Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 27.1.2003 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 7.3.2006 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, biçimine uygun düzenlenmiş taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davalı vaad borçlusu satış vaadi sözleşmesinin alacağın teminatı olmak üzere yapıldığını, geçersiz olduğunu, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece dava kabul edilmiştir. Hükmü, davalı temyiz etmiştir. Taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alır....

    Davacı, aralarındaki harici taşınmaz satış sözleşmesine dayalı olarak davalıya ödenen 160.000 TL bedelden, 120.000 TL kısmın kendisine taşınmaz hisse devri suretiyle ödendiğini belirterek kalan 40.000 TL'lik kısmın davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı savunmasında 2012/18089-2012-19934 160.000 TL bedelin karşılığının taşınmaz devri ve davacıya verdiği borç senetlerine konu bedellerin ödenmesi suretiyle sona erdiğini savunmuştur. Taraflar arasında yapılan 15.02.2006 tarihli “ satış sözlemesi” başlıklı sözleşme ile davacının davalıya 160.000 TL ödediği sabit olup, bu husus davalının da kabulündedir. Taraflar arasındaki “ satış sözleşmesi “ başlıklı sözleşmeyle 1207 ada 24 nolu parselde bulunan binanın 1. ... katındaki dükkanın devri kararlaştırılmasına rağmen tapu kayıtlarına göre söz konusu yerin üçüncü kişi adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır....

      Mahkemece, asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, asıl davanın davacısı ... ve davalı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Asıl dava, taraflar arasındaki borç ilişkisi kapsamında davalıya verilen bono nedeniyle borçlu olmadığı gerekçesi ile bononun iptali istemine, birleşen dava ise; taşınmaz üzerindeki ağaçların izinsiz kesilmesi iddiasına dayalı alacak talebine ilişkin olup uyuşmazlık bonodan değil, şahsi alacak ve borç ilişkisinden kaynaklanmaktadır....

        KARAR Davacı, 30.7.1998 tarihli harici sözleşme ile davalıdan taşınmaz satın alıp bedeli olan 17.000 DM'ı ödediğini ve bu hususta 20.11.1998 tarihli taahütname düzenlediğini, ancak davalıya babası tarafından bırakıldığı iddia edilen bu taşınmazın dayanağı olan ölünceye kadar bakma akdinin sahte olduğunun ceza mahkemesince belirlendiğini, davalının aldığı bedeli ödemediği gibi icra takibinede itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile icra inkar tazminatnın tahsilini istemiştir. Davalı, 30.7.1998 tarihli sözleşmede davacının alıcı sıfatının bulunmadığını, 29.9.2000 tarihli taahütnameyle ödeme taahüdünde bulunduğu şahsında davacı değil, ... İyidenbilir isimli şahıs oduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir....

          Davacı, 2000 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında 106 ada 22 parsel sayılı taşınmazın adına tespit ve tescil edildiğini belirterek; bu taşınmazın güneyinde yol olarak tespit harici bırakılan taşınmaz bölümünün kadastrodan önceki zilyetliği de gözetilerek adına kayıt ve tesciline karar verilmesi istemiyle 2009 yılında dava açmıştır. Mahkemece, davacının kadastro tespitinden önceki zilyetliğe dayandığı, çekişmeli taşınmazın tespit harici bırakıldığı tarih ile davanın açıldığı tarih arasında dava açmak için gerekli makul sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; varılan sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır. Gerek 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nda, gerekse yürürlükte bulunan diğer mevzuatta, kadastro sırasında tescil harici bırakılan taşınmazların kadastrodan önceki nedenlere dayalı olarak tescili istemiyle açılacak davaların, belirli bir süre içinde açılmasını öngören bir hüküm bulunmamaktadır....

            "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü. K A R A R Davacı,davalı ile aralarında yaptıkları 02.02.1994 tarihli harici sözleşme ile 22.000.000TL karşılığında taşınmaz satın aldığını, davalıya 9.000.000TL'nı peşin olarak ödediğini geriye kalan 13.000.000 TL'nı da 06.07.1994 tarihinde ödediğini, buna karşılık davalının da teminaten kendisine 22.000.000TL lik bono verdiğini, davalının kendisini yıllardır oyaladığını, ne tapu kaydını ne de parasını verdiğini, 22.000.000TL nin yasal faizi ile birlikte tahsilini istemiştir. Davalı, harici satış senedi ile yapılan satışın geçersiz olduğunu, ayrıca davanın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini dilemiştir....

              Mahkemenin nitelendirmesine göre, uyuşmazlık; taşınmaz satımına ilişkin tellallıktan doğan alacak istemine ilişkin olup, hükmün temyiz incelemesi Dairemizin görevi dışındadır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle dosyanın, temyiz incelemesini yapmakla görevli Yüksek 13. Hukuk Dairesi Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE, 06.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                Somut olayda; taraflar ile davalının murisi ... arasında düzenlenen 17/04/2010 tarihli harici taşınmaz satış sözleşmesi uyarınca, vasiyete konu taşınmazın 178 metrekaresinin 30.000.000 eski TL karşılığında davacıya ait olacağının kararlaştırıldığı, taşınmaz bedelinin davacı tarafından davalının murisine ödendiği sabittir. Davacı, harici taşınmaz satış sözleşmesine istinaden terditli olarak açmış olduğu davada , öncelikle tapu iptal ve tescilini, kabul edilmediği takdirde ise taşınmaz rayiç değerinin davalı mirasçıdan tahsilini istemiş olup; alacağın tereke borcu olduğu anlaşılmıştır....

                  Dava, bonoya dayalı icra takibinden dolayı menfi tespit istemine ilişkindir. Uyuşmazlık icra takibinden önceki ve sonraki dönemde bonoya yönelik yapılan ödemelerin miktarı noktasında toplanmaktadır. Davalı alacaklı bononun keşidecisi dava dışı şirket tarafından icra takibine konu borç için 48.815,00 TL harici ödemede bulunulduğunu, bunun dışındaki ödemelerin dava dışı şirketin davalı şirket ile olan mal alım satımına dayalı cari hesap borcuna karşılık olduğunu savunmuştur. Bu durumda bu ödemenin başka bir alacağa ilişkin bulunduğu yönündeki ispat yükü davalı alacaklıda olup davalı alacaklının bu savunmasını ispat edememesi halinde ödemenin takip konusu yapılan ve muaccel olan borca karşılık yapıldığının kabulü gerekir....

                    Bu nedenle Mahkemece, davacının çekişmeli taşınmaz üzerinde, taşınmazın tespit harici bırakıldığı tarihten önceki zilyetliğine değer verilmeksizin, zilyetlik süresinin tespit harici bırakılma tarihinden başlatılması usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır....

                      UYAP Entegrasyonu