DELİLLER VE GEREKÇE: Dava; eser sözleşmesinden kaynaklı alacak istemine ilişkindir. Taraflar arasında eser sözleşmesi kurulduğu, aracın davalı tarafından davacıya 10/05/2021 tarihinde teslim edildiği ve aracın motorunun 19/06/2021 tarihinde yandığı uyuşmazlık konusu değildir. Çekişme; motorun yanması nedeniyle davalının kusurlu olup olmadığı ve kusurlu ise tazmini gereken zarar miktarı noktasındadır. Delil tespiti dosyasında ki bilirkişi raporunda kusurun %80 oranında davalıya izafe edildiği, cevap dilekçesinin ekinde sunulan uzman görüşünde ise kusurun tamamen davacıda olduğu belirtilmiştir. Uyuşmazlığın çözümü teknik inceleme gerektirdiğinden bilirkişi raporu alınmıştır....
Burada kanıtlanacak olgular geç ödeme ile davacının maruz kaldığı zararı doğuran vakıalar ve bu vakıalar nedeniyle uğranılan fiili zarardır.----------- Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacı tarafça munzam zararına ilişkin somut ve açık deliller sunulamadığı gibi esasen somut bir munzam zarar iddiasında da bulunamadığı, yalnızca hakkın doğduğu tarihten itibaren geçen sürede enflasyon, paranın değer kaybı ve alım gücündeki düşüş, faizin ana para üzerinden hesaplanması ve ana paranın enflasyon karşısında sürekli erimesi gibi olgular dikkate alınarak munzam zarar hesaplaması yapılmasını talep ettiği, bu haliyle davacı şirketin geç ödeme nedeniyle somut olarak uğradığı zarar olgusunu ileri sürüp ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur....
Belirtilen Aşkın zarar munzam zarar talebine yönelik bir dava olduğunu, davanın hiçbir yasal dayanağı ve geçekliğinin olmadığını, işbu davanın belirsiz alacak davası olarak açılmaması gerektiğini, zaman aşımı ve hak düşürücü sürenin geçtiğini, Yargıtay ve özellikle 11. Hukuk dairesinin munzam zarar davalarında uyguladığı zaman aşımı, munzam zarar davasından geriye doğru 10 yıllık süre içinde gerçekleşen munzam zararın talep edilebileceği, bunun dışında kalan kısımların zaman aşımına uğradığının kabulünün gerektiği yönde olduğunu, davanın şartlarının bulunmadığını, davalı bankanın temerrüte düşmediğini, munzam zararın koşullarından ilkinin borçlunun temerrüte düşmesi olduğunu, somut olayda Bursa 1....
Hukuk Dairesinin (kapatılan), 18.12.2012 tarih, 2012/14156 Esas, 2012/28946 Karar sayılı ilam ile “...1-Dava munzam zarar ve faiz alacağına ilişkin olup, davacı davalıdan olan alacağının tahsili için icra takibi başlattığını ancak 2001 senesinde başlayan icra takibinde bugüne kadar hiçbir ödeme yapılmadığını, oluşan faiz ve munzam zararının tahsilini istemiş, davalı ise davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, alınan bilirkişi raporuna dayalı olarak ve alacak henüz tahsil edilmediğinden munzam zararın oluşmayacağı kanaatiyle munzam zarara ilişkin davacı talebinin reddine karar verilmiş ise de, munzam zarar talep edilebilmesi için alacağın tahsili gerekmez....
Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Bu hükümle uygulamada munzam zarar, kanunî tanımı ile aşkın zarar olarak adlandırılan hukukî kurum düzenleme altına alınmış olup mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 105. maddesi de bu hususta aynı yönde düzenleme içermektedir. Aşkın (munzam) zarar, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarar olup bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Bu anlamda aşkın (munzam) zarar, temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğuna dair ilkelere bağlı bir zarar türü olarak kabul edilir (Uygur, Turgut: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi, Cilt I, 2012, s. 810)....
Aşkın (munzam) zarar, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarar olup bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Bu anlamda aşkın (munzam) zarar, temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğuna dair ilkelere bağlı bir zarar türü olarak kabul edilir (Uygur, Turgut: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi, Cilt I, 2012, s. 810). Aşkın (munzam) zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır. Aşkın (munzam) zararın varlığı için gereken ilk koşul, bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. Bu para borcunun kaynağının, aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliği için herhangi bir önemi bulunmamaktadır....
Yapılan incelemede davacı tarafça munzam zararının tespitine ilişkin olarak dosyaya herhangi bir somut delil ve kayıt sunulmadığı, yerleşik ------- göre munzam zararın belirlenmesinde, gerçek zararın belirtilerek ispatlanmasının gerektiği, elde edilemeyen gelir, ihale alacağı, kredi borcu vb. somut gerçek zarar kalemlerinin belirlenmesi gerektiği, davacı tarafça bu hususta bir gerçek zararın belirtilmediği, davacının davalıdan talep edebileceği bir munzam zararının bulunmadığı, netice olarak davanın ispatlanamadığı anlaşılmakla reddine karar vermek gerekmiş, aşağıda açıklandığı üzere hüküm kurulmuştur....
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacı tarafça munzam zararına ilişkin somut ve açık deliller sunulamadığı gibi esasen somut bir munzam zarar iddiasında da bulunamadığı, yalnızca hakkın doğduğu tarihten itibaren geçen sürede enflasyon, paranın değer kaybı ve alım gücündeki düşüş, faizin ana para üzerinden hesaplanması ve ana paranın enflasyon karşısında sürekli erimesi gibi olgular dikkate alınarak munzam zarar hesaplaması yapılmasını talep ettiği, bu haliyle davacı şirketin geç ödeme nedeniyle somut olarak uğradığı zarar olgusunu ileri sürüp ispatlayamadığı, bununla birlikte işbu davada zamanaşımını kesen sebeplerin bulunması sebebi ile (TBK 154/2.maddesi uyarınca) davalı vekilinin zamanaşımı def'inin de yerinde olmadığı sonuç ve kanaatine varılarak davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur....
Birleşen 2021/991 esas dosyanın istinaf incelemesinde; davacı yüklenici, davalının haksız fesih nedeniyle işi tamamlayamadığını, bu nedenle iş bitirme tutanağını idareye bildirememesi nedeniyle diğer ihalelere giremediğinden bahisle zarar talebinde bulunmuş ise de; eser sözleşmelerinin geriye etkili fesih ( sözleşmeden dönme ) halinde, kural olarak ancak ve sadece menfi zararların istenebileceği, menfi zararın da kural olarak fiili zararları kapsadığı (cepten çıkan para) oysa davacının talep ettiği zararların varsayımsal zarar olduğu, somut bilgi ve belgeye dayanmadığı anlaşılmakla buna yönelik maddi manevi zarar taleplerinin mahkemece reddine karar verilmesi doğru olmuştur. Ayrıca davacı aynı davada, sözleşme yapılırken davalıya hasren sözleşme bedelinden yapılan indirim nedeniyle zarar talebinde bulunmuş ise de; bu da yine yukarıda açıklanan menfi zarar kapsamında bir zarar olmadığı anlaşılmakla buna yönelik istinaf talebi de yerinde görülmemiştir....
Mahkemesi kararına göre aşkın zarar talep etme hakkı doğduğu, buna göre, Davacı tarafa 809.192,31 TL + 20.063,... TL = 829.255,49 TL toplam munzam zarar olarak ödenmesi gereken miktar olabileceği, davacı tarafa 894.221,75 TL + 22.523,73.TL = 916.745,48 TL toplam munzam zarar olarak ödenmesi gereken miktar olabileceği tespitlerini mahkememize sunmuşlardır. Dosya yapılan itirazlar neticesinde daha önce rapor sunan bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişi heyetinin 31/03/2024 tarihli heyet raporunda özetle; ... kararlarının yorumunu tamamen Mahkememizin takdirine bırakarak; Davacı tarafa 928.512,29 TL + 23.743,07TL = 952.255,36 TL toplam munzam zarar olarak ödenmesi gereken miktar olabileceği, davacı tarafa 993.655,07 TL + 25.515,30 TL = 1.019.170,37 TL toplam munzam zarar olarak ödenmesi gereken miktar olabileceği tespitlerini mahkememize sunmuşlardır. Tüm dosya kapsamının incelenmesinde, davacı tarafın davalı aleyhine ... 2 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/......