Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; davacıların … Mahallesi sınırlarında kalan 31,0779 ha orman alanını kapsayan özel ağaçlandırma/özel imar-ihya planlaması kapsamında tahsis başvurusunda bulundukları, söz konusu sahalara birden fazla başvuru yapılmış olması sebebiyle hak sahipliği tespitinin davalı idarece kura usülü ile yapıldığı, yapılan tahsis çalışmaları ve hak sahipliği belirleme işlemleri ile ilgili olarak mahalle sakinleri ve hayvan sahipleri tarafından idari şikayetlerin yapıldığı, Orman Genel Müdürlüğü Ağaçlandırma Daire Başkanlığının … tarih ve … sayılı işlemi ile itiraz ve şikayet konularının araştırılmasının istenildiği, yapılan inceleme ve araştırma sonucunda "İtiraz ve şikayet konusu yapılan uyuşmazlık konusu özel ağaçlandırma projesinin oluşan sosyal problem sebebiyle uygulanmasının mümkün olmadığı, halkın geçim kaynağı olan hayvancılığın engellenmemesi ve devlet-halk münasebetinin zarar görmemesi" gerekçesiyle Lütfiye Mahallesi sınırlarında kalan...

    Tesisleri, ..., ..., ..., ...A.Ş. ..., ..., ...mimari projelerinde eser sahipliğine dair mahkemece hüküm kurulması doğru olmamış ve bu yönden kararın bozulması gerekmiştir ..." gerekçesiyle bozulmuştur. Yargıtay 11 HD'nin 2019/1529 E. 2020/4315 K. ve 21/10/2020 tarihli bozma ilamına uyulmuştur. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE Dava: ... ait ... isimli derginin .... sayısının ana kapağındaki ... ait renkli fotoğrafla ilgili projenin müellifinin davacı olduğu iddiasıyla davacının müelliflik haklarına davalıların tecavüzlerinin tespiti ile men ve ref'i, mali hakların ihlalinden dolayı 20.000,00 TL maddi tazminat ile manevi hak ihlalinden kaynaklanan 30.000,00 TL manevi tazminatın, davalılardan tahsili istemine ilişkindir. Yargıtay 11 HD'nin 2019/1529 E. 2020/4315 K. ve 21/10/2020 tarihli bozma ilamında belirtiltiği üzere : İstanbul 1....

      Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan ... kazanmasını sağlayan 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 Sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır....

        Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar özel mülke dönüşüp, ... ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan ... kazanmasını sağlayan 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 Sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Kaldı ki; 6831 Sayılı Yasanın 11/1. maddesinde "orman kadastro komisyonlarınca sınırlama ve 2. maddeye göre orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine karşı .... hak sahibi gerçek ve tüzel kişilerin altı aylık askı ilan süresi içinde kadastro mahkemesinde itiraz edebilecekleri" hükmü bulunmaktadır....

          Oysa, davacı vekilince hak sahipliği konusundan ....05.2003 tarihli distribütörlük sözleşmesi, ....11.2005 tarihli sözleşme, 30.08.2005 tarihli yetki belgesi ile 16.04.2010 tarihli protokol ve vekaletnameye dayanılmış olup, mahkemece de isabetle belirtildiği üzere dava tarihi itibariyle hak sahipliği konusunda 16.04.2010 tarihli anılan belgelerin dışında sunulan diğer belgelerin davacını hak sahipliğini, teredütsüz bir şekilde kanıtlamaya yeterli bulunmasa bile yargılama sırasında davacı tarafından ibraz edilen 16.04.2010 tarihli protokol ve vekaletnamenin davacının hak sahipliğini kanıtlamaya yeterli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Kural olarak dava tarihi itibariyle hak sahipliğine ilişkin belge ve yada belgelerin ibrazı bir zorunluluk ise de dava tarihinden sonra düzenlenmiş olsa bile dava tarihinden sonra hak sahipliğinin kanıtlanmasına yönelik bu eksikliğinin giderilmesi mahkemenin kabulünün aksine her zaman olanaklıdır....

            Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle, 20.01.1953 doğumlu davacının, 28.12.1996 tarihinde vefat eden murisinin 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığı nedeniyle, 1479 sayılı Yasanın 44’üncü maddesinde belirtildiği şekilde “ölen sigortalının hak sahibi kimselerinden hiçbiri bu Kanuna göre ölüm sigortasından aylık bağlanmasına hak kazanamadıkları takdirde, sigortalının ödediği primler, hak sahiplerine toptan ödeme şeklinde geri verilir.” hükmünde yer alan hak sahipliği ibaresine göre gerek 1479 sayılı Yasanın 45 ve devamı maddeleri kapsamında ve gerekse 5510 sayılı Yasanın 34’üncü maddesi kapsamında davacının hak sahipliği sıfatının bulunmaması nedeniyle, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının davacıdan alınmasına, 04.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....

              Komisyonu’nun 24.08.1995 tarih ve 165 sayılı kararıyla mülga 2510 sayılı yasa uyarınca davalıların hak sahibi sayılmalarına karar verildiği ve buna dayalı olarak dava konusu 4106 ada 16 parsel sayılı taşınmazda bulunan 4 no’lu bağımsız bölümün 21/01/2011 tarihinde davalılar adına tahsisen tescil edildiği, bilahare Mahalli ...... Komisyonu’nun 13.12.2011 tarih ve 2011/11 sayılı kararıyla, 2510 sayılı ...... Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin 6/B-6. maddesine aykırılık nedeniyle hak sahipliğinin ve daha önce alınmış 24.08.1995 tarih ve 1995/165 sayılı kararın iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacı idare, davalıların mahalli ...... komisyonu karar tarihinden önce sigortalı çalıştıklarının tespiti nedeniyle hak sahipliği koşullarını taşımadıklarını ve bu nedenle hak sahipliğinin iptal edildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Ne var ki; 12.07.2013 tarihinde kabul edilen 6495 sayılı Kanun ile 5543 sayılı .........

                Kaldı ki, tapu tahsis belgesi Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarih 763-864 sayılı kararında belirtildiği gibi bir mülkiyet belgesi değil yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Kural olarak, tapu tahsis belgesi bulunsa da, tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili, diğer bazı koşulların da varlığına bağlıdır. Yapılan bu saptamalar doğrultusunda yasal dayanağı bulunmayan davanın reddi yerine orta yerde hukuken sonuç sağlayacak tapu tahsis belgesi varmış gibi istemin hüküm altına alınması doğru olmamıştır. Karar, açıklanan nedenle bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 02.05.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                  Buna göre 5510 sayılı Yasanın 34 ve 54’üncü maddeleri kapsamında yapılacak irdeleme ile hak sahipliği sıfatlarına göre bir karar verilmesi” gereğine işaret edilerek, bozulmuştur. Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar....

                    olarak hak sahibi olduğu halde bedel ve ortaklık hakkı verilmediğini beyanla, davacının dava konusu taşınmazlarda hak sahibi olarak tespitine ve belirlenecek tazminatın idareden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

                    UYAP Entegrasyonu