Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 25/03/2021 NUMARASI : 2019/687 ESAS 2021/229 KARAR DAVA KONUSU : Boşanma (Fiili Ayrılık Nedenine Dayalı Boşanma) KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm istinaf edilmekle, dosya incelendi....

AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 25/03/2021 NUMARASI : 2019/687 ESAS 2021/229 KARAR DAVA KONUSU : Boşanma (Fiili Ayrılık Nedenine Dayalı Boşanma) KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm istinaf edilmekle, dosya incelendi....

Mahkemece; "Açılan dava; TMK'nun 166/4 maddesi kapsamında fiili ayrılığa dayalı çekişmeli boşanma davasıdır. Davacı mahkememizde açtığı 04/09/2020 tarihli davada; Trabzon Aile Mahkemesinin 2015/103 Esas sayılı dosyasında açmış olduğu boşanma davasının reddedildiğini, sonraki süreçte ise 3 yıllık fiili ayrılık durumunun gerçekleştiğini belirterek boşanma ve velayet isteminde bulunmuştur. Davalı ise ön inceleme duruşmasında ziynet ve tazminat talebinde bulunmuştur. Trabzon 1.Aile Mahkemesinin 2015/103 Esas, 2017/75 Karar sayılı dosyası incelendiğinde; davacının T1 davalının T3 olduğu, davanın çekişmeli boşanma davası olduğu, dava tarihinin 17/02/2015 olduğu, dosyanın 14/02/2017 tarihinde karara çıktığı, davacının davasının reddine karar verildiği, kararın 12/04/2017 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır....

İSTİNAF SEBEPLERİNİN İNCELENMESİ VE GEREKÇE Dava, Türk Medeni Kanunu’nun 166/4. maddesi uyarınca fiili ayrılık sebebine dayalı boşanma istemine ilişkindir. Eşlerden birinin ölümü halinde boşanma davası konusuz kalır. Ancak ölen eşin mirasçıları kusur belirlemesi açısından davaya devam edebilirler (TMK md.181). Türk Medeni Kanunu'nun 181. maddesinin 2. fıkrası, boşanma davası devam ederken eşlerden birinin ölümü halinde ölen eşin mirasçılarına, diğer eşin kusurunun tespiti için davaya devam etme hakkı tanımıştır. Ölen eşin mirasçılarından herhangi birisinin davayı devam ettirmesi ve diğer eşin kusurlu olduğunun sabit olması halinde, sağ eş maddenin birinci fıkrasında belirtildiği gibi ölenin eşi sıfatıyla yasal mirasçısı olmayacak ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendisine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça kaybedecektir....

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Dava fiili ayrılık nedeniyle evlilik birliğinin yeniden tesis edilememesi hukuki nedenine dayalı ( TMK 166/4) boşanma davasıdır....

GEREKÇE: Dava; fiili ayrılık nedenine dayalı boşanma davasıdır. HMK.nun 355.maddesine göre; inceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir. Dosya içeresinde mevcut bulunan nüfus aile kayıt tablosunun incelenmesinde; tarafların 16/12/1995 tarihinde evlendikleri, bu evliliklerinden müşterek reşit çocuklarının olduğu görülmüştür. Mahkemece; davacı tarafından daha önce açılan evlilik birliğinin sarsılmasına dayalı boşanma davasının reddine karar verildiği, red kararının 14/09/2011 tarihinde kesinleştiği, bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren 3 yıl geçtiği halde tarafların bir araya gelerek ortak hayatı yeniden kuramadıklarının tanık beyanları ile sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne, tarafların TMK.nun 166/son maddesi gereğince boşanmalarına karar verilmiştir....

Davalı verilen kararı; kusur belirlemesi ve boşanma hükmü yönünden istinaf etmiştir. Davacı istinaf başvurusuna cevap vererek, reddini talep etmiştir. Dava; Fiili ayrılık hukuki sebebine (TMK'nın 166/son mad.) dayalı boşanma ve ferileri istemine ilişkindir....

Kaldı ki, boşanma davası, Türk Medeni Kanununun 166/4. maddesinde yer alan fiili ayrılık sebebine dayanılarak açılmıştır. Daha önceki boşanma davasının davacı tarafından açıldığı, "davalıya atfedilebilecek bir kusur tespit edilmediğinden" reddedildiği, kararın 29.05.2009 tarihinde kesinleştiği görülmektedir. Ret kararının kesinleşmesinden başlayarak geçen üç yıl içinde tarafların biraraya gelmedikleri ortak hayatın yeniden kurulamadığı da tartışmasızdır. Boşanma davasının reddine ilişkin karar, davalının o davaya kadar gelinen süreçte kusurunun bulunmadığına kesin hüküm teşkil eder. Bu kesin hüküm karşısında tanıkların sözü edilen davadan önceki beyanlarına dayanılarak artık kadına kusur yüklenemez. Fiili ayrılık süresi içinde davalıya atfedilebilecek bir kusur da ispat edilmemiştir. O halde, davalının kusurlu olduğuna karar verilemez. Bu husus nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır....

    Terk hukuki sebebine dayalı olarak açılmış bir boşanma davası da bulunmamaktadır. Dava, evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1-2) hukuki sebebine dayalı olup, bu düzenlemeye göre boşanmaya karar vermek için davalının az da olsa kusurlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Davalı kadının herhangi bir kusuru kanıtlanamamıştır. Fiili ayrılık tek başına boşanma sebebi değildir. Bu durumda, yukarıda açıklanan sebeple davanın reddi gerekirken, yasa hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek boşanmaya karar verilmesi doğru bulunmamıştır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 04.07.2017 (Salı)...

      DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava; davacı erkek vasisi tarafından önce TMK.nun 166/1 maddesine göre açılmış, daha sonra ıslah edilerek TMK.nun 166/son maddesine dayalı boşanma istemine ilişkindir. 1- Mahkemece davalı erkeğin bu davaya dayanak olan ve reddedilen boşanma davasını açarak boşanma sebebi yarattığı, sonrasında da birlikte yaşamaktan kaçınması nedeni ile tam kusurlu olduğu kabul edilmiş ise de; davaya dayanak yapılan ve red ile sonuçlanan davanın davacısı kadın olup dava açmakla boşanma sebebi yaratma kusurunun erkeğe yüklenmesi mümkün değildir. Bunun dışında erkeğe yüklenen kusurlardan "fiili ayrılık süresinde başka bir kadınla evlilik dışı yaşaması ve Sema isimli kadından olan çocuğun erkeğin nüfus kayıt hanesinde kayıtlı bulunması" kusuru kadın tarafından dayanılan vakıa olmadığından erkeğe yüklenmesi hatalı oluştur. Davacı erkeğe yüklenen fiziksel şiddet kusurunda ise bir isabetsizlik görülmemiştir....

      UYAP Entegrasyonu