İ.İ.K.m.91 hükmünce gayrimenkulün haczi ile takip konusu borç ve eşya arasında ilişki kurulur ve tasarruf yetkisi Türk Medeni Kanunu m.1010 anlamında kısıtlanmış olur. Bu tür kişisel haklar tapu kütüğüne şerh verilmekle hak sahibine eşya üzerinde dolaylı da olsa hakimiyet hakkı kurmasını sağlamaz ise de, tasarruf yetkisinin dar manada kısıtlanması sonucunu doğurduğundan taşınmaz üzerinde sonradan bu hakla bağdaşmayan hak kazanan kişilere karşı da ileri sürülebilir hale gelir. Haciz şerhinin etkileri hakkındaki bu kısa açıklamadan sonra somut olaya dönüldüğünde; Üzerinden haciz şerhi kaldırılması istenen taşınmaz Beykoz tapusunda kayıtlıdır. Dava ise taşınmazın bulunduğu Beykoz ilçesinde değil Kartal Mahkemelerinde açılmıştır. HUMK.m.13/II'de maddesinde "Gayrimenkule müteallik dava sebebi ne olursa olsun gayrimenkulün aynına veya gayrimenkul üzerinde bir hakka … …mütedair olanlardır." hükmü bulunmaktadır....
Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 Sayılı TKM'nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacağı miktarları hesaplanmalıdır. Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır....
Olayda davalı erkeğin mal varlığının bir kısmını elden çıkarma yönünde girişimde bulunduğu toplanan delillerden anlaşıldığına göre, davalının tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasında gereklilik bulunduğu gerçekleşmiştir. Ne var ki sınırlandırma ölçülü olmalıdır. Mahkemece davalıya ait tüm taşınmazlar üzerindeki tasarrufun sınırlandırılmasına karar verilmiştir. Taşınmazların sayı ve nitelikleri dikkate alındığında sınırlandırma ile ulaşılmak istenen amaç bakımından gerekli olanın üstünde ve ölçüsüz olduğu görülmektedir. Bu husus dikkate alınarak ölçülülük ilkesine uygun sınırlandırma yapılması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. 2-Davacı davalı eşine ait olduğunu bildirdiği 13 adet taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasını istemiş, mahkemece istek kabul edilmiştir....
Mahkemece davalı karşı davacı adına kayıtlı .... taşınmaz ile ....sayılı taşınmazlardaki davalı-karşı davacının tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasına karar verilmiş ise de; Toplanan delillere göre ailenin ekonomik varlığının tehlikede olduğu veya evlilik birliğinden doğan bir yükümlülüğün yerine getirilmesi gerektiği ispatlanamamıştır. Ne var ki, davalı-davacı erkek temyizinde sadece adına kayıtlı .... taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasının kaldırılmasını talep etmiştir. Bu husus nazara alınarak davacı-davalı kadının ... nolu taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasına ilişkin talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. .../......
Davacının kefalet ile ilgili bir istemi yokken kanunun yanlış yorumlanması ile davacının eşinin aile konutu olmayan mal varlığında tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasına müdahale biçiminde verilen karar usul ve yasaya aykırıdır." denilmiştir. Netice olarak, davanın konusunun davacının eşinin davalı banka lehine verdiği taşınmaz ipotek sözleşmesinden kaynaklandığı, kefalet sözleşmesinden kaynaklı olmadığı, taşınmazın "dükkan" niteliğinde bulunduğu, tapu kaydında "Aile Konutu" olduğuna dair herhangi bir şerh bulunmadığı, buna göre davacının eşinin aile konutu olmayan mal varlığında tasarruf yetkisinin sınırlandırılmasının mümkün olmadığı anlaşılmakla, yerinde görülmeyen davanın reddine..." şeklinde karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekilince yasal süresinde istinafa başvurulmuştur....
İSTİNAFA BAŞVURAN TARAF VE İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı - karşı davalı kadın; kusur belirlemesi, kocanın davası, tazminat ve lehine takdir edilen nafakaların miktarı ile tasarruf yetkisinin kısıtlanması davası ve bu dava nedeni ile aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi yönlerinden istinaf yasa yoluna başvurmuştur....
Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 sayılı TKM'nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içerisindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacak miktarları hesaplanır. Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda ise, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değer diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır....
Aile konutuyla ilgili tasarruf işlemine rızası gereken eş, öldüğüne göre, dava konusuz kalmıştır. Türk Medeni Kanununun 194. maddesinin rızası gereken eşe sağladığı hak, şahsa bağlı olup, bu eşin ölümü halinde mirasçılarına intikali mümkün değildir. Böyle bir durumda, aile konutuyla ilgili işleme rızası gereken eşin ölümüyle davanın esası konusuz kalır ve işlem yapıldığı andan itibaren geçerlilik kazanır. Bu husus gözetilerek davanın esası hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 06.05.2015 (Çrş.)...
Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 sayılı TKM'nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içerisindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacak miktarları hesaplanır. Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır....
İ....m.91 hükmünce gayrimenkulün haczi ile takip konusu borç ve eşya arasında ilişki kurulur ve tasarruf yetkisi Türk Medeni Kanunu m.1010 anlamında kısıtlanmış olur. Bu tür kişisel haklar tapu kütüğüne şerh verilmekle hak sahibine eşya üzerinde dolaylı da olsa hakimiyet hakkı kurmasını sağlamaz ise de, tasarruf yetkisinin dar manada kısıtlanması sonucunu doğurduğundan taşınmaz üzerinde sonradan bu hakla bağdaşmayan hak kazanan kişilere karşı da ileri sürülebilir hale gelir. Türk Medeni Kanunu’nun 1010. maddesi uyarınca haciz şerhi tapuya yazıldıktan sonra lehtarının talebi ile terkin edilebilir. Borcun ödenmesi, icra takibinin düşmesi veya sona ermesi halinde ya da haciz şerhinin usulsüz kaydı 2010/8192 - 9535 hallerinde ilgilisinin terkine olur vermemesi durumunda taşınmaz maliki, şerhin terkinini dava edebilir. Davanın da şerh nedeniyle hak sahibi olan kişilere karşı yöneltilmesi gereklidir....