nedeniyle davacıların bankaya ve Gelirler İdaresine olan borçlarını ödeyemediklerini, müvekkillerinin faizi aşan munzam zarara uğradığını ileri sürerek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla BK'nın 105....
Munzam zarar asıl temel ilişkiden bağımsızdır. Bu durumda temel ilişkideki zamanaşımına ilişkin tarihler dikkate alınamaz. Bu durumda mahkemece munzam zarara ilişkin zamanaşımı dikkate alınıp eğer talep zamanaşımına uğramamış ise işin esasının incelenerek bir karar verilmesi gerekirken temel ilişki dikkate alınarak davanın zamanaşımı nedeniyle reddi yerinde görülmemiştir. Yerel mahkeme kararının açıklanan nedenlerle bozulması gerekirken, Dairemizin 12.10.2011 sayılı 743-12448 sayılı karar ile onandığı anlaşıldığından davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle Dairemizin 12.10.2011 tarih 743-12448 sayılı onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün BOZULMASINA, evvelce alınan onama harcı ile karar düzeltme harcının istek halinde iadesine, 28.05.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliğinin bir koşulu da alacaklı yönünden mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatıdır. Bu bağlamda ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın (munzam) zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiği söylenemez. Zira burada zararın olgusunun, HMK’nın 194. maddesi kapsamında ispata elverişli bir şekilde somutlaştırılarak zarar iddiasının ispatı için gerekli tüm deliller ortaya konulmalıdır. Davacı tarafından ileri sürülen, ülkemizdeki belirli dönemlerde mevcut olan ekonomik olumsuzluklardan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı aşkın (munzam) zarar talebi, zarar olgusunun delili olarak kabul edilemez....
Karar sayılı kararıyla bu takibin 575.391,00-TL'nin takip tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili bakımından devamına karar verilmiş olması, bu kararın kesinleşmesi ve mahkeme kararına konu bu tutarın villanın dava tarihindeki değerden daha yüksek olması karşısında davacının kalan karşılanmamış munzam zararının kalmadığı, bu yönüyle de talebinin yerinde olmadığı değerlendirilmiş, davacının bu nedene dayalı maddi tazminat talebinin de reddi gerekmiştir. Munzam zarar para borcunun ödenmesinin gecikilmesi halinde istenebildiğine göre munzam zarar iddiasıyla açılan eldeki dava da manevi tazminat koşulları oluşmamıştır, bu nedenle istem yerinde değildir. Yukarıda izah olunan nedenlerle, davacının munzam zarar nedeniyle manevi tazminat talebinin de yerinde olmadığı, sonuç olarak maddi ve manevi tazminat istemlerinin ayrı ayrı reddine karar vermek gerekmiştir" gerekçesiyle davacının maddi ve manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir....
İkinci bir görüş doğrultusundaki Yargıtay uygulamalarına göre de; Munzam Zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağın varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faiziyle karşılanmayan zarar miktarını; zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını kanıtlamalıdır. Munzam zarardan kaynaklanan tazminat borcunun doğması için aranan kusur, borçlunun temerrüde düşmesindeki kusurudur. Zararın doğmasına yol açan bir kusur ilişkisi aranmaz ve tartışılmaz. Munzam zarar alacaklısı davacı, normal durumlar ve fiili karıneler ile maruf ve meşhur olaylara dayanıyorsa bunun ispatı istenmemelidir. Kaldı ki, munzam zarar davalarında alacaklının ispat yükümlülüğü çok sıkı kurallara bağlanmamalıdır. Hükmedilecek zarar miktarı ve kapsamının tespitinde Borçlar Kanunu’nun 43. maddesinden yararlanılmalıdır....
Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliğinin bir koşulu da alacaklı yönünden mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatıdır. Bu bağlamda ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın (munzam) zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiği söylenemez. Zira burada zararın olgusunun, HMK’nın 194. maddesi kapsamında ispata elverişli bir şekilde somutlaştırılarak zarar iddiasının ispatı için gerekli tüm deliller ortaya konulmalıdır. 34. Bu itibarla davacı tarafından ileri sürülen, ülkemizdeki belirli dönemlerde mevcut olan ekonomik olumsuzluklardan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı aşkın (munzam) zarar talebi, zarar olgusunun delili olarak kabul edilemez....
Deliller: Dosya içeriği, Sigorta Tahkim Komisyonu dosyası, Somut olayda davacı taraf, enflasyonun olumsuz etkisi sonucu paranın satın alma gücündeki düşüş nedeniyle munzam zararı oluştuğunu, tahsil edilen yasal faizin alacaklının zararını karşılar nitelikte olmadığını belirterek zararın hesaplanmasını ileri sürmüş ise de, Munzam zarar iddiasına konu alacak iddiasının trafik kazası sonucu davacı aracında meydana gelen değer kaybı zarar iddiası olduğu, kazadan kusurlu olduğu iddia edilen karşı aracın trafik sigortacısı olması hasebiyle davalının sorumlu tutulduğu, değer kaybı zarar tutarının ne kadar olduğu hususunun doğal olarak taraflar arasında ihtilaflı olduğu nitekim davacı STK nezdinde talepte bulunurken bile gerçek zarar tutarını öngöremediğinden belirsiz alacak davası olarak talepte bulunduğu, zarar tutarının bilirkişi tarafından rapor tarihindeki güncel kriterlere göre belirlendiği, kaza, başvuru, rapor, karar, icra ve tahsil tarihleri dikkate alındığında makul yargılama...
bu hali ile munzam zararın oluşmasının mümkün olmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....
TBK'nun 122, mülga 818 Sayılı BK'nun 105 maddesinde düzenlenen munzam zarar ise; para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde ortaya çıkar ve borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsar. Munzam zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır. TBK’nın 122. maddesi, kaynağı ne olursa olsun temerrüt faizi yürütülebilir nitelikte olmak koşuluyla bütün para borçlarında uygulanma olanağına sahiptir. Munzam zarar borcunun hukukî sebebi, asıl alacağın temerrüde uğraması ile oluşan hukuka aykırılıktır....
Davacı alacaklı Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuru sonucu verdiği 21/12/2017 gün ve 2014/2267 sayılı karar, gelişen ekonomik koşullar, enflasyon ve buna bağlı olarak döviz kurları, mevduat faizleri, devlet tahvilleri ve diğer yatırım araçlarının faizleriyle birlikte getirilerinin temerrüt faizinden fazla olması halinde munzam zarar talep edilebilir. Davacı müflis şirket bakım ve onarım işine ait sözleşmelerin feshedilmesi nedeniyle fesih tarihine kadar gerçekleşen alacağın, haksız fesih nedeniyle kar kaybı alacağının, haksız nakde çevrilen teminat mektuplarından kaynaklı alacağın tahsili amacıyla ... 6....