Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Taraflar arasındaki zilyetliğin korunması ve haksız el atmanın önlenmesi davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalılar vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı ...; Lüleburgaz İlçesi, ......

    tan kiraladığını, davacı şirket sahibinin sağlık sorunları sebebiyle ticari faaliyete ara vermesini fırsat bilen davalının ise depoyu haksız olarak işgal ettiğini açıklayarak kişisel hakka dayalı elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve depoda bulunan eşya bedelinin tahsilini istediğine, davada zilyetliğin korunması ile ilgili bir istek bulunmadığına, Mahkeme tarafından da istek bu şekilde nitelendirilerek yazılı şekilde hüküm kurulduğuna, davacı şirket ile ... arasında kiralama ilişkisi olup olmadığı hususu temyize konu olup bu durumun temyiz incelemesi sırasında değerlendirilmesi gerektiğine göre, Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun 10.01.2013 tarih 1 sayılı Kararı ile hazırlanıp, Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun 21.01.2013 tarih 1 nolu Kararı ile kabul edilen ve 26.01.2013 tarih 28540 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Hukuk Daireleri'ne ilişkin işbölümü uyarınca, hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi Yargıtay (14.) Hukuk Dairesi'ne ait olması icap eder....

      Mahkemece, davanın zilyetliğin korunması isteğine ilişkin olup Sulh Hukuk Mahkemesi görevi kapsamında olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararının verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. TMK.nun 981 ve devamı maddelerinde, zilyetliğin dava yoluyla korunması düzenlenmiştir. Bu tür davaların başarıya ulaşması için salt zilyet olunması yeterli olup bunun yanında başka aynı yada şahsi hakkın bulunması aranmamaktadır. Somut olayda, davacı yan, tapuda 41 ada 8 parsel numarası ile dava dışı Hazine adına kayıtlı arsa üzerine yaptırdığı binaya yönelik haksız tecavüzün önlenmesini istemiştir. Başka anlatımla, davacı yan TMK.nun 722 ve devamı maddelerinde düzenlenen, başkasının arsası üzerine para ve malzeme sarf ederek yaptırdığı bina nedeniyle oluşan şahsi hakka dayanarak eldeki davayı açmıştır. Zeminin mülkiyeti hakkında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır....

        Bankası ödeme makbuzuna istinaden 16/07/1975 tarihinden itibaren malik sıfatı ile zilyed olarak kullanmakta olduğunu beyan ettiği, her ne kadar dava dilekçesi sonuç kısmında, taşınmazın zilyedliğin tespitini ve korunmasını talep etmiş ise de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 09/10/1946 tarih ve 1946/6-1946/12 sayılı; Hukuk Genel Kurulunun 06/10/1993 tarih ve 1993/14-423/561 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere" davacının zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde davanın bir hak davası niteliğini kazanacağı ve TMK'nın 981, 982 ve 983. maddelerinde düzenlenen zilyetliğin korunmasına ilişkin davalardan olmayacağı, malvarlığı hakkına dayalı bir hak davası olacağı" gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Somut olayda, çekişmeli taşınmaz ..., ... Mahallesi, 675 Parsel numarasıyla, tarla niteliğinde, 4885 m2 yüzölçümünde,........

          Davanın, TMK.nun 683. maddesi uyarınca ayni hakka yönelik müdahalenin önlenmesi davası olduğunun kabulüyle hükmün bu nedenle bozulması gerekirken, Sayın Daire çoğunluğunca, davanın zilyetliğin korunması davası olarak nitelendirilmesi ve bu gerekçeyle hükmün bozulması yönündeki görüşlerine açıklanan nedenlerle katılmıyorum. 08.03.2012...

            Dava, TMK’nin 981 ve devamı maddelerine göre açılan zilyetliğin korunması davasıdır. Somut olayda, dava konusu taşınmazın ... Kadastro Mahkemesinin 2004/3 Esas, 2005/2 Karar sayılı ilamı ile tamamının orman vasfıyla tesciline karar verilmesiyle, hükmen (itirazlı yerlerin tescili yoluyla) Hazine adına 26.08.2008 tarihinde tescil edildiği anlaşılmaktadır.Davacının TMK’nin 683.maddesi çerçevesinde mülkiyet hakkından kaynaklanan aynî bir hakkı bulunmamaktadır. Taşınmaz Hazine adına kayıtlı olup, Hazineye karşı açılan bu davada davacının şahsi hakka dayalı zilyetliğine üstünlük tanınamaz. Hazine ve Orman İdaresi davada taraf olduğuna göre, TMK’nin 981 ve devamı maddelerinin somut olayda uygulama olanağı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir....

              Sulh Hukuk Mahkemesi ise,davacının talebinin kadastro tutanaklarına askı ilanından sonra itiraz mahiyetinde olup hakka dayandığından bahisle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 4/1-c maddesine göre; sulh hukuk mahkemesi, "taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik davaları" görür. Dava tarihi itibariyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 11.maddesinde öngörülen 30 günlük askı ilanı süresinin geçmiş olmasına göre salt zilyetliğin korunması ile ilgisi bulunmayan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle;6100 sayılı HMK.'nun 21 ve 22. maddeleri gereğince Antalya 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 13.09.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                Dava dilekçesindeki açıklamalar ve hukuki nitelendirmeye göre istek TMK.nun 981-984. maddelerine dayalı zilyetliğin korunması talebine ilişkindir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 09.10.1946 tarih, 1946/6 Esas, 1946/12 sayılı kararında aynen "…MK.896. (TMK.983) madde uyarınca bir taşınmazda zilyetliği tecavüze uğrayan kimsenin bu hakkının korunması için açacağı davada; şeye malik olduğunu veya zilyetlik hakkını beyana lüzum olmadan sadece zilyetlik sıfatını değiştirerek tecavüzü ispat etmesi yeter. Bu halde hakim, yalnız davacının gerçek ise, zilyetlik halini tespit ederek tecavüzün önlenmesine karar verir. Bu karar zilyetlik konusunda kesin hüküm meydana getirmez. Zilyede mülkiyet hakkı vermez ve diğer tarafa mülkiyet iddiasıyla yetkili mercilerde başkaca dava açmak hakkına dokunmaz..." denilmektedir. Davacı taraf, Hazinenin ve Orman İdaresinin taraf olmadığı eldeki bu davada herhangi bir hakka değil, sadece mukaddem (önceki) zilyetlik iddiasına dayanmaktadır....

                  Asliye Hukuk Mahkemesince, davanın mahiyeti itibariyle zilyetliğin korunması davası olduğunu belirterek, zilyetliğin korunması davasının sulh hukuk mahkemesinin görevine girmesi nedeniyle görevsizlik kararı verilmiştir. Sulh Hukuk Mahkemesi ise, davanın TMK'nin 981 ve devamı maddeleri uyarınca taşınmaz üzerindeki zilyetlikten başka bir hakkı bulunmayan zilyedin açmış olduğu sırf zilyetliğin korunmasına yönelik bir dava olmadığı, TMK'nin 683. maddesinde düzenlenen hakka dayanan bir dava niteliğinde olduğu, 6831 sayılı Yasa'nın 2/B maddesi kapsamında bulunan taşınmazların kullanıcılarına satılması için yasal düzenleme yapıldığını, davacının da bu Yasal düzenleme gereğince satın almak istediği taşınmazda yapılan kadastro tespitinin doğru olmadığını ileri sürdüğü gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm vermiştir....

                    Davalı Hazine vekili, uyuşmazlık konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu bildirerek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın zilyetliğin korunmasına ilişkin bulunduğu gerekçesiyle görevsizliğe, Sulh Hukuk Mahkemesi'nin görevli bulunduğuna karar verilmesi üzerine; hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.TMK'nun 982 ve 983.maddelerinde düzenlenen zilyetliğe dayalı davalar ile, zilyet zilyetliğinin bir hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan yalnızca zilyetliğini öne sürerek, zilyetliğine müdahalenin önlenmesini isteyebilir. Ancak, zilyetliğinin arkasında bulunan nesnel veya kişisel bir hakka dayanıldığında ise dava, bir hak davası niteliğini kazanır. (HGK'nun 25.11.2009 tarih ve 2009/8-518 Esas, 573 Karar). Somut olayda; uyuşmazlık konusu taşınmaz ve üzerinde hafif yapı niteliğinde olmayan yapının zilyedi olduğu iddiasıyla açılan davada, davacının arkasında barındırdığı hak nedeniyle, dava 6100 s....

                      UYAP Entegrasyonu