Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

emlak beyannamesi ile 13.02.2012 tarihli fen bilirkişisi raporunda bahsedilen hak sahipliği değerlendirme formunun belediye başkanlığından, Getirtildikten sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere gönderilmesi için dosyanın mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 10.12.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....

    Hukuk Dairesince, bölge adliye mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak, ilk derece mahkemesi kararının “Somut olayda, davacılar dava dilekçesinde ehliyetsizlik ve muvazaa hukuksal nedenlerine dayanarak Zonguldak 2 Noterliğinin 17.10.2010 tarihli 2930 yevmiye numaralı, 15.02.2001 tarihli 3487 yevmiye numaralı zilyetlik devir sözleşmelerinin iptali ile davaya konu taşınmazların mirasbırakan tarafından yapıldığının, taşınmazda miras payları oranında hakları olduğunun tespitini ve elatmanın önlenmesini istemişler, 01.12.2014 tarihli ıslah dilekçeleri dava dilekçelerinin netice ve talep kısmını ıslah ettiklerini belirtip, taşınmazların mirasbırakan tarafından yapıldığının tespiti ile rayiç değerlerinden miras paylarına isabet eden alacağın tahsilini talep etmişlerdir. Davacıların talepleri arasında tenkisin bulunmadığı tartışmasızdır....

      Zilyetlik davalarının en belirgin özelliği yukarıda değinilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi davada hakkın tartışma konusu olmaması ve davayı kazanma veya kaybetmenin mevcut olabilecek hak üzerinde herhangi bir etkisinin olmayışıdır. Bunun içinde bu tür davalarda mahkemenin zilyetliğin korunmasına ilişkin vereceği karar; sadece eski zilyetlik durumunun yeniden kurulmasını sağlamaya yöneliktir. Bu karar diğer tarafın mülkiyet yahut hak iddiasıyla dava açma hakkına dokunmaz ve üçüncü kişilerin o şey üzerinde hakları olmadığının kabulü şeklinde anlaşılamaz. Bahsi geçen zilyetlik davaları sonunda verilen mahkeme kararları tamamen geçici bir etkiye sahip olup; mülkiyet sorunu çözümlenmediğinden mülkiyet yönünden kesin hüküm teşkil etmezler....

        raporunda bahsedilen hak sahipliği değerlendirme formunun belediye başkanlığından, Getirtildikten sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere gönderilmesi için dosyanın mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 10.12.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....

          Davalılar, hak sahipliği kararının iptaline ilişkin işlemin idari istikrar ve idareye güven ilkelerine aykırı olduğunu belirtip davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, komisyon kararının iptaline ilişkin Hatay İdare Mahkemesinde açılan davanın reddine karar verildiği ve ret kararının kesinleştiği, davalılar adına olan sicil kaydının dayanaksız hale geldiği gerekçesiyle davanın kabulüne dair karar, Dairece, “Bilindiği üzere, 5543 sayılı İskan Kanunu’nun Geçici 7/3.maddesinde, “Mülga 2510 sayılı Kanuna göre hak sahibi olanların hak sahiplikleri herhangi bir koşul aranmaksızın bu Kanuna göre devam eder.” düzenlemesi yer almaktadır....

            Mahkemece yapılan yargılama sonucu; davacı tarafın 6831 sayılı yasanın 2/B maddesi ile 6292 sayılı yasanın hak sahipliği için aradığı zilyetlik koşulunun davacı lehine oluşmadığı, davacının dava konusu taşınmazın etrafını derme çatma tahta ile çevirmesinin zilyetliği için yeterli bir veri olmadığı, ekonomik ve zirai faaliyete özgülenmediği, üstünde davacı veya miras bırakana ait ev veya müştemilatın da bulunmadığı, yıkıntı şeklindeki deponun zilliyetlik için yeterli olmadığı, kaldı ki tapu kayıtlarında Nilgün Kara lehine ev tespiti bulunuyor ise de; fiiliyat da zeminde böyle bir evin de olmadığı, dolayısıyla davacının zilliyetliğini ispat edemediği, her ne kadar komşu 2 ve 3 nolu parseller davacı lehine zilyet olduğuna yönelik tespit yapılmış ise de; dosya açısından davacının zilliyet olmadığı, 2 ve 3 nolu taşınmazlara ilişkin değerlendirmenin davacının zilyet olmaması nedeniyle dikkate alınmadığı bildirilerek davanın reddine karar verilmiştir....

            hanesine göre; bu taşınmazların 31/12/2011 tarihinden önce kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesatın sahibi olarak gösterilen kişilerden bu taşınmazları satın almak için süresi içerisinde idareye başvuran ve idarece tespit edilen satış bedelini itiraz ve dava konusu etmeksizin kabul edenler bu Kanuna göre hak sahibi sayılır (...)" hükmüne yer verilmiştir....

              Birleşen davada; davacı şirket vekili; öncelikli hak saipliğini ileri sürerek ... Bıçak adına kayıtlı 2004/14114 sayılı markanın hükümsüzlüğünü ve ... Bıçak tarafından kurulan ve hakim ortağı olduğu “ ...in Yeri Restoran İşletmeciliği Gıda Tur. Tic. Ltd. Şirketi”ndeki kılavuz unvan sözcüğünün terkinini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; gerçek hak sahipliği ileri sürerek ... Bıçak’ın 1972’den beri faaliyette olduğunu, markayı yarattığını, bir süre ortaklarla birlikte faaliyet gösterdiğini ve aslında deri sektöründe faal olan ... şirketine restoran işletmeciliği de yaptırıldığı, davacıların marka aidiyeti ve kötü niyet iddialarının dayanaksız olduğunu, hak düşüm süresinin dikkate alınmasını savunarak, davanın reddini istemiştir....

                Davacı, mülga 2510 sayılı İskan Kanunu kapsamında göçebe hayatı yaşadıkları iddiası ile aile temsilcisi olarak başvuran davalı ... ve ailesinin, ...Mahalli İskan Komisyonu’nun 29.06.1998 tarih ve 27 no’lu kararı ile tarımsal iskan hak sahipliğini elde etmesi nedeniyle dava konusu ... parsel sayılı taşınmazın davalılar adına tescil edildiğini, ne var ki davalı ...’in başvuru öncesi sigortalılık kaydı bulunduğunun tespiti üzerine Mahalli İskan Komisyonu’nun 15.06.2011 tarih ve 36 no’lu kararı ile 29.06.1998 tarihli komisyon kararı ve hak sahipliğinin iptal edildiğini, kaydın temelsiz kaldığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescilini istemiştir. Davalılar, Mahalli İskan Komisyonu’nun 15.06.2011 tarih ve 36 no’lu iptal kararının iptaline ilişkin idari yargıda açılan davanın sürdüğünü, eldeki davada bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır....

                  Yaşamını yitiren sigortalının eş, çocuk, anne, babasına ölüm sigortasından aylık tahsisi yapılabilmesi için öncelikle hak sahipliği sıfatının kazanılması gerekmekte, bunun için hak sahiplerine ilişkin aylık bağlama koşullarının sağlanıp sağlanmadığına bakılmakta, başka anlatımla bu koşulları tümüyle yerine getiren kişi hak sahipliği sıfatını kazanmakta, anılan sıfata sahip kişilere, sigortalıya ait tahsis şartları da gerçekleşmişse aylık bağlanabilmektedir. Şu durumda yukarıda sıralanan maddeler ve sosyal güvenlik hukuku ilkeleri dikkate alındığında yasal mevzuat ve aylık bağlama koşulları kendi içerisinde ayrıştırılmalı, sigortalıya ait şartlar sigortalının ölüm günü itibarıyla yürürlükte olan yasal mevzuat kapsamında değerlendirilmeli, hak sahiplerine ilişkin koşullar ise hak sahipliği sıfatının kazanıldığı tarihte yürürlükte olan yasal düzenlemeler çerçevesinde irdelemeye tabi tutulmalıdır. 3....

                    UYAP Entegrasyonu