Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve GEREKÇE: Dava, trafik kazasından kazasından kaynaklı olarak hasar tazminatı talebine yönelik başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde düzenlenmiştir. İcra dosyası celp edilmiş, davalıların ödeme emrine süresi içerisinde itiraz ederek takibi durdurduğu ve huzurdaki davanın süresi içerisinde ikame edildiği tespit edilmiştir. Kural olarak haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında gerçek zarar ilkesi geçerlidir. Zarar gören ancak haksız fiil sebebiyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlularından isteyebilir.Zarar bir eksilmeyi ifade eder. Haksız fiilin borç doğurmasının sebebi doğan zararı giderme yükümlülüğünden kaynaklanır. Haksız fiil faili bu fiili ile yaratmış olduğu eksilmeyi gidermek, zarar gören kişiyi fiilden önceki durumuna getirme borcu altına girmiştir. Haksız fiil failinin borcu doğan bu zararı tazmin etmeye dayanır....

    Bu nedenle, “haksız fiil” ve “zamanaşımı” kavramları ile bu hukuki müesseselerin kanuni düzenlemeleri üzerinde durulmasında yarar vardır. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “haksız işlemlerden doğan borçlar”ı düzenleyen 41. maddesinde haksız fiil sorumluluğu “Gerek kasten, gerek ihmal ve kayıtsızlık yahut tedbirsizlik ile haksız surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur’’ şeklinde tanımlanmıştır. Buna göre, haksız fiil; hukuka aykırı bir eylem ile başkasına zarar verilmesidir. Haksız fiilden söz edilebilmesi için şu dört unsurun birlikte bulunması zorunludur: Öncelikle ortada hukuka aykırı bir fiil bulunmalıdır. İkinci unsur, fiili işleyenin kusurudur. Üçüncü olarak kusurlu şekilde işlenen ve hukuka aykırı olan bu fiil nedeniyle bir zarar doğmalıdır. Nihayet doğan zarar ile hukuka aykırı fiil arasında nedensellik bağı bulunmalıdır....

      Haksız fiile dayalı bir borcun doğabilmesi için, hukuka aykırı bir fiil bulunmalı, fiili işleyenin kusuru olmalı, sonuçta bir zarar doğmalı, zarar ile işlenen fiil arasında da uygun nedensellik bağı bulunması gerekir. Somut olaya gelince, davalının ve dava dışı eşin davacıya yönelik ve bütün olarak aldatma mahiyetindeki davranışlarının manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğinin tartışılması gereklidir. Yukarıda incelenen yasa maddeleri uyarınca, davacının dava dışı eşinin TMK'nun evlenmeyle eşe yüklediği ödevler arasında bulunan sadakat yükümlülüğünü ihlali nedeniyle, Kanun'un 185. ve 174. maddeleri uyarınca boşanma sebebi ve istek halinde manevi tazminatı gerektirir nitelikte olduğu kuşkusuzdur. TMK'daki düzenleme, dava dışı eşin evlenme ile kurulan aile birliğinin tarafı olması sıfatından kaynaklanmaktadır. Zira dava dışı eş kendi iradesi ile bu birliğin tarafı olmayı kabul etmiş ve yasanın kendisine tanıdığı hak ve yükümlülükler altına girmiştir....

        Davada, davacının hissedar olduğu taşınmazdan rızası dışında (sözleşmeye dayanmadan) alınan toprak bedeli ve taşınmazın haksız fiil nedeni ile kullanılmaz hale gelmesinden kaynaklanan eski hale getirme tazminatı talep edilmektedir. BK.nun 41 vd maddeleri gereğince; haksız fiil, hukuka aykırı zarar verici eylemlerdir ve haksız fiil işleyen kişi (veya kişiler) uygun illiyet bağı çerçevesinde bütün zararlardan sorumlu olurlar. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmazın içinden iş makinaları ile çukur açıldığı, tarla vasfının kalmadığı, tarlaya dönüşmesi için üç yıllık süre geçmesi gerektiği ve üç yıllık ürün bedeli olarak davacının payına göre 187.70 TL hesaplanmıştır. Raporda taşınmazın eski hale getirme bedeli araştırılmadığı gibi, alınan toprak bedeli konusunda da açıklama yapılmamıştır. Ayrıca davalı şirketlerin haksız fiilleri neticesinde taşınmaza verilen zarar da dikkate alınmamıştır. Rapor bu haliyle hüküm kurmaya elverişli değildir....

          D) İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; "hukuka aykırı fiille bir kimsenin özel hukuktan doğan ve herkese karşı iteri sürülebilen hakkına karşı yönelmiş saldırıların haksız fiil niteliğinde olduğunu, buna karşılık, nisbi haklara ilişkin ihlaller ise haksız fiil hükümleri açısından değerlendirilmeyeceğini, çünkü nisbi (şahsi) hakların ancak taraflar arasında hüküm sürer ve üçüncü kişilerin bunlara saldırmasının söz konusu olmadığını, hukuka aykırı fiilden doğan zararın haksız fiil hükümlerince karşılanması için kusur şartının yeterli olduğunu, ancak ahlaka aykırı fiilin haksız fiil hükümlerince verdiği zararı karşılaması için flilin kasten yerine getirilmesi zorunlu olduğunu, zararın ise tazminat talebinin temelinde uğranılan zararın olduğunu, kişinin zararının maddi zarar ve manevi zarar şeklinde ortaya çıkabileceğini, kusurun kişinin haksız fiil ile başkasına zarar vermesi halinde doğacak zarardan sorumlu olması için kusurlu olması şartı arandığını, kusursuz sorumluluk...

          Haksız fiil öğretide hukuka aykırı zarar verici fiil olarak tanımlanmakta ve unsurları; hukuka aykırı fiil, zarar, kusur ve illiyet bağı olarak belirlenmektedir. Buna göre haksız fiilden bahsedebilmek için hukuka aykırı bir fiil bulunmalı, bu fiil bir zararın doğması neden olmalı, zarara neden olan kişinin kusurlu bulunması ve zarar ile kusur arasında illiyet bağının olması gerekmektedir. Bu beş unsurun varlığı halinde zarar veren kişi fiilden dolayı zarara uğrayan kişi ya da kişilerin maddi zararlarını karşılamak durumundadır. Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesine göre haksız fiilin unsurlarını ispat etme yükü davacıdadır. Davacı zararın haksız fiili ile gerçekleştiğinin diğer söylemle zarar ile haksız fiil arasındaki illiyet bağını ispat etmek durumundadır....

            Varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 41. maddesinde (6098 sayılı TBK'nun 49. md) haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK'nun değişik 72. md) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK'nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür) tabi olduğu belirtilmiştir....

              Mahkemece, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, maddi tazminat davasının davacı ... yönünden kabulüne, Davacı ... yönünden reddine; manevi tazminat davası tüm davacılar yönünden kısmen kabulüne kısmen reddine, geçici iş göremezlik tazminatı 3.844,95 TL ile sürekli iş göremezlik tazminatı 28.165,04 TL olmak üzere toplam 32.009,99 TL maddi tazminatın davalı ... şirketi yönünden kaza tarihi itibariyle geçerli olan poliçe limitleri ile sınırlı olmak üzere ve dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalılar ... ve ... yönünden haksız fiil tarihi olan 10/11/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ... Eroğluna verilmesine, tarafların sosyal ve ekonomik durumları olayın niteliği, kusur durumu ve zararın ağırlığı ile davacıların yakınlık dereceleri nazara alınarak haksız fiil tarihi olan 10/11/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleri ile birlikte davalılar ... ve ......

                Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını ve sürücü tam kusurlu olduğundan destekten yoksun kalma tazminatı talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, tek yanlı kaza olduğu ve ölenin kural ihlali dışında bir neden bulunmadığından ceza zamanaşımının uygulanamayacağı, 13.03.2008 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, davacının 05.05.2008 de mutalli olduğu, KTK 109.maddesi gereğince talebin zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile davanın reddine; karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. BK.'nun 41. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararın tazmini istemi ile açacağı davaların, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu belirtilmiştir....

                  Haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında kural olarak gerçek zarar ilkesi geçerli olup, Borçlar Kanununun 42. maddesi hükmüne göre zararın kanıtlanması davacı tarafa, hükmedilecek tazminatın miktarının belirlenmesi ise hakime aittir. Zarar gören ancak haksız fiil nedeniyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlularından isteyebilir. Zarar görenin zararı giderebilmek için kendi çalıştırdığı işçilerine ve araç sürücülerine ödediği ücretler ile araç yakıt giderleri genel idare giderleri olup, haksız fiil meydana gelmese dahi ödenmesi gereken giderlerdir. Bunların zarar ile ilgisi bulunmamaktadır. Özel olarak adam tutulup çalıştırıldığı kanıtlanmadıkça haksız fiil meydana gelmeseydi dahi yapılacak bu nitelikteki giderler zarar kapsamına dâhil edilemez....

                    UYAP Entegrasyonu