Ancak; evliliğin feshi veya boşanma hallerinde, velâyet hakkı kapsamındaki yetkiler dâhilinde olan çocuğun soyadının belirlenmesi hususunun düzenlendiği 21.6.1934 tarihli ve 2525 Sayılı Soyadı Kanunu'nun 4. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "Evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği adı alır" şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 8.12.2011 tarihli ve E.2010/119, K.2011/165 sayılı kararı ile iptal edilmiş ve iptal kararı gerekçesinde, kadın ve erkeğin evlilik süresince ve evliliğin sona ermesinde eşit hak ve sorumluluklara sahip olmaları gereğine yer veren uluslararası sözleşme hükümlerine de atıf yapılmak ve eşlerin, evliliğin devamı boyunca ve boşanmada sahip oldukları hak ve yükümlülükler bakımından aynı hukuksal konumda oldukları, erkeğe velâyet hakkı kapsamında tanınan çocuğun soyadını seçme hakkının kadına tanınmamasının, velâyet hakkının kullanılması bakımından cinsiyete göre ayırım yapılması sonucunu doğuracağı...
Dava; evli kadının münhasıran evlenmeden önceki soyadını kullanılmasına izin verilmesine ilişkindir. Davacı, 14/09/1996 tarihinde davalı Nasuh ile evlenmekle yasa gereği kocasının soyadı olan " LALEDEMİR" soyadını almıştır. Eldeki dava ile evlenmeden önceki yani kızlık soyadı olan " NESLİ" soyadının kullanılmasına izin verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne , davacıya kızlık soyadı olan " NESLİ" soyadını kullanmasına izin verilmesine karar verilmiş , hüküm davalı Akdeniz T2 tarafından istinaf edilmiştir. Kızlık soy ismini kullanmak istemek için haklı bir gerekçenin bulunmasına ihtiyaç bulunmamaktadır. Bu hak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8 ve Anayasa'nın 14.maddeleri kapsamında bir insan hakkıdır ve cinsiyete dayalı olarak bir ayrıma tabi tutulmaksızın erkek ve kadın arasında eşit şekilde uygulanmalıdır. Aksi durum, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 4. maddesine aykırılık teşkil edecektir....
Yargı mercilerinin bu durumu ve çocuğun yüksek yararını gözeterek anne ile babanın ya da ailelerin hukuken oluşmuş statüleri değiştirmeye çalışmalarına izin vermemesi gerekir. Somut olaya gelince; soyadının değiştirilmesi istenen ...'nın doğum günü olan 12.10.2007 tarihinde anne ve babası resmen evlidir. Çocuk evlilik içinde doğmuştur ve Türk Medeni Kanununun 321.maddesine göre ailenin, diğer bir deyimle babanın soyadını almıştır. Böylece bu çocuk reşit oluncaya veya baba Türk Medeni Kanununun 27.maddesindeki koşulları kanıtlayarak soyadını değiştirene kadar aile soyadını taşımalıdır. Çocuğun anne ve babasının 19.07.2010 tarihinde boşanmış olması sadece boşanma ve velayet hakkı nedeniyle anneye böyle bir dava açma hakkı bahşetmez....
aile hayatına saygı hakkı kapsamında küçüğün ve davacının menfaatine olacağından haklı sebebe dayalı davanın kabulü ile küçük Uzay Toprak'ın Alpay olan soyadının Gülergün olarak değiştirilmesine dair aşağıdaki hüküm fıkrasının tesisi uygun görülmüştür. '' gerekçesiyle; Davanın kabulü ile, Tekirdağ ili, Süleymanpaşa ilçesi, Gündoğdu, Cilt no:7 Hane no;111 BSN 23 te nüfüsa kayıtlı, TC kimlik nolu Hasan Cihan ve Özlem oğlu 04/02/2015 Kadıköy doğumlu Uzay Toprak Alpay'ın soyadının Gülergün olarak değiştirilmesine, karar kesinleştiğinde iki suretin T1 gönderilmesine karar verilmiştir....
Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, İlk Derece Mahkemesince yapılan kusur belirlemesinin maddî gerçeğe uygun ve yerinde olduğu, tarafların kusur dereceleri, ekonomik ve sosyal durumları, kadının boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi karşısında kadın lehine maddî tazminata karar verilmesinde bir yanlışlık bulunmadığı ancak miktarının hakkaniyet gereğince az olduğu, boşanmaya neden olan davalının kusurlu davranışlarının davacının kişilik haklarını ihlal etmemesi nedeniyle manevî tazminat koşulları oluşmadığından, davacının manevî tazminat talebinin reddine karar verilmesi yerine kabulünün hatalı olduğu, davalının tam kusurlu olması nedeniyle maddî ve manevî tazminat şartlarının gerçekleşmediği, İlk Derece Mahkemesince davalının maddî ve manevî tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin doğru olduğu, boşanma davası ile evlilik soyadının kullanılmasına izin davasının kabul edilmesi nedeniyle, her iki dava...
olduğunun bilinmediğini, müşterek çocukların maddî, manevî, fiziksel ve sosyal tüm yükü ve sorumluluğunun müvekkiline ait olduğunu, soyadının bireyin yaşamı ile özdeşleşen ve kişiliğinin ayrılmaz bir unsuru haline gelen birey olarak kimliğin belirlenmesinde en önemli unsurlardan biri ve vazgeçilmez, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir kişilik hakkı olduğunu, çocuğun ... yararı ilkesinden en genel anlamda çocuğun her zaman ve her koşulda en lehine olanın yapılarak çocuk yararına hareket edilmesi olarak anlaşılmasının gerektiğini, ortak çocukların okul kayıtlarını müvekkilinin yaptığını, tüm sosyal fiziksel, ruhsal sorumlulukları yalnızca anneye aitken ve malesef ortada "baba" figürü teşkil eden bir kişi dahi yokken, ortak çocuklar için sosyal ve eğitim hayatlarında annelerinden farklı bir soy isim taşımanın rahatsız edici hatta Mersin gibi ... bir şehirde davalının sosyal ilişkilerinden kaynaklı nedenlerle tehlike yaratacak boyutta dahi olabileceğini iddia ederek açıklanan nedenlerle velâyet hakkı...
Bir an için mevzuatın böyle bir duruma izin verdiği kabul edilse dahi sonradan gelişen sebeplerden dolayı çocuğun yararı açısından velayetin babaya yeniden verilmesi hallerinde bu kez baba, velayet hakkına dayanarak tekrar çocuğun soyadını değiştirmek isteyecektir. Madem ki velayet kimde ise çocuk onun soyadını taşıyacaktır, o halde baba bu haktan mahrum edilemez. Böyle bir uygulamanın nüfus kayıtlarının güvenilirliğini ve istikrarını zedeleyeceği ve asıl bu gibi uygulamaların çocuğun ruh hali üzerinde çok derin ve etkili travma yaratacağı açıktır. Yargı mercilerinin bu durumu ve çocuğun yüksek yararını gözeterek anne ile babanın ya da ailelerin hukuken oluşmuş statüleri değiştirmeye çalışmalarına izin vermemesi gerekir. Somut olaya gelince; soyadı değiştirilmesi istenen ...'ın doğum günü olan 23.09.2006 tarihinde anne ve babası resmen evlidir. Çocuk evlilik içinde doğmuştur ve Türk Medeni Kanununun 321.maddesine göre ailenin, diğer bir deyimle babanın soyadını almıştır....
DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davalı-karşı davacı erkek vekiline gerekçeli karar ve temyiz dilekçesinin tebliğine ilişkin mazbatalarda tebliği yapan memurun adı ve soyadının yazılı olmadığı (Tebligat Kanunu m.23/9) anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı-karşı davacı erkeğe yapılan gerekçeli karar ve temyiz dilekçesi tebligatları usulsüzdür. Açıklanan sebeple gerekçeli karar ve temyiz dilekçesinin davalı-karşı davacı erkeğe usulüne uygun şekilde tebliği ile temyiz süresi de beklenerek gönderilmek üzere dosyanın mahalli mahkemesine İADESİNE, oybirliğiyle karar verildi. 23.03.2017 (Prş.)...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma-Tedbir Nafakası Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı erkek tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davalı-davacı kadın vekiline gerekçeli kararın tebliğine ilişkin mazbatada tebligat yapılan vekilin ad ve soyadı okunaklı olmadığı gibi tebligat mazbatasında tebliği yapan memurun adı ve soyadının, sicilinin yazılı olmadığı (Tebligat Kanunu m.23/9) anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı-davacı kadın vekiline yapılmış usulüne uygun bir tebligattan söz edilemez. Bu nedenle gerekçeli kararın davalı-davacı vekili Av. ...'a usulüne uygun şekilde tebliği için dosyanın mahalli mahkemesine İADESİNE, oybirliğiyle karar verildi. 17.04.2018...
Bu çocuğun anne ve babasının sonradan 08.02.2012 tarihinde boşanmış olması sadece boşanma ve velayet hakkı nedeniyle anneye böyle bir dava açma hakkı bahşetmez. Boşanma ilamı uyarınca babasının çocukla kişisel ilişki tesis etme hakkı bulunması ve bu nedenle anne ve babanın ister istemez karşılaşması, evlilik dışı doğan çocukların annelerinin soyadlarını yasal olarak taşımalarının toplum içinde yaratabileceği muhtemel algı dikkate alındığında davacının dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların hukuki bir dayanağı bulunmadığı gibi soyadı değişikliğinin çocuğun evlilik içinde doğmakla kazandığı meşru statüye ve onun menfaatlerine zarar vereceği gerçeği karşısında mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru görülmemiştir....