Davacının asli talebi gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak açılmış tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Kaynağını Türk Borçlar Kanununun 29. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Türk Borçlar Kanununun 237. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Somut olayda Bafra 1. Noterliğinin 1 Aralık 1987 tarihli ve 20289 yevmiye nolu düzenleme şeklindeki gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi dosyamıza sunulmuştur....
.- TL. değer gösterilerek Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan 1996 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin iptali istemine ilişkindir. Taşınmaz Mal Satış Vaadi Sözleşmeleri mülkiyeti geçirim borcunu doğuran akitlerden (T.M.Y.’nın 706. m.) olup, sözleşmede belirtilen miktar ve değerin hayatın ve günün olağan koşullarına uygun olmadığı gibi kamu düzenine ilişkin görev konusu taraf iradesine bırakılmakla sözleşmede belirtilen değerin harç kaybına neden olacağı da gözetilerek, Taşınmaz Mal Satış Vaadi Sözleşmelerine dayalı uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin dava tarihindeki değere göre belirlenmesi gerekir. Yargıtay H.G.K.'nun 29.03.2006 gün 2006/14-91-2006/115 sayılı kararında da taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali, tescil davaları ile benzer nitelikteki şufa ve tenkis davalarında da dava tarihindeki değerin esas alınması gerektiği kabul edilmiştir....
Davacı vekili, davalı T6 hakkındaki davasını, adı geçen davalının sözleşmeye konu olan hissesini devrettiği gerekçesiyle bu davalı hakkındaki davasından feragat ettiğinden davalı Nurhan aleyhine açılan davanın feragat nedeniyle reddine karar vermek gerektiği, belirtilen nedenlerle; gerek gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi, gerekse de satış vaadi sözleşmesinin alacaklısı Selçuk Sırım ile davacı arasında yapılan temlik sözleşmesi usule uygun olduğu, satış vaadi sözleşmesinde zilyetliğin teslimine muvafakat edildiği ve satış vaadi sözleşmesine göre taşınmazın zilyetliğinin de devredildiği anlaşıldığından davacının davasının kabulüne, yönelik karar vermiştir....
Temyiz Sebepleri Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; satış vaadi sözleşmesinin ilgilisine şahsi hak sağladığını, ayrıca sözleşmenin düzenlendiği tarih dikkate alındığında talebin zaman aşımına uğradığını, bunun yanında vaad alacaklısının davacı ... olduğu hâlde davacı ... adına taşınmazın tescilinin mümkün olmadığını belirterek hükmün bozulmasını talep etmiştir. C. Gerekçe 1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Dava, noterde re’sen düzenlenen taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. 2. İlgili Hukuk 1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası. 2....
Müdürü olduğu, katılanlara noterde düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri ile iki adet daire sattığı ve bedelleri nakden aldığı, ancak sonrasında söz konuş dairelerin satışını katılanlara vermediği gibi, daireleri, ..... isimli şahsa tapuda sattığı, sanığın bu şekilde üzerine atılı suçları işlediğinin iddia edildiği olayda, Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, Ancak; a-Katılanların kardeş olması ve her iki satış vaadi sözleşmesinin de aynı tarihte düzenlenmesi karşısında, katılanların satış ve ödeme zamanına ilişkin ayrıntılı beyanlarına başvurulmak suretiyle sanık hakkında 5237 sayılı TCK 'nın 43/1 maddesi kapsamında zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması b-Hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe...
Tapulu taşınmazın düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile satımı geçerli olup öncelikle davada taraf olan kişi ile tapu kayıt malikinin aynı kişi olup olmadığının tespiti gerekir. Davada taraf olan davalı ..., ... ve ... kızı olduğu halde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin tarafı olan ... ... ve ... kızı olup tapu kaydında hissedar olarak ... kızı ... yer almaktadır. Tapu kaydında anne adı belirtilmediğinden sözleşmenin tarafı olan satıcı ile tapu kayıt malikinin aynı kişi olup olmadığı tespit edilemediği gibi davanın tarafı olan ...'ın da sözleşmede ve tapu kaydında hissedar olarak görünen kişi olup olmadığı hususunda çelişki doğmaktadır. Mahkemece yapılması gereken davalı taraf ile kayıt maliki ve sözleşmenin tarafı olan kişinin aynı kişi olup olmadığının tespiti ile satış vaadi sözleşmesinin tarafı olan ...'...
Tapu Kanunu'nun 26. maddesinin yedinci fıkrasında, noterde düzenleme şeklinde tanzim olunan gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri ile arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin, taraflardan birinin isteği üzerine gayrimenkul siciline şerh verilmesi mümkün kılınmıştır. Söz konusu hükmün getiriliş amacı, tarafların sözleşme serbestisini kısıtlamak değil, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri ile arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin, taraflardan birinin talebi ile de tapuya şerh verilmesine imkan sağlamaktır. Bu sebeple, söz konusu hükmü açıklamak üzere çıkarılan ve dayanağı kanunu aşar mahiyette bulunmayan dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık, anılan düzenlemenin iptali yolundaki Daire kararında ise hukuki isabet bulunmadığından temyize konu kararın bozulması gerektiği oyuyla karara katılmıyoruz....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Uyuşmazlık ve hüküm, noterde düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin feshi ve sözleşmede kararlaştırılan şart uyarınca belirlenen kira alacağının tahsine ilişkindir. 14.02.2011 gün ve 27846 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 09.02.2011 gün ve 6110 sayılı bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair Kanunun 8.maddesiyle Yargıtay Yasasının 14.maddesinde yapılan değişiklik uyarınca 01.03.2012 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanan iş bölümü kararının Yüksek 13.Hukuk Dairesi için Borçlar Kanunun ikinci kısmında yer alan sözleşmelerden (istisna akdi hariç akdin muhtelif nevilerinden) kaynaklanan davalar bakımından Sulh ve Asliye ayrımının yapılmadığı ve incelemenin bu nedenlerle Yüksek 13.Hukuk Dairesince yapılacağından uyuşmazlık konusu dosyanın temyiz incelemesi Dairemizin görevi dışındadır....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince, "...Somut olayda; taraflar arasında düzenlenen Sivas 2. Noterliği'nin 31/05/2005 tarih ve 11867 yevmiye sayılı gayrimenkul satım vaadi sözleşmesi uyarınca, davalıların kendilerine dedeleri Osman'dan kalacak olan Sivas ili, Merkez ilçesi, Altuntabak Mahallesi, 645 ada 3 parsel ve 4 parselde tüm hak ve hisselerini davacıya satış vaadi sözleşmesi uyarınca 1.000,00 TL'ye sattıklarını, satış bedelini sözleşme tarihinde tamamen ve nakden aldıklarını sözleşmenin geçerli olup itiraza uğramadığı, sözleşmede açıkça bedelin ödendiğinin belirtildiği anlaşılmıştır. Taraflar arasında yapılan satış vaadi sözleşmesi yasalara uygun olarak noterde ve şekil şatlarına uygun olarak yapılmış geçerli bir sözleşme olduğu anlaşılmıştır. Tapu kaydına göre de mülkiyet paylı mülkiyet olmakla ifa olanağı vardır....
Davaya dayanak satış vaadi sözleşmesi ile de davalılar Yaşar, İsmet, Gülcan, Fatma ve ... (satış vaadi borçluları), davacı ...’a (satış vaadi alacaklısına) dava konusu 704 ve 705 parsellerde miras hak ve hisselerinin tamamını 500.000.000 TL’ye satmıştır. Menderes Sulh Hukuk Mahkemesinin 2000/429 E. - 421 K. sayılı veraset ilamına göre davacı ve davalıların Hasan ...’ın mirasçıları oldukları görülmektedir. Başka bir deyişle gerek satış vaadi borçluları davalılar, gerekse de davacı taşınmazın elbirliği ortaklarından olup, davacının tereke dışında üçüncü bir kişi olmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı bulunduğundan, mahkemece işin esası incelenerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir....