajlar yazarak sürekli tahrik etmeye çalıştığını ve çocuğunu göstermemeye başladığını, bu tahrikler sonucunda müvekkili ile aralarında karşılıklı küfürleşme ve hakaretler olduğu zaman, davacının müvekkili hakkında şikayette bulunduğunu, bu durumun defalarca kez yaşandığını, davacının müvekkili hakkında şikayette bulunması sonucunda hakkında uzaklaştırma kararı verildiğini bu karar ile müvekkilinin davacıya yaklaşması ve müşterek çocukla kişisel ilişki kurmasının engellendiğini, söz konusu karardan sonra müvekkilinin çocuğunu görmeye gidemediğini ve çocuğuyla ilgilenmesinin mahkeme kararıyla kısıtlandığını, müvekkilinin ne zaman çocuğunu görmek istese, davacının bunu engelleyip kavga çıkardığını ve ardından...