Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Hukuk Dairesi'nin 15/04/2019 tarihli 2018/3120 esas sayılı ilamı) Boşanma kararı verilebilmesi için TMK 166/1- 2 maddesi gereğince evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenemeyecek derecede temelinden sarsıldığının ispatlanması gerekeceği, dosya kapsamından doğrudan taraflar arasında evlilik birliğinin davalı kadından kaynaklanan sebepler ile ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve evlilik birliğinin devamına imkan vermeyecek derecede bir geçimsizliği, kabule elverişli ciddi sebep ve deliller tespit edilemediği anlaşılmıştır. Davacı kadın tarafından boşanma istemli olarak dava açılmış ise de; kadının, davasını ispata yarayan iki tanık beyanı dşında dosyada delil bulunmadığı, tanıklarından Fuat'ın taraflar arasında yaşananlara dair görgüye dayalı beyanının olmadığı, davacıdan duyum şeklindeki beyanlarına tabidir ki itibar edilemeyeceği; bunun dışında tanık Nazmiye'nin de "... Taraflar evlendikten sonra herhangi bir sıkıntıları yoktu....

Birliğin Temelinden Sarsılması nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için birliğin, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının ve birliği temelinden sarsan olaylarda davalının az da olsa kusurlu olduğunun davacı tarafça ispatlanması zorunludur....

Karşı Davacının 4721 Sayılı TMK'nin 166- 1 Maddesi Uyarınca Açtığı Evlilik Birliğinin Temelden Sarsılması Nedeniyle Boşanma Davası Yönünden; Türk Medeni Kanunu'nun 166/1- 2. maddesi uyarınca; boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir ki, olayımızda taraflar arasında fiziksel şiddet gerçekleşmiş, evlilik birliği temelinden sarsılmış ve TMK.nın 166/1. maddesi koşulları oluşmuştur. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır....

CEVAP: Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacının dilekçesinde belirttiği hususların asılsız olduğunu, müvekkilinin evlilik birliğinin üzerine yüklediği sorumlulukları yerine getirdiğini, davacı ile müvekkilinin aynı coğrafyada doğup büyüdüğünü, müvekkili ile dava dışı kişi arasında evlilik birliğinin kurulmasından önce evlilik niyeti ile bir görüşme süreci yaşandığını, sonrasında taraflar anlaşamayınca tarafların ayrıldıklarını, davacının kıskançlık krizleri ile adeta evlilik hayatının çekilmez hal aldığını, müvekkilinin evlilik birliğinin ilk gününden bu yana eşine derin bir sevgi beslediğini, evlilik birliğinin yüklediği edimleri yerine getirdiğini, davacı tarafın iddialarının tamamen soyut ve asılsız olduğunu, davanın reddine kara verilmesini talep etmiştir. DELİLLER: Taraflara ait nüfus kayıt örneği, tanık beyanları, yaptırılan zabıta araştırmaları, bilirkişi raporları ile dava dosyası....

DAVA Davacı-davalı vekili dava dilekçesinde, evlilik birliğinin erkeğin kusurlu davranışları nedeniyle temelinden sarsıldığını iddia ederek tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedeniyle boşanmalarına ve kadın eş lehine boşanmanın fer'îlerine hükmedilmesini talep etmiştir. II. CEVAP Davalı-davacı vekili asıl davaya cevap ve karşı dava dilekçesinde, dava dilekçesindeki iddiaların doğru olmadığını, evlilik birliğinin kadının kusurlu davranışları nedeniyle temelinden sarsıldığını ve kadının sadakatsiz olduğunu iddia ederek tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması ve zina hukuki sebebine dayalı olarak boşanmalarına ve erkek eş lehine boşanmanın fer'îlerine hükmedilmesini talep etmiştir. III....

    Uyuşmazlığın çözümü için ilgili yasal düzenlemelerin değerlendirilmesinde yarar vardır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nın 166.maddesinin birinci ve ikinci fıkraları;  “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir…”   hükmünü içermektedir.   Anılan madde gereğince evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için başlıca iki şartın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. İlki, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması, diğeri ise ortak hayatın çekilmez hâle gelmiş bulunmasıdır....

      Tarafların fiilen ayrı olması tek başına evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının kabulünü gerektirmeyip, dosya kapsamında TMK'nun 166/3. maddesi şartları da oluşmadığından, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığından, davacının yerinde bulunmayan istinaf talebinin esastan reddine karar vermek gerekmiştir....

      Uygulamada, hakaret içeren basit bir kaç sözün evlilik birliğini temelinden sarstığı (TMK m. 166/1-2) kabul edilip eşlerin boşanmalarına karar verilirken, ortalama insan ömrüne göre çok uzun süre fiilen ayrı yaşayan eşlerin evlilik birliğinin temelinden sarsılmadığını kabul etmek ve boşanma davalarının reddine karar vermek, yasanın amacına uygun olamaz. Yıllarca ayrı yaşayan eşleri, yasa zoruyla bir araya getirmek de mümkün değildir. Kuşkusuz, evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle (TMK m. 166/1-2) açılan boşanma davalarında eşlerin kusurlu olup olmadıklarını belirlemek zorunludur. Fiilî ayrılıklarda, ayrılığa kimin neden olduğunun, birlikte yaşamaktan kimin kaçındığının, kimin birlik görevlerini yerine getirmediğinin veya eşlerin evlilik birliğini sarsacak başka bir davranışının kanıtlanması durumlarında, kusur belirlemesi açısından sorunun çözümü kolaydır....

        Tüm bu hususlar dikkate alındığında tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında eşit kusurlu oldukları, evlilik birliklerinin fiilen sona erdiği, evliliğin devamında taraflar, müşterek çocuklar ve toplum için korunması gereken bir faydanın kalmadığı anlaşılmakla tarafların davalarının karşılıklı olarak kabulü ile boşanmalarına, müşterek çocuğun velayeti yönünden; tarafların müşterek çocuğunun velayeti, çocuğun baba yanında kalması ve uzman eşliğinde alınan beyanında baba yanında kalmak istediğini söylemesi, alınan uzman raporunda velayetin babaya verilmesinin uygun olacağının belirtilmesi nedeniyle müşterek çocuğun velayetinin babaya verilmesine ve anne ile müşterek çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına, Tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında eşit kusurlu oldukları kanaatine varılmakla karşılıklı olarak maddi manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur." şeklindeki gerekçe ile "Davacı karşı davalının ve davacı...

        Dava; TMK'nın 166/1. maddesi uyarınca evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma ve boşanmanın fer'isi niteliğindeki taleplere ilişkindir. "Yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı erkeğin evlilik birliğinin temelini sarsacak şekilde sürekli alkol aldığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamış bozmayı gerektirmiştir." (Yargıtay 2....

        UYAP Entegrasyonu