Somut olayda, davacıya yapılan kıymet takdiri tebliğine ait tebligat mazbatasının incelenmesinde davacının tevziat saatlerinde işe gittiğinin davacı ile birlikte yaşayan eşinden öğrenildiği, eşinin isminin yazılı olduğu, eşine tebligat yapılmak istendiği ancak eşinin tebellüğden imtina ettiği, bunun mazbataya yazıldığı, tebligatın muhtara teslim edildiği, eşine haber verildiği ve yine 2 no lu haber kağıdının kapıya yapıştırıldığının mazbataya yazıldığı görülmektedir. Buna göre tebligatın Tebligat Kanunu'nun 21/1 maddesi ve Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 31. Maddesine uygun olduğu, bu haliyle kıymet takdirinin davacıya 02/10/2018 tarihinde yapılmış olduğu, bu tarih itibariyle hacizden haberdar olduğu, bu tarihten itibaren 7 günlük haczedilmezlik şikayeti süresinin geçirildiği, mahkemece bu nedenle şikayetin reddine karar verilmesinin yerinde olduğu anlaşılmış, buna ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddi gerekmiştir....
Bölge adliye mahkemesince incelenmesi istenen taşkın haciz şikayetinin reddine dair kararın İİK.nun 363/1 maddesinde belirtilen istinaf yoluna başvurulabilecek kararlardan olmadığı, kesin nitelikte bulunduğu görülmekle taşkın haciz şikayeti yönünden İİK'nun 365/3 maddesi gereğince istinaf başvuru dilekçesinin reddine, haczedilmezlik şikayeti yönünden mahkeme kararının usul ve esas yönünden yasaya uygun olduğu anlaşılmakla esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur. HÜKÜM : Gerekçesi açıklandığı üzere; Davacı vekilinin Kayseri 3....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İİK.nun 82/12 maddesine dayalı haczedilmezlik şikayeti, İİK.nun 16/1 maddesine göre 7 günlük süreye tabidir. İstanbul 25....
Haczedilmezlik şikayeti bakımından; İİK.nın 82/12. maddesine dayalı olarak yapılacak meskeniyet iddiası, haczedilmezlik şikayeti olup, borçlu hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçildiği için haciz safhası bulunmadığından ve meskeniyet şikayetine konu edilecek bir “haciz işlemi” de olmadığından, meskeniyet iddiasının dinlenmesi de mümkün değildir. (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi E. 2016/29600 K. 2018/3351 T. 19.4.2018) Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğine, Davalı-alacaklı vekili tarafından davacı-borçlu aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ilamlı icra takibi başlatıldığı, Sakarya İli, Adapazarı İlçesi, İstiklal Mah. 16 pafta 973 ada 928 parselde bulunan taşınmaz üzerine 112.500 TL bedelli 1. derecede olmak üzere üst sınır ipoteği tesis edildiği, davacı- borçluya hesap kat ihtarnamesi ve müşteri hesap özetinin tebliğ edildiği, takibin usulüne uygun başlatıldığı anlaşılmıştır....
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE: Dava, 5393 sayılı Belediyeler Kanununun 15/son maddesine dayalı haczedilmezlik şikayeti davasıdır. İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK'nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır. Somut olayda borçlu/davacının İcra Mahkemesi'ne başvurusu, 5393 sayılı Belediyeler Kanununun 15/son maddesine dayalı haczedilmezlik şikayeti niteliğinde olup bu yöndeki talep İİK'nun 16. maddesine göre yapılmış bir şikayet niteliğindedir. İİK'nun 18/3. maddesi gereğince şikayet üzerine icra mahkemesi kanunda aksine bir düzenleme yok ise duruşma açılmasına gerek olup olmadığına karar verir. Duruşma açılmasına karar verir ise ilgilileri duruşmaya çağırır, gelmeseler bile yargılamaya devam ederek gereken kararı verir....
Kural olarak, dosya borcunun ihtirazi kayıt konulmaksızın ödenmesi halinde haczin kaldırılması gerekeceğinden haczedilmezlik şikayeti konusuz kalır. Ancak ödeme şikayete konu hacizler nedeniyle dosyaya gelen para ile yapılmış ise, borçlunun haczedilmezlik şikayeti incelenip sonuçlandırılmalıdır. Her ne kadar, mahkeme gerekçesinde borçlu tarafından 30.06.2015 tarihinde dosyaya ödeme yapıldığından ve dosya borcu kalmadığından bahsedilmiş ise de, anılan tarihte borçlunun icra dosyasına ihtirazi kayıtsız yaptığı bir ödeme görülmemektedir. Dosya borcu konulan haciz ve gönderilen haciz ihbarnameleri üzerine dosyaya 3. şahıslar tarafından yapılan ödemeler ile kapatılmış olup, anılan ödemeler haczedilmezlik şikayetinin esasının incelenmesine engel teşkil etmez. Bu nedenle, şikayetin esasının incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davanın konusu kalmadığından bahisle ret kararı verilmesi doğru değildir....
Ödeme emri tebligatının usulsüzlüğü şikayetinin incelenmesinde, Tebligat Kanunu’nun 2l/2. maddesi gereğince tebligat yapılabilmesi için, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması, tebliği çıkaran mercice, tebligat çıkarılan adresin, muhatabın, adres kayıt sistemindeki adresi olduğu belirtilerek, bu adrese TK.'nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılacağına dair tebliğ evrakı üzerine kayıt düşülmesi zorunlu olup, tebligatı çıkaran mercii tarafından söz konusu şerh verilmeden tebliğ memuru tarafından TK'nın 21/2. maddesine göre tebliğ işlemi yapılamayacağı açıktır. Borçlu olan şikayetçinin takibe dayanak gösterilen ihtarnamede yazılı adresi olan "Sucuzade Mahallesi Obalar Caddesi No:143 Seyhan/Adana" adresine örnek 7 ödeme emri tebligatın çıkartıldığı, taşındığı şerhiyle 30/11/2018 tarihinde iade edildiği, Mernis adresi olan "Gürselpaşa mah. 75428 sk....
Mahkemece;"Davacının usulsüz tebligat şikayetinin reddine, davacının takibin iptali talebinin reddine, davacının haczedilmezlik şikayetinin süre nedeniyle reddine,..." şeklinde karar verildiği anlaşılmıştır....
Davalı vekili cevap dilekçesinde; İcra emrinin 16.02.2018 tarihinde Tebligat Kanunu 21/1. maddesine göre yapıldığını, 21/2. maddeye göre yapılan bir tebligat bulunmadığını, tebligatın Tebligat Kanunu madde 21/2 ye göre yapılmadığından 21/2. maddeye göre tebligat yapıldığına ilişkin bir açıklama bulunmadığını, açık mavi zarf kullanılmadığını, icra emrinin ve kıymet takdir raporunun tebligat adresinin ipotek resmi senet akit tablosunda yazılı olan adres olduğunu, açılan davaların bekletici mesele yapılması talebinin yerinde olmadığını, satış ilanının kendisine bizzat tebliğ edildiği tarihten itibaren yasal yedi günlük süre içinde yine de kıymet takdirine itiraz hakkını kullanabilecek iken bu hakkını kullanmadığını, yedi günlük hak düşürücü süre içinde kullanmadığından ihalenin feshi nedeni olarak ileri sürülmesinin kabul edilemeyeceğini, diğer ilgililer açısından davacı yanın tebligatların usulüne uygun yapılmadığı iddiasının gerçeğe uygun olmadığını, davacı tarafça ileri sürülemeyeceğini...
Davacı gecikmiş itirazda bulunmuşsa da davanın hukuki nitelendirilmesi hakime ait bir görev olup somut olayda gecikmiş itirazın koşulları bulunmamaktadır, olsa olsa usulsüz tebligat şikayeti söz konusu olabilir. Zaten usulsüz tebligat şikayeti ile gecikmiş itiraz bir arada yapılamaz. Gecikmiş itirazda tebligat usulsüzlüğü söz konusu olmayıp aksine yapılan tebligat usulüne uygundur, borçlu hastalık vs. geçerli bir mazereti sebebiyle süresinde borca itiraz edememiştir. Somut olayda böyle bir durum söz konusu değildir. Davacı bonoda keşideci konumunda olup herhangi bir adres bildirmemiştir. (Bononun keşide yeri Ankara'dır.) Davacının mernis adresine yapılan ilk tebligatın bila iade dönmesi üzerine ikinci tebligat TK 21/2'ye göre yapılmış olup herhangi bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Tebligat usulüne uygun olarak kabul edildiğinden davacının şikayeti ve borca itirazı yasal süresi içerisinde yapılmamış olup süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir....