Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Aile konutunun, hak sahibi eş tarafından devri ve konut üzerindeki hakların sınırlandırılması, diğer eşin açık rızasına bağlıdır (TMK m. 194). Bu rıza alınmadan konutla ilgili yapılan tasarruf işlemi geçersizdir. Bu geçersizliği, rızası gereken eş konutun bu vasfını devam ettirmesi koşuluyla evlilik birliği süresince ileri sürülebilir. Evlilik, boşanma yahut da iptal kararıyla sona ermiş ise, Türk Medeni Kanunu'nun 194. maddesinin "Aile konutuna" sağladığı koruma da sona erer, diğer eşin rızası alınmadan yapılan tasarruf işlemi yapıldığı andan itibaren geçerlilik kazanır. Toplanan delillerden, tarafların Mersin 2. Aile Mahkemesinin 2017/499 esas, 2018/474 karar sayılı ilamıyla boşanmalarına hükmedildiği ve boşanma kararının 17.09.2018 tarihi itibarıyla kesinleştiği anlaşılmaktadır. Evlilik boşanma ile sona erdiğine göre dava konusu taşınmaz aile konutu olma niteliğini kaybetmiştir....

    Aile konutunun hak sahibi tarafından devrine ilişkin tasarruf işlemine rızası gereken eş, işlemin rızası alınmaksızın yapıldığını, konutun bu vasfını devam ettirmesi şartıyla evlilik devam ettiği sürece ileri sürebilir. Evlilik, boşanmayla sona ermekle, Türk Medeni Kanununun 194. maddesinin "aile konutuna" sağladığı koruma da sona erer ve diğer eşin rızası alınmadan yapılan tasarruf işlemi yapıldığı andan itibaren geçerlilik kazanır. Davacının evliliği boşanma kararı ile sona erdiğine göre, aile konutuna ilişkin hukuki koruma da sona ermiş olup, dava konusuz kalmıştır. Öyleyse davanın esası hakkında "karar verilmesine yer olmadığına" karar verilmek, yargılama giderleriyle vekalet ücretinin davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumu nazara alınarak taktir ve tayin edilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir....

      "İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Tasarruf İptali Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Uyuşmazlık ve hüküm diğer eşin mal rejiminden kaynaklanan katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı tasarrufların iptali istemine ilişkin olup, Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun 26.01.2009 tarih ve 1 sayılı kararının 3. maddesi gereğince inceleme görevi Yargıtay 8. Hukuk Dairesine aittir. SONUÇ : Dosyanın görevli Yargıtay 8. Hukuk Dairesi Yüksek Başkanlığına gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi.25.04.2011 (Pzt.)...

        a geçtikten sonra, bu kişinin borcunun teminatını oluşturmak üzere tesis edilen ipoteğin, davacı eşin “Açık rızasına” bağlı bir işlem niteliğinde bulunmamasına, taşınmazın mülkiyetinin, Kenan’a aktarılmasına ilişkin tasarruf işleminin, hak sahibi davalı eş’in tasarruf yetkisindeki eksiklik sebebiyle geçersiz sayılmasının, mülkiyet Kenan'da iken tesis edilen ipoteği de geçersiz hale getirmeyeceğine göre, davacının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, adli yardımdan yararlanması sebebiyle başlangıçta alınmamış olan aşağıda yazılı karar ve ilam harcı ile temyiz başvuru harcının davacıya yükletilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.04.04.2019 (Per.)...

          Hüküm davacı-karşı davalı erkek tarafından kusur belirlemesi, tazminatlar ve iştirak nafakası yönünden temyiz edilmiş ise de, kadının tasarrruf yetkisinin sınırlandırılması ve bu isteğe yönelik vekalet ücreti, davacı-karşı davalı erkek tarafından temyize konu edilmemiştir. Bu duruma göre, davalı-karşı davacı kadın tasarruf yetkisinin sınırlandırılması ve bu isteğe yönelik vekalet ücreti yönünden katılma yoluyla temyiz hakkını kaybetmiştir. Açıklanan sebeple davalı-karşı davacı kadının tasarruf yetkisinin sınırlandırılması ve bu isteğe yönelik vekalet ücretine ilişkin katılma yolu ile temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir. b-Davacı-karşı davalı erkeğin gerçekleşen ve mahkemece de kabul edilen kusurlu davranışları davalı-karşı davacı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğindedir. Açıklanan sebeple davalı-karşı davacı kadın lehine uygun miktarda manevi tazminat takdir edilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir....

            Şahıslara devrini önlenmesi ve davalının diğer tasarrufi işlemleri yapmak yetkisinin kaldırılması yönünde önlenmesi ve davalının diğer tasarrufi işlemleri yapmak yetkisinin kaldırılması yönünde tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir....

            Bu düzenleme ile yasa, tasarruf yetkisinin sınırlanmasına iki halde gidilebileceğini öngörmüştür. Bunlardan birincisi; sınırlanmayı ailenin ekonomik varlığının korunması gerekli kılmalı, ikincisi ise evlilik birliğinden doğan mali bir yükümlülüğün yerine getirilmesinin bunu gerektirmesidir. Her iki halde de yasa, sınırlanmanın ölçülü olmasını aramıştır. Ölçülülük, sınırlanma ile ulaşılmak istenen amaç bakımından sınırlanmanın gerekli ve orantılı olmasını gerekli kılar. Olayda davalı erkeğin mal varlığının bir kısmını elden çıkarma yönünde girişimde bulunduğu toplanan delillerden anlaşıldığına göre, davalının tasarruf yetkisinin sınırlanmasında gereklilik bulunduğu gerçekleşmiştir. Ne var ki sınırlanma ölçülü olmalıdır. Mahkemece davalıya ait davaya konu tüm taşınmazlar üzerindeki tasarruf yetkisinin sınırlanmasına karar verilmiştir....

              Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 Sayılı TKM'nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama kendi gelirlerinden düşülerek ayrı ayrı yapabilecekleri tasarruf miktarları tespit edilmeli, daha sonra her bir eşin tespit edilen tasarruf miktarının birlikte gerçekleştirdikleri toplam tasarruf miktarı içindeki oranı belirlenmelidir. Bulunan bu oranlar, eşlerin çalışmaları karşılığı elde ettikleri düzenli gelirleriyle tasfiye konusu mal varlığına yaptıkları katkı oranını göstermektedir. Yukarıda açıklanan yöntemlerden yararlanılarak ayrı ayrı tespit edilen toplu para ve düzenli gelirlerle yapılan katkı oranları, birleştirmek suretiyle değerlendirilerek, tasfiyeye konu mal varlığının dava tarihindeki sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle, her bir eşin katkı payı alacağı miktarı bulunur....

                Saptanan bu durum karşısında tarafların çalıştıkları tarihten, 890 ada 18 sayılı parselde bulunan dairenin alındığı 10.12.1999 tarihine kadar herbirinin ayrı ayrı toplam gelirlerinin hesaplanması, eşlerin sosyal statüleri ve mesleki kariyerleri gözetilerek her eşin olağan koşullarda yapabilecekleri giderlerinin saptanması, davalı ...'nın 743 sayılı TKM.nin 152. maddesi uyarınca evi geçindirme yükümlülüğü de gözönünde tutularak yaptığı giderlerinde kişisel giderlerine eklenmesi, her eşin toplam giderlerinin, kişisel gelirlerinden ayrı ayrı düşürülmesi ve böylece her eşin yapabileceği tasarruf miktarının bulunması, toplam tasarruf miktarı karşısında, davacının tasarruf oranının belirlenmesi ve belirlenen bu oranın, davanın açıldığı 04.07.2007 tarihine göre belirlenecek taşınmazın gerçek değeri ile çarpılması sonucu bulunacak miktarın davacının katkı payı alacağı olarak hüküm altına alınması gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır....

                  GEREKÇE : Davanın konusu tasarruf yetkisinin sınırlandırılması davası olduğu anlaşılmıştır. HMK'nun 355.maddesine göre re'sen gözetilecek kamu düzenine aykırı haller dışında istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır....

                  UYAP Entegrasyonu