manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 2.250,00- TL'nin haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, T3 tarafından T8 aleyhine açılan manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 2.250,00- TL'nin haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, davacı vekilinin fazlaya ilişkin talebin reddine, Günay TALAY tarafından T7 aleyhine açılan manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 1.200,00- TL'nin haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, Günay TALAY tarafından T8 aleyhine açılan manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 1.200,00- TL'nin haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, Günay TALAY tarafından T6 aleyhine açılan manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 1.200,00- TL'nin haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, davacı vekilinin fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir....
aleyhine .. gününde verilen dilekçe ile haksız fiil nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen .. günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, haksız fiil nedeni ile manevi tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, davanın zamanaşımından reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, kendisinin haberi olmadan, imzası taklit edilerek adına çıkarılan telefon hatlarına ilişkin fatura bedellerinin tahsili için aleyhinde yapılan haksız icra takibi ve haciz nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini savunmuştur....
Bir başka anlatımla haksız bir eylemin tazminat borcu doğurabilmesi için kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil sonucunda zarar doğması, zarar ile fiil arasında da illiyet bağı bulunması gereklidir. Hukukumuzda gerçek zarar ilkesi geçerlidir. Zarar gören ancak haksız fiil nedeniyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlusundan isteyebilir. Bir başka deyişle haksız fiil ile zarar arasında illiyet bağı yoksa bu kalem zarar istenemez. Dava konusu olayda, davalının davacıyı “seninde canın yanar, benimde” diyerek tehdit ettiği sabittir. Ancak bu eylem nedeniyle ameliyatlara girememe ve hasta randevularını iptal etme gibi maddi kayba yol açacak şekilde davaya konu eylemle doğrudan bağlantısı ispatlanamadığından maddi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile maddi tazminat isteminin de kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir....
in haksız fiilinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup, dosya kapsamından davanın haksız fiil faili olan davalı ... ile 4721 sayılı MK'nın 369. maddesine dayanılarak ev başkanı sıfatıyla davalı ...'ın anne ve babası olan diğer davalılara karşı açılmış olduğu anlaşılmaktadır. Fiil ehliyetine sahip bulunmayan küçükler tarafından haksız fiil işlenmesi durumunda sorumluluk iki çeşittir. Küçük ...'nın 47. maddesi uyarınca haksız fiil faili olarak, anne ve babası ise TMK'nın 369. maddesi uyarınca ev başkanı olarak zarar görene karşı sorumludurlar. Her iki sorumluluk da birbirinden farklı hukuki nedenlere dayalı olup, zarar gören küçüğe ve ev başkanına karşı birlikte veya ayrı ayrı dava açabilir. Ayrı ayrı dava açılması halinde çocuğa karşı haksız fiil faili olarak genel hükümlere göre genel mahkemede, anne ve babaya karşı aile başkanının sorumluluğundan dolayı Aile mahkemesinde dava açılması gereklidir....
Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.Dava, haksız fiil nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Davaya konu edilen olayda; davacı, başka bir mahkemede açılan haksız azil nedeniyle vekalet ücreti talepli dava dilekçesinde davalı sıfatında olduğunu ve sözü edilen dava dilekçesinde davacı vekili olan davalı tarafından "Davalının ....psikolojik olarak takıntılı, iki kanun maddesini okuyunca avukattan daha iyi bildiği saplantısı olan bir kişilik yapısı vardır." şeklinde ibareler kullanılarak kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek manevi tazminat talep etmiş ve mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir....
Ağır Ceza Mahkemesi ise, davanın CMK.nin 141. maddesine dayanmayıp Borçlar Kanunun uyarınca haksız fiil esaslarına göre açılan tazminat davası olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141 ve devamı maddelerinde; "Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat" başlığı altında: Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında uğranılan her türlü maddi ve manevi zararın Devlet'ten istenileceği düzenlenmiştir. Somut olayda, dava haksız şikayet ve ihbar nedeniyle şikayetçiler aleyhine açılmış olup, davanın Devlet aleyhine açılmamış olması ve Borçlar Kanunu uyarınca haksız fiil esaslarına göre açılan tazminat davası niteliğinde olduğu anlaşıldığından uyuşmazlığın ...Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir....
Davacı, davalı tarafından uğramış olduğu haksız fiil nedeniyle zarara uğradığını iddia ederek maddi ve manevi tazminat ödetilmesini istemiş, davalı ise verdiği cevap dilekçesi ile zamanaşımı definde bulunmuş ve davanın reddini istemiştir. 6098 sayılı TBK'nın 49. maddesine göre “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” Bir başka anlatımla haksız bir eylemin tazminat borcu doğurabilmesi için kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil sonucunda zarar doğması, zarar ile fiil arasında da illiyet bağı bulunması gereklidir. Hukukumuzda gerçek zarar ilkesi geçerlidir. Zarar gören ancak haksız fiil nedeniyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlusundan isteyebilir....
Bir başka anlatımla haksız bir eylemin tazminat borcu doğurabilmesi için kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil sonucunda zarar doğması, zarar ile fiil arasında da illiyet bağı bulunması gereklidir. Hukukumuzda gerçek zarar ilkesi geçerlidir. Zarar gören ancak haksız fiil nedeniyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlusundan isteyebilir. Bir başka deyişle haksız fiil ile zarar arasında illiyet bağı yoksa bu kalem zarar istenemez. Dava konusu olayda, davalının davacıyı kasten basit tıbbi müdahale ile iyileşebilecek şekilde yaraladığı ve “seni gebertirim” diyerek tehdit ettiği sabittir. Ancak bu eylem nedeniyle şehir değiştirme ve yeni gidilen yerde maddi harcamalar yapılmasının davaya esas eylemle doğrudan bağlantısı ispatlanamadığından maddi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile maddi tazminat isteminin de kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir....
Mahkemece, manevi tazminat davalarında zamanaşımının haksız fiil tarihinden itibaren iki yıl olduğu, fail ve fiilin öğrenilmesinden itibaren iki yıl içerisinde davanın açılması gerektiği, davacının talebine konu olayın 18/03/2010 tarihinde gerçekleştiği, davanın 06/11/2015 tarihinde açıldığı, davacının haksız fiil sebebiyle manevi tazminat talebine ilişkin davasının zamanaşımına uğramış olduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir....
Davalıya atfedilen haksız fiilin, aynı zamanda cezayı da gerektiren bir fiil niteliği taşıdığı, dolayısıyla, söz konusu Y.C.G.K. kararının, eldeki davaya konu haksız fiil yönünden de geçerli bir saptamayı içerdiği kuşkusuzdur. Belirtilmelidir ki, hem haksız fiil olarak tazminat borcunu, hem de suç oluşturması nedeniyle cezayı gerektiren bir fiilin, medeni hukuk ve ceza hukuku açısından farklı tarihlerde işlenmiş (tamamlanmış) sayılmasını haklı gösterebilecek herhangi bir hukuksal gerekçe mevcut olamaz. Yine, B.K. nun 60/2. maddesindeki uzamış zamanaşımı kuralını öngören hükmün, ceza zamanaşımı gerçekleşmiş olmadıkça, hukuk davasının zamanaşımına uğramasını önleme amacını güttüğü de, 1 ve 2. fıkraların sıralanış biçiminden açıkça anlaşılmaktadır. O halde, aynı zamanda suç da oluşturan, eldeki davaya konu haksız fiile ilişkin ceza zamanaşımı gerçekleşmedikçe, ona dayalı tazminat isteminin zamanaşımına uğraması da hukuken mümkün olmayacaktır....