WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının ekonomik kaybının temerrüt faiziyle karşılandığı, munzam zarar talep edilebilmesi için temerrüt faiziyle karşılanamayan zararın oluşması ve bu zararın davacı tarafından ikna edici bir biçimde kanıtlanması gerektiği, davacının böyle bir hususu iddia ve ispat edemediği, tam tersine munzam zarar kapsamı dışında kalan ve enflasyona bağlı muhtemel gelir kaybının karşılanmasının talep edildiği, bu haliyle hem maddi hem yasal unsurları taşımadığı, munzam zararın dava açıldığı tarihte davacı tarafından bilinen, gerçekleşen ve temerrüt faiziyle karşılanamayan zarar olduğu, munzam zararın olası bir zarar şeklinde düşünülemeyeceği, davacıların iddia ve talep ettiği gibi muhtemel kâr ya da farz edilen gelir kabul edilmediği, davacıların da somut bir zarardan söz etmediği, muhtemel kâr mahrumiyetine dayandığı, bu hususun ise munzam zarar kapsamı dışında kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....

    Uyuşmazlık Konusu : Taraflar arasındaki uyuşmazlığın temelde "---- kazadan dolayı davacının maliki olduğu araçta meydana gelen değer kaybına ilişkin tazminat talebinin temerrüt tarihinden sonra tazmin edilmesi nedeniyle munzam zarar oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise miktarının ne olduğu ve davalının bu zarardan sorumlu olup olmadığı" hususlarında olduğu anlaşılmıştır. Davanın Hukuki Niteliği: Dava, TBKnın 122.maddesine dayalı munzam zarar istemine ilişkindir. Davanın Hukuki Sebebi: Haksız fiil sorumluluğuna ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)'nun 49. Maddesindeki "Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür." şeklindeki düzenlemedir....

      durulmadan munzam zarar alacağının yazılı miktarda kabul edilmesi de usul ve yasaya aykırı olmuştur....

        Bu halde TBK'nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan-munzam zararın, ülkede varlığı kabul edilen genel ekonomik olumsuzlukların (enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri vb. gibi) “malum ve meşhur” olgular olarak kabulü ile değil, bunlar dışında davacının durumuna özgü somut olaylarla kanıtlanması gerekir. Davacı ileri sürdüğü munzam zararını somut olgularla kanıtlamadıkça zarar miktarının saptanması gerçekçi olmayıp varsayımsal kalacaktır. Somut olayda davacı taraf, enflasyonun olumsuz etkisi sonucu paranın satın alma gücündeki düşüş nedeniyle munzam zararı oluştuğunu, tahsil edilen yasal faizin alacaklının zararını karşılar nitelikte olmadığını belirterek zararın hesaplanmasını ileri sürmüş ise de, davacı tarafın iddiası bu haliyle, muhtemel kâr kaybına ve farz edilen gelire ilişkin olup, munzam zarar niteliğinde olmadığı gibi ,soyut iddia olarak ileri sürülen bu hususlar somut ispat vasıtası olarak dikkate alınması da mümkün değildir....

          Burada kanıtlanacak olgular geç ödeme ile davacının maruz kaldığı zararı doğuran vakıalar ve bu vakıalar nedeniyle uğranılan fiili zarardır.------------- Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacı tarafça munzam zararına ilişkin somut ve açık deliller sunulamadığı gibi esasen somut bir munzam zarar iddiasında da bulunamadığı, yalnızca hakkın doğduğu tarihten itibaren geçen sürede enflasyon, paranın değer kaybı ve alım gücündeki düşüş, faizin ana para üzerinden hesaplanması ve ana paranın enflasyon karşısında sürekli erimesi gibi olgular dikkate alınarak munzam zarar hesaplaması yapılmasını talep ettiği, bu haliyle davacı şirketin geç ödeme nedeniyle somut olarak uğradığı zarar olgusunu ileri sürüp ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur....

            Reddiyat Makbuzu ile 1.912,92 TL sinin Tahsil Harcı, 840,84 TL sinin ise Cezaevi Harcı olmak üzere 48.036,02 TL ödeme yapıldığı, Davacı tarafından, yapılan ödemeye ilişkin munzam zarar tazmini talebinin işbu davaya konu edildiği, Sayın Mahkemece davacının munzam zarar alacağı olduğunun kabulü halinde; davalı şirketin yapmış olduğu, işbu dava konusu 33.602,00 TL tazminat ödemesinin, farklı değerleme kriterlerine göre; 21.09.2021-21.03.2022 dönemindeki değişim tutarları ortalamasının 18.493,77 TL olarak hesaplandığı mütalaa edildiği anlaşıldı. Davacı vekili 03.04.2023 tarihli dilekçesi ile dava değerini 18.493,77 TL'ye çıkarmıştır. Munzam zarar, farazi zarar olmayıp; somut bir zarardır. 6098 sayılı TBK'nın 122. maddesi uyarınca alacaklının temerrüt faizini aşan bir zarara uğraması gerekmektedir. Bu durumda borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür....

              Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2000/1394 Esas sayı ile açılan davada munzam zararın 01.05.1997 tarihine kadar hesaplandığını, hükmedilen tazminatın 19.11.2003 tarihinde tahsil edildiğini ileri sürerek, 01.05.1997-19.11.2003 tarihleri arasındaki munzam zararın tespiti ile şimdilik 50.000 YTL’nin 19.11.2003 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava edilmiştir. Davalı....... vekili ile davalı ... davanın zamanaşımı süresinde açılmadığını, davacının zarara uğradığını kanıtlaması gerektiğini, enflasyon artışının ileri sürülerek munzam zarar talep edilemeyeceğini, davacı alacağını tahsilde davalı tarafın kusuru olmadığını, davacı tarafa toplam ödenen bedel dikkate alındığında davacının bir zararı da olmadığını savunarak, davanın reddini istemişlerdir....

                Munzam zarara dayanan talep hakkı, esas itibariyle bir alacak hakkıdır ve BK'nın 105'inci maddesinde zamanaşımı yönünden de ayrık bir hüküm getirilmemiş olup, bu alacağa da BK'nın 125'inci maddesindeki, on yıllık zamanaşımı uygulanacaktır. Asıl davanın açılması, işbu davadaki munzam zarar talebi yönünden zamanaşımını kesmeyeceğine göre, munzam zarar davasının açıldığı tarihten geriye doğru on yıllık süre içerisinde gerçekleşen zarar bölümünün talep edilmesi mümkün olup, bu süre dışında kalan zarar bölümü ise zamanaşımına uğramıştır. Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan ilke doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Bu nedenle, hükmün davalı yararına bozulması gerektiğinden davalı vekilinin bu yöne ilişen karar düzeltme isteminin kabulü Dairemizin 26.11.2013 gün ve 2012/18820 Esas, 2013/21433 Karar sayılı onama kararının kaldırılarak mahkeme kararının davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir....

                  (2) Davalı Tarafın Savunmalarının Özeti: davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki davanın görevsiz mahkemede ikame olduğunu, huzurdaki davanın mahiyeti itibari ile belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 97.maddesinde düzenlenen sigortacıya başvuru şartı yerine getirilmeden dava yoluna başvurulduğunu, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının taleplerinin genel şartlar uyarınca teminat dışı olduğunu, başvuru sahibini munzam zarara dair taleplerinin reddi gerektiğini, davacı tarafın munzam zararının somut bir şekilde ispat edemediğini, davacı tarafın munzam zarara uğradığını somut veriler ile ispat edememekte munzam zarar talebine dayanak olarak yüksek enflasyonu gösterdiğini, Yargıtay'ın istikrarlı kararlarının munzam zararın objektif değil sübjektif bir zarar olduğu ve enflasyon, kur artışı vb....

                    (2) Davalı Tarafın Savunmalarının Özeti: davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki davanın görevsiz mahkemede ikame olduğunu, huzurdaki davanın mahiyeti itibari ile belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 97.maddesinde düzenlenen sigortacıya başvuru şartı yerine getirilmeden dava yoluna başvurulduğunu, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının taleplerinin genel şartlar uyarınca teminat dışı olduğunu, başvuru sahibini munzam zarara dair taleplerinin reddi gerektiğini, davacı tarafın munzam zararının somut bir şekilde ispat edemediğini, davacı tarafın munzam zarara uğradığını somut veriler ile ispat edememekte munzam zarar talebine dayanak olarak yüksek enflasyonu gösterdiğini, Yargıtay'ın istikrarlı kararlarının munzam zararın objektif değil sübjektif bir zarar olduğu ve enflasyon, kur artışı vb....

                      UYAP Entegrasyonu