borçlu tarafından şikayet dilekçesinde her ne kadar borca , kıymet takdirine ve satışa itiraz edilmiş ise de ilamsız icraya dayalı takiplerde borca itirazın İcra Dairesine yapılması ve İcra Dairesince değerlendirilmesi gerektiğinden ve kıymet takdirine ve satışa ilişkin hususların ihalenin feshi davası sırasında mahkemece değerlendirilmesi gerektiğinden bu konularda KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA" şeklinde karar verilmiştir....
Bunun yanında kıymet takdirine itiraz davası ile ilgili yetkisizlik kararının işin niteliği gereği acele mevattan olması hasebiyle tefrik edilerek verilmesi gerekirken birlikte verilen kararda hukuka aykırıdır....
incelenmesi mümkün olduğu; ancak, yasanın öngördüğü bu olanağı kullanmayanların, aynı şikayet nedenleri ile ihalenin feshini talep edemeyecekleri, kıymet takdiri tebliğ işleminin usulsüz olduğunun kabulü halinde dahi, borçluların en geç satış ilanının tebliğ edildiği tarih olan 11/11/2019 tarihinde kıymet takdirini öğrendiğinin kabulü gerektiği, borçluların kıymet takdirine bu tarih itibariyle muttali oldukları halde satış ilanının tebliğinden itibaren yedi günlük sürede kıymet takdirine itiraz etmediklerinden kıymet takdirinin usulsüz tebliğ edilmesinin ihalenin feshi nedeni olmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir....
Değerlendirme Somut olayda, kıymet takdiri talimat yoluyla, Erzurum 4. İcra Müdürlüğünce yapılmış olsa da uyuşmazlığın davacının usulsüz tebligat şikayetine ilişkin olduğu anlaşılmakla şikayeti inceleme yetkisi İstanbul 42. İcra Hukuk Mahkemesine aittir. III. KARAR Açıklanan sebeplerle; 6100 sayılı Kanun’un 21 ve 22 nci maddeleri ile 5235 sayılı Kanun’un 36 ncı maddesinin üçüncü fıkrası gereğince İstanbul 42. İcra Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 05.02.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi....
Her ne kadar kıymet takdirine itiraz üzerine mahkemece verilen karar kesin ise de; taraflarca kıymet takdirine itiraz edildiğinden ve ihalenin feshi aşamasında borçlu tarafından kıymete ilişkin itiraz ileri sürüldüğünden, taraflarca icra mahkemesine yapılan kıymet takdirine itiraz başvurularının incelenmesi gerekmektedir. Bu suretle borçlu tarafından icra mahkemesine yapılan kıymet takdrine itiraz başvurusunun incelenmesinde; her ne kadar şikayet dilekçesinde kıymet takdir tebligatının borçluya usulsüz yapıldığı ileri sürülmüş ve 12.10.2018 tarihli, kıymet takdirinin borçluya tebliğ işlemi usulsüz ise de; alacaklı tarafından icra mahkemesine yapılan kıymet takdirine itiraz şikayetinde borçlu tarafından 28.8.2018 tarihinde sunulan cevap dilekçesi ile icra müdürlüğünce yapılan kıymet takdiri raporundan haberdar olduğunun açık olduğu anlaşılmaktadır....
Somut olayda; örnek 10 ödeme emrinin itiraz eden borçlu ...'e 20.08.2014 tarihinde tebliğ edildiği, usulsüz tebligat şikayeti ile birlikte imzaya itirazının ise yasal 5 günlük süreden sonra 29.08.2014 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, öncelikle usulsüz tebligat şikayetinin değerlendirilerek, ödeme emrinin usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğinin tesbiti halinde, Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca tebliğ tarihinin düzeltilmesine ve düzeltilen tebliğ tarihine göre imzaya itirazı süresinde ise itirazın esası yönünden inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, usulsüz tebligat şikayeti değerlendirilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir....
Somut olayda, temyizen incelenmesi istenen karar, kıymet takdir raporu tebligat usulsüzlüğü şikayetine ilişkin olup, anılan kararın temyiz kabiliyeti bulunmamaktadır....
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince yapılan yargılamada, müvekkilinin usulsüz tebligat iddiasının incelenmediğini, müvekkilinin şifahen taşınmazların satıldığını öğrendiğini, satış ilanı müvekkiline usulsüz tebliğ edildiğini, İcra dosyası kapsamında taşınmazlarda Kıymet Takdiri yapılmış ancak söz konusu Kıymet Takdiri raporu da müvekkiline tebliğ olmadığını, Davalı Banka Müvekkilinin yargı nezdinde hak aramasını engellemeye çalıştığını, icra dairesi tarafından yapılan takdirin düşük kalması ve taşınmazın özellikli niteliklerinin kıymet takdirinde belirtilmemesi sebebiyle Müvekkilinin mağdur olduğunu, tebliğdeki usulsüzlük nedeniyle Müvekkilinin kıymet takdirine itiraz hakkını kullanamadığını, bu sebeple taşınmaz değerinden düşük olarak satışa çıktığını, Müvekkilinin şehir dışında olduğu maddi gerçeği karşısında tebligatın usulsüz olduğunun açık olduğunu, mevcut tebligatta yapılan işlemin usulsüz olduğunu, müvekkili usulsüz tebligat sonucu itiraz ve şikayet...
Borçlunun, vekili aracılığıyla Eskişehir 1.İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2013/324 E. sayılı dosyası üzerinden kıymet takdiri raporuna itiraz ettiği ve anılan mahkemenin 23.01.2014 tarih ve 2013/324 E.,2014/41 K. sayılı kararının takip dosyası arasında bulunduğu görülmektedir. Bu durumda, yukarıda açıklanan maddeler gereğince, satış ilanının, kıymet takdirine itiraz eden vekile tebliği gerekir. Takip dosyasına ayrıca vekaletname sunulmamış olması, kıymet takdirine itiraz hakkındaki kararın dosyaya ibraz edilmiş olması karşısında artık borçlunun takipte vekille temsil edildiği gerçeğini ortadan kaldırmaz. Emredici nitelikteki bu düzenlemelerden kaynaklanan yasal zorunluluğa aykırı olarak, vekili varken asile gönderilen satış ilanı tebligatı yok hükmünde olup sonuç doğurmaz. Şu hale göre, vekil ile takip edilen işlerde vekile tebligat zorunlu olduğundan asile yapılan tebligatın usulüne uygun olup olmaması da sonuca etkili değildir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE: Uyuşmazlık, usulsüz tebliğ şikayeti ile satış kararı ile satış işlemlerinin iptali istemine ilişkindir. Davacının usulsüz tebliğ şikayeti yönünden istinaf dilekçesi incelendiğinde; Tebliğ işleminin usulsüzlüğü iddiasının yasal dayanağı İİK'nun 16. maddesi olup, bu yöndeki şikayetin, aynı maddenin 1. fıkrası uyarınca usulsüz tebliğ işleminin öğrenildiği tarihten itibaren 7 gün içerisinde icra mahkemesine yapılması zorunludur. 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 32. maddesine göre; “Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur.” Şikayetçinin bildirdiği öğrenme tarihi esas olup, bu tarihin aksi karşı tarafça ancak yazılı belge ile ispatlanabilir. Hukuk Genel Kurulu'nun 12/02/1969 tarih ve 1967/172- 107 sayılı kararında da benimsendiği üzere, beyan edilen öğrenme tarihinin aksi tanık beyanıyla ispat edilemez....