Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166. maddesinin bir ve ikinci fıkraları; "Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.” hükmünü taşımaktadır. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır. 13. İlke olarak her dava açıldığı tarihteki fiilî ve hukukî sebeplere göre hükme bağlanır....
tutum ve davranışları nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını, davalı ile bir araya gelerek evlilik birliğini devam ettirmelerinin mümkün olmadığını belirterek; boşanmalarına karar verilmesini talep etmiş, davacı yargılama sırasında kendisini vekille temsil ettirmiştir....
birliğinin karşı davalının kusurlu davranışları nedeniyle temelinden sarsıldığını belirterek tarafların boşanmalarına, karşı davacı lehine aylık 1.000,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 100.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Dava; evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma istemine ilişkindir. Boşanma Davaları Yönünden Yapılan İstinaf İncelemesinde; Boşanma kararı verilebilmesi için TMK 166/1- 2 maddesi gereğince evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenemeyecek derecede temelinden sarsıldığının ispatlanması gerekeceği, dosya kapsamından doğrudan taraflar arasında evlilik birliğinin kadından/erkekten kaynaklanan sebepler ile ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve evlilik birliğinin devamına imkan vermeyecek derecede bir geçimsizliği, kabule elverişli ciddi sebep ve deliller tespit edilemediği anlaşılmıştır....
Davalının aşırı derecede kıskanç olması, eşine güvenmemesi, eşinin kendisini aldattığını iddia etmesine rağmen bu konuda bir delilin olmaması, bu iddianın ispatlanamaması, buna rağmen duruşmada boşanmayı gerektirecek bir sorunlarının olmadığını söylemesi, davalının bu hususları bahane ederek evde sürekli sorun ve kavga çıkarması nedeniyle tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davalının ağır kusurlu olduğu, davacının ise davalının yaptığı yemekleri beğenmemesi, davalının ailesine soğuk davranması nedeniyle hafif derecede kusurlu olduğu, evlilik birliğini fiilen ve ruhen sona erdiği, tarafların evlilik birliğinin devamında taraflar, müşterek çocuklar ve toplum için korunması gereken bir faydanın kalmadığı anlaşılmakla davacının davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, Maddi tazminat yönünden; TMK 174/1 maddesi gereğince mevcut ve beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz tarafın kusurlu taraftan tazminat isteyebileceği belirtilmiştir....
Dava; evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma istemine ilişkindir. "Toplanan delillerden; davacı kocanın başka kadınla ilişkisinden yedi çocuğunun olduğu anlaşılmaktadır. Davalı kadının bir kusuru kanıtlanamamıştır. Terk (TMK.md.164) hukuki nedenine dayalı bir boşanma davası da bulunmamaktadır. Fiili ayrılık tek başına boşanma nedeni değildir." (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 08/02/2012 tarihli 2010/20851 esas sayılı ilamı) Boşanma kararı verilebilmesi için TMK 166/1- 2 maddesi gereğince evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenemeyecek derecede temelinden sarsıldığının ispatlanması gerekeceği, dosya kapsamından doğrudan taraflar arasında evlilik birliğinin davalı kadından kaynaklanan sebepler ile ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve evlilik birliğinin devamına imkan vermeyecek derecede bir geçimsizliği, kabule elverişli ciddi sebep ve deliller tespit edilemediği anlaşılmıştır....
Boşanmaya karar verilebilmesi için az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı ve evlilik birliğinin devamında bu eş ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır. (TMK m. 166/2) Dinlenen davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı TMK'nun 166/1. maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bir kısım tanık beyanları ise, davacıdan duyuma dayalıdır. Böylece davacı tarafından davalının az da olsa kusurlu bulunduğu ispat edilememiştir. Tarafların fiilen ayrı olması tek başına evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının kabulünü gerektirmeyip, dosya kapsamında TMK'nun 166/3. maddesi şartları da oluşmamıştır....
geçimsizlik nedeniyle evlilik birliğini sürdürmelerinin mümkün olmadığını beyanla boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin tarafına verilmesine, çocuğu için aylık 500,00....
"İçtihat Metni" Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Mahkemece, “davacı tanıkların beyanlarının davacının iddialarını desteklemediği, davacının iddialarını ıspatlayamadığı görülmekle, davacının davasının şiddetli geçimsizlik nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığının ispatlanamaması nedeniyle reddine” karar verilmiştir. Davacı kadın, davalının kendisini aşağıladığı, dışladığı ve işlediği bir suçtan dolayı uzun süreli hapis cezası aldığı ve evlilik birliğinin bu sebeple sarsıldığı gerekçesiyle Türk Medeni Kanununun 166. maddesi uyarınca boşanmaya karar verilmesini talep ve dava etmiş, davalı ise cezaevinden gönderdiği dilekçe ile davanın reddi gerektiğini cevaben bildirmiştir....
Gerçekleşen bu durum karşısında taraflar arasındaki evlilik birliğinin davacı erkeğin tam kusurlu davranışları neticesinde temelinden sarsıldığı, tam kusurlu eşin boşanma davası açamayacağı, koşulları oluşmadığından erkeğin davasının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı anlaşılmıştır....