Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti K A R A R Taraflar arasındaki muhdesatın aidiyetinin tespiti davası sonucu verilen hükmün Dairemizce bozulması üzerine; Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararına ilişkin dava dosyası 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun'un 45.maddesi ile 6100 sayılı HMK'ye eklenen geçici 4/1. maddesi uyarınca Dairemize gönderilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü: 6100 sayılı HMK’nin 3. maddesi gereğince hukuki nitelendirme hakime ait olup, davanın açıldığı tarihte, davaya konu taşınmazın tapu kaydının bulunmadığı, yargılama sırasında 30.01.2015 tarihinde Hazine adına hükmen tescil edilmek suretiyle tapu kaydının oluştuğuna göre, bu hususun kabul edilebilir bir yanılgı olduğu değerlendirilip 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 19/2. maddesi gereğince Hazinenin davada taraf olması gerektiği, bu nedenle; Dairemizce verilen 24.11.2020 tarihli ve 2018/15288 Esas, 2020/7510 Karar sayılı bozma kararı...
Mahkemece, dava ''mülkiyetin aidiyetinin tespiti'' şeklinde nitelendirilerek taşınmaz üzerindeki muhdesatın davalı tarafından yapıldığı, tarafların muris babası ... tarafından yapıldığının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Maddi olayları (vakıaları) ileri sürmek taraflara, hukuki olarak nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (HMK m.33). Davacının dava dilekçesindeki anlatımından davanın muhdesatın tespiti talebine ilişkin olmayıp, kadastro tespitiyle oluşan ve bu şekilde tapuya tescil edilen muhdesat şerhinin değiştirilmesine ilişkin 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 19/2. maddesine dayalı bir talep niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır....
Ancak, kadastro çalışması yapılan taşınmazlarda, tutanakların askıya çıkarıldığı tarihten itibaren 30 gün içinde kadastro mahkemesinde açılan davalarda veya bu süre içinde dava açılmamış tutanak kesinleşmişse, Kadastro Kanununun 12/3 maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre içinde kadastrodan öncesi nedenlere dayanılarak genel mahkemelerde açılacak davada muhdesatın arzdan ayrı olarak beyanlar hanesine yazılması istenebilir. Bir başka anlatımla, kadastrodan sonraki hukuki sebeplere dayanılarak, genel mahkemelerde açılan davada, Kadastro Kanununun 19/II. maddesine dayanılarak muhdesat tespiti ve bunun kütüğün beyanlar hanesinde gösterilmesi dava edilemez....
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulü ile dava konusu taşınmaz üzerindeki muhdesatın davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmiş, karara karşı davalı vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur. Dairemizce karar; “…dava konusu taşınmazın, dava tarihinde tespit dışı bırakılan tapusuz yerlerden olduğu, yargılama aşamasında Afyonkarahisar Kadastro Müdürlüğünün 15.01.2016 tarihli yazısı ile taşınmazın bulunduğu yerde kadastro çalışmalarının devam ettiği ve dava konusu yer hakkında 751 ada 3 parsel numarasıyla kadastro tutanağı düzenlendiği, dava konusu taşınmazın niteliğinin 3402 ......
a aidiyetinin tespitine, davacının 11 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline ilişkin isteminin Kadastro Kanununun 12/3 maddesi gereğince hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalılardan ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir. Dava, muhdesatın tespiti ile tapu iptal ve tescil isteklerine ilişkindir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 684/1. maddesi hükmüne göre, bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. Aynı Kanun'un 718. maddesine göre ise, arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyet kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere kalıcı yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer. Açıklanan bu ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez....
Tüm dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 451 ada 6 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin, 2 katlı kargir ev ve tarla niteliği ile yapıldığı, tespitin 12/02/2010 tarihinde kesinleştiği, davacıların dilekçesinde bahse konu evin kadastro çalışmaları sırasında sehven davalı adına kaydedildiğini belirttiğinin anlaşıldığı, bu yönüyle; davanın, Kadastro Kanunu’nun 12.maddesinde belirlenen kadastro öncesi sebebe dayalı olduğu ve anılan maddede belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin dava tarihi olan 21/05/2014 itibariyle dolmadığı anlaşılmıştır. Yapılan açıklamalar ve tüm dosya içeriğine göre; iddia ve savunmalar çerçevesinde taraf delillerinin toplanıp, davalının ön inceleme duruşmasındaki kabul beyanı da gözetilerek söz konusu binanın talepte belirtilen bölümleri krokide gösterilmek suretiyle, talebin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir....
Öğretide ve Yargıtay'ın devamlılık gösteren uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu kabul edilmektedir. Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 03.07.2015 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, ikinci kademede muhdesatın aidiyetinin tespiti talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; tapu iptali ve tescil isteminin reddine, terditli talebinin kabulüne dair verilen 30.09.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, harici satın almaya dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademede muhdesatın aidiyetinin tespiti istemine ilişkindir. Davacı vekili, davalıların ... İli, ... İlçesi, 1087 ada 196 ve 304 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını haricen davacıya sattıklarını, davacının iyiniyetle bu taşınmazlara çeşitli meyve ağaçları dikip yetiştirdiğini, davalılardan ...'...
Gerek tanık beyanlarına göre gerekse kadastro tespit tutanağına göre dava konusu evin Şevki tarafından yaptırıldığı, 2. Kadastro tespit tutanağı edinme sebebi kısmında davaya konu taşınmazın, davacıların murisi Şevki tarafından yapıldığı belirtilmesine rağmen aynı ve şahsi haklara ilişkin şerh kısmının boş bırakıldığı, 3. Kadastro tespitinin bu haliyle 07.04.1994 tarihinde kesinleştiği ve muhdesatın tapunun beyanlar hanesine işlenmediği, 4. Hak düşürücü sürenin uygulanmasının hakkaniyete uygun olmayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu üç katlı yapının davacıların murisi ... tarafından meydana getirildiğini tespitine karar verilmiştir. IV. İSTİNAF A. İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. B. İstinaf Sebepleri Davalı vekili özetle; davanın tespit öncesi nedene ilişkin olup 3402 ......
Dava, muhdesatın aidiyetinin tespiti ile beyanlar hanesine kayıt, bu istem kabul edilmediği takdirde de tazminata hükmedilmesi talebine ilişkindir. Davacı ... ile davalılardan Emine Priştina evli iken 18.10.2002 tarihinde boşanmışlardır. Davacı ... ile diğer davalılarda tarafların müşterek çocuklarıdır. Davacılar taşınmaz üzerinde bulunan 4 katlı binayı davalılar ile birlikte yaptıklarını ileri sürerek bina üzerindeki payları oranında aidiyetinin tespiti ve bu hususun beyanlar hanesinde gösterilmesini istemektedirler. Davada yargılama aile mahkemesi sıfatıyla yapılarak sonuçlandırılmıştır....