Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

"İçtihat Metni" TARİHİ : 08/05/2015 NUMARASI : 2010/407-2015/166 Taraflar arasındaki el atmanın önlenmesi ve ecrimisil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kısmen kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı idare vekilince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü: -K A R A R- Dava kamulaştırmasız el atmanın önlenmesi ve ecrimisil istemine ilişkindir. Temyiz konusu yapılan miktar 2.080,00 TL’nin altındadır. Karar tarihinde yürürlükte bulunan 5219 sayılı kanunla değişik HUMK’nunun 427.maddesi uyarınca, 2.080,00 TL’den az olan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin hükümler kesindir....

    Dava, Türk Medeni Kanunu madde 724’te düzenlenen temliken tescil terditli sebepsiz zenginleşme nedeni ile alacak ve karşı dava, meni müdahale ve ecrimisil istemine ilişkindir. Ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötü niyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İnançları Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır....

      Hal böyle olunca; 15/06/2012 ila 29/01/2014 tarihleri arası döneme ait taşınmaz kullanım bedeline yönelik alacak isteminin ecrimisil niteliğinde olduğu, mahkemece de bu şekilde kabul edildiği, HMK'nın 2. maddesi uyarınca belirtilen dönem için ecrimisil talebiyle ilgili davaya bakmaya Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu dikkate alınarak; mahkemece, iş bu talep açısından görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, talebin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince davacı uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 04.02.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 10.02.2014 gününde verilen dilekçe ile ecrimisil, karşı dava tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde alacak istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davacı-karşı davalı ...'ın ecrimisil davasının kısmen kabul kısmen reddine, davalı-karşı davacı ...'ın tapu iptali, tescil ve alacak davasının dava şartı yokluğundan reddine dair verilen 21.01.2016 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı-karşı davacı ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 17.10.2017 günü için yapılan tebligat üzerine gelen olmadı....

          Bundan ayrı, ecrimisil talep edilen dönem 1 yılı aşmadığından mahkemece hüküm altına alınan alacak miktarına dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerekirken dönem ve tarihi belirtilmeksizin dönem tahakkuk tarihinden itibaren yasal faizi ile denilmek suretiyle infazı kabil olmayacak şekilde faize hükmedilmesi de doğru olmamıştır....

            Şöyle ki; davalı savunması üzerinde durulmamış, vergi dairesinden yapılandırma ve alacak ile ilgili bilgi ve belgeler getirtilerek değerlendirilmemiştir. Hal böyle olunca; davalı savunması üzerinde durularak, vergi dairesinden ilgili belgelerin getirtilmesi, borcun, dava konusu taşınmazın kullanımdan kaynaklanan ecrimisil alacağına ilişkin olduğu saptandıktan sonra ödeme makbuzlarının istenmesi, ödeme planı ve makbuzlar denetlendikten sonra ecrimisil istenilen dönem ve yapılandırılan ecrimisil alacağına ilişkin dönem ile ecrimisilin diğer bir deyişle işgal tazminatının hak sahibinin taşınmazı kullanan kötü niyetli zilyetten isteyebileceği bir bedel olduğu da gözönüne alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir....

              Davacı vekili dava dilekçesinde; tapuda hazine adına kayıtlı 102 parsel sayılı taşınmazın haksız işgal edildiği gerekçesi ile davalı kurum tarafından tahakkuk ettirilen 11.475,00 TL ecrimisil bedelinin davacı tarafından davalı idareye ödendiğini ayrıca 01.01.2004-31.12.2004 tarihleri arasında da 6.120 TL ecrimisil bedeli tahakkuk ettirilerek ödenmesinin talep edildiğini ancak söz konusu 102 parselde davacının hiç yer kullanmadığını belirterek davacıdan haksız olarak alınmış olan 11.475,00 TL alacağın sebepsiz zenginleşme hükümleri gereği davalı idareden tahsili ile davacıdan ecrimisil ihbarnamesi ile talep edilen 6.128 TL'lik ecrimisil alacağına ilişkin olarak davacının borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davanın görev yönünden ve esastan reddini savunmuştur....

                saklı kalmak kaydı ile öncelikle davalarının belirsiz alacak davası olarak kabulü ile toplulaştırma kararı tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davacılara eksik ödenen 2013- 2014 yılı ve hiç ödenmeyen 2014- 2017 yılları arası gelir kaybının ve her türlü zarar ve ziyanın tazmini amacıyla ecrimisil bedelinin dava tarihi itibari ile tespit edilerek, şimdilik 1.000,00 TL ecrimisil bedelinin toplulaştırma karar tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak taraflarına verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini vekaleten talep ve dava etmiştir....

                yapılan hesap sonucunda istinaf edenin sıfatı nazara alınarak ecrimisil ve alacak bedellerinin uygun olduğu anlaşıldığından davalı idare vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir....

                  Asliye Hukuk Mahkemesi'nde devam eden dava bulunduğunu, Fen bilirkişi raporu yeteri kadar açıklayıcı olmayıp bu çelişki giderilemediğini, bu nedenle kabulü mümkün olmadığını, bu konuya yönelik itirazlarımız da dikkate alınmadığını, salt bilirkişi incelemesine gidilmesi, belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli olmadığını, dava konusu edilen alacakların gerçekte belirli bir alacak olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri antaşılmaktadır. Davacı vekili davaya cevap dilekçesinin 5....

                  UYAP Entegrasyonu