Bu durumda tecile ilişkin şartları düzenleyen 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesinin 1 inci fıkrasında, katma değer vergisi, zirai stopaj vergisi, eğitime katkı payı, fon payından doğan kamu borcu ve cezaların tecil edilemeyeceğine ilişkin bir sınırlamaya yer verilmediği halde yukarıda gün ve seri numarası belirtilen tahsilat iç genelgesi ile bu yönden bir sınırlamaya gidilmesinde ve bu genelge esas alınarak tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından işlemin yetki yönünden iptaline ilişkin mahkeme kararı sonucu itibariyle yerinde görülmüştür. Temyiz isteminin bu nedenle reddine, … Vergi Mahkemesinin … günlü ve E:…, K:… sayılı kararının belirtilen gerekçeyle onanmasına, 4.4.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Şubesinde bulunan mevduat nedeniyle fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 10.000-TL katılma alacağı isteğinde bulunmuştur. 08.12.2014 tarihinde harcını yatırmak suretiyle sunduğu "dava dilekçesiyle talep ettiğimiz kısmi alacağın, gerçek alacak miktarı net olarak anlaşıldığı aşamada arttırılmak üzere şimdilik 10.000-TL katılma alacağı ve 2.000-TL değer artış payı alacağı olmak üzere toplam 12.000-TL belirsiz alacak davası olarak ıslahı istemidir" konulu ıslah dilekçesinde, davanın belirsiz alacak davası olarak ıslahının kaçınılmaz olduğu açıklanarak istem bölümünde, davalı adına kayıtlı ..... plakalı araç ve Bank Asya Siteler ... Şubesinde bulunan mevduat nedeniyle gerçek alacak miktarı net olarak anlaşıldığı aşamada arttırılmak üzere şimdilik 10.000-TL katılma alacağı ve 2.000-TL değer artış payı alacağı olmak üzere toplam 12.000-TL belirsiz alacağın tahsiline karar verilmesini istemiştir....
Değer artış payı alacağı; eşlerden birinin diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun karşılık almaksızın esaslı katkıda bulunması durumunda, tasfiye sırasında bu malda meydana gelebilecek değer artışı için katkısı oranında sahip olduğu alacak hakkıdır (4721 Sayılı TMK mad.227). Denkleştirme (TMK mad.230) hariç, tasfiyeye konu mal varlığında katkı tarihine göre değer kaybı söz konusu ise, katkının başlangıçtaki değeri esas alınır (TMK mad.227/1). Böyle bir malın daha önceden elden çıkarılmış olması halinde hakim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler (TMK mad.227/2). Değer artış payı alacağı talep edebilmek için, parasal ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunulmalıdır....
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı kooperatife davacının yerine yeni ortak da alınmadığından 31.12.2007 tarihli bilançoya ve gelir gider tablosuna göre davacının payına isabet eden gider tenzil edildiğinde, davacının ortaklık payından doğan alacağının 31.016,09 TL olduğu, davacının bu bedelin 2007 yılı bilançosunun tasdik edildiği genel kuruldan bir ay sonrası olan 26.05.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte iadesini isteyebileceği, bu tarihten takip tarihine kadar işlemiş faiz alacağının 1.047,75 TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne ve davacı lehine inkar tazminata karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir....
Bu nedenle dava konusu işlemin sebep unsuru yönünden hukuka uygunluğunun, değer artış kazancı olarak vergilendirilip vergilendirilmeyeceği bağlamında incelenmesi gerekmektedir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un 704. maddesi uyarınca, tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar taşınmaz mülkiyetinin konusunu oluşturmaktadır. 193 sayılı Kanun'un mükerrer 80. maddesinde, 70. maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendinde sayılan gayrimenkul olarak tescil edilen hakların, iktisap tarihinden itibaren başlayarak beş yıl içinde elden çıkarılmasında doğan kazançların değer artış kazancı olduğu kurala bağlanmıştır. Olayda, 2008 yılında kat irtifakı kurulmak suretiyle iktisap edilen taşınmazların, beş yıl içerisinde 2013 yılında elden çıkarılıp çıkarılmadığının incelenmek ve araştırılmak suretiyle ulaşılacak sonuca göre elde edilen kazancın değer artış kazancı olarak vergilendirilip vergilendirilmeyeceğinin irdelenmesi gerekmektedir....
Bu nedenle dava konusu işlemin sebep unsuru yönünden hukuka uygunluğunun, değer artış kazancı olarak vergilendirilip vergilendirilmeyeceği bağlamında incelenmesi gerekmektedir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanun'un 704. maddesi uyarınca, tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar taşınmaz mülkiyetinin konusunu oluşturmaktadır. 193 sayılı Kanun'un mükerrer 80. maddesinde, 70. maddesinin birinci fıkrasının (4) numaralı bendinde sayılan gayrimenkul olarak tescil edilen hakların, iktisap tarihinden itibaren başlayarak beş yıl içinde elden çıkarılmasında doğan kazançların değer artış kazancı olduğu kurala bağlanmıştır. Olayda, 2008 yılında kat irtifakı kurulmak suretiyle iktisap edilen taşınmazların, beş yıldan sonra 2014 yılında elden çıkarıldığı görüldüğünden, elde edilen kazancın değer artış kazancı olarak vergilendirilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır....
Öncelikle işbu dava, mülga 1086 Sayılı HUMK döneminde 10.02.2010 tarihinde açılmış olmakla bu dönemde usul hukukumuzda henüz belirsiz alacak davası olarak bir dava türü olmadığından dava kısmi dava niteliğindedir. Somut olayda, davacının dava dilekçesiyle 10.000,00 TL alacağın tahsilini talep ettiği, 07.12.2015 tarihli ıslah dilekçesiyle talep miktarını taşınmaz nedeniyle 115.199,47 TL değer artış payı alacağı, 67.048,04 TL toplam artık değere katılma alacağı ile araç nedeniyle 12.0000,00 TL değer artış payı ve artık değere katılma alacağı olmak üzere toplam 194.247,51 TL’ye yükselttiği halde, mahkemece talep aşılmak suretiyle, taşınmaz yönünden 212.898.57 TL değer artış payı alacağı ve 86.422.22 TL katılma alacağına hükmedilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir. b- Davacı lehine hükmedilen alacak, değer artış payı ve katılma alacağı niteliğindedir....
Borçlu, TTK hükümleri uyarınca, alacaklının şirketin feshini talep edip alacağının feshin tesciline kadar ödenmemesi halinde ise borçlu ortağa düşecek tasfiye payından alacağını alabileceğini belirterek, şikayetin reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, alacaklının TTK 552 ve devamı maddelerine göre limited şirketin feshini isteyebileceği, alacağın feshin tesciline kadar ödenmemesi halinde borçlu ortağa düşen tasfiye payından hakkını alabileceği gerekçesiyle, şikayetin reddine karar verilmiş hüküm alacaklı tarafından temyiz edilmiştir. 6762 sayılı TTK'nun, ticaret şirketleri ile ilgili umumi hükümlerden 145. maddesine göre, şirket ortaklarından birinin kişisel alacaklısı, şirket devam ettiği sürece haklarını borçlu şirket ortağının şahsi mallarından, şirket bilançosu gereği o ortağa düşen kar payından ve şirket fesholunmuş ise tasfiye payından alabilir. Aynı Yasa'nın 522 ve 523. maddelerinde limited şirketlerde cebri icraya ilişkin koşullar düzenlenmiştir....
Tapulama Mahkemesi Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Temyiz incelemesi sırasında dava konusu taşınmazın komşusu olan 136 nolu parsel tutanağının tetkikine gerek görülmüştür. Bu parsel tutanağı ile dayanağı olan kayıtların, eğer itirazlı ise dava dosyasının bu dosya içerisine konulduktan sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere yeniden gönderilmesi için dosyanın mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 19.3.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Eğer, özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira bedelleri araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilmeli, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir. İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayice göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir....