Bu özen yükümleri, sözleşmeden doğan edim yükümünden farklı olarak, yasadan doğan davranış yükümü niteliğindedir. Bu davranış yükümlerine aykırılık da, sözleşmeden doğan borca aykırılığa benzer. Bundan dolayı, sözleşmenin görüşülmesi sırasındaki bu davranış yükümlerine aykırılığa da sözleşmeden doğan borca aykırılık kuralları örnekseme yoluyla uygulanır (Ayfer Kutlu Sungurbey, a.g.e., s. 117- 118). Alman Federal Mahkemesinin 1976 yılında muz kabuğu kararına benzer bir karar olarak bir sebze yaprağı dahil edilmiş, bu kararda on dört yaşında bulunan kız çocuğu, annesine malları taşımada yardım etmek üzere geldiği süper markette, yerdeki bir sebze yaprağına basarak kaymış, yere düşmüş ve sağ dizinde ameliyat gerektirecek ağırlıkta bir sakatlığa uğramıştır. Uğranılan zarar, sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk esasına göre giderilmiştir. Alman Federal Mahkemesi içtihatlarını, bu olaylarda üçüncü şahısların korunması sahasına yaymıştır....
Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2019/481 Esas sayılı davası yönünden, davacı T1 adına açılan davanın HMK 114/1- d ve 115/1 maddesi gereği taraf ehliyeti yokluğundan usulden reddine, davacı Cemile Doğan adına açılan davanın kabulü ile, 31.826,53 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihi olan 30/06/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, birleşen Şanlıurfa 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/36 Esas sayılı dosyası yönünden, davacı Cemile Doğan adına açılan davanın kabulü ile; 39.696,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihi olan 15/01/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir....
KARAR Davacı, davalı ile dava dışı ...arasında imzalanan gayrimenkul satış sözleşmesinden doğan her türlü alacak haklarını 27.1.2010 tarihinde yapılan devir protokolü ile devraldığını, 16.5.2006 tarihinde yapılan sözleşmenin 3. maddesinde teslim süresinin 14 ay olarak belirtilmesine göre satın alınan dairenin en geç 16.9.2007 tarihinde teslim edilmesi gerekirken 17.1.2009 tarihinde teslim edildiğini, 16 aylık gecikme nedeniyle doğan kira kaybı olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 3.500 TL’nin faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın aktif husumet nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir....
Davacı, dava dışı ...’in davalı ile yapılan gayrimenkul satış sözleşmesine dayalı olarak satın aldığı taşınmazı kendisine devrettiğini,devir sözleşmesi gereğince dava dışı ...’in satış sözleşmesinden doğan haklarını devraldığını, bu devir sözleşmesi nedeniyle devir öncesi döneme ilişkin dairenin geç tesliminden kaynaklanan kira bedeli zararının tahsilini istemiştir. Davacı ile dava dışı ... arasında yapılan 23.06.2008 tarihli devir protokolünde 12.07.2005 tarihli gayrimenkul satış sözleşmesinden doğan her türlü hakkın devredildiği belirtilmek suretiyle davacıya alacağın temlik edildiği anlaşılmaktadır.Alacağın temliki Borçlar Kanununun 162-172. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Alacağın temliki ile alacak hakkı bunu devralan 3. kişiye geçer. Böylece devralan daha önce temlik edene ait olan alacak hakkını kesin olarak iktisap eder ve bunun üzerinde "tasarruf etme" yetkisini kazanır....
Davalı; Davacının başvurusuna, davacının amacının babasının adına kayıtlı bulunan elektrik aboneliği neden ile doğan alacağın tahsilini imkansız kılmak olduğunu, dava konusu yerde davacının babasının 16.06.2009 tarihi itibariyle 464.545.21 TL borcu bulunduğunu, bu şekilde alacağın tahsilinin engellenmek istendiğini belirterek davanın reddini dilemiştir. Mahkemece davanın Kabulüne karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı; babasının borcu nedeni ile kendisine elektrik aboneliği verilmemesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek davalı ile aralarında doğan muarazanın giderilmesini talep etmiş, davalı ise davacının, dava dışı babasının adına kayıtlı bulunan elektrik aboneliğinin fiili kullanıcısı olduğunu, öncelikle bu borcun ödenmesi gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir....
Asliye Hukuk ve Burdur Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Dava, maden ruhsatı devir sözleşmesinden doğan alacak istemine ilişkindir. Burdur 2. Asliye Hukuk Mahkemesince, taraflar arasındaki temel uyuşmazlığın kira sözleşmesinden kaynaklandığı, HMK'nın 4/1-a maddesi gereğince de kira ilişkisinden doğan alacak davalarında ise sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur....
Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından ise, davanın Borçlar Kanununda düzenlenen simsarlık sözleşmesinden kaynaklandığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı hüküm altına alınmış, maddenin (a) bendinde bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ile çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve çekişmesiz yargı işi sayılacağı belirtilmiştir. Buna göre, bir uyuşmazlığın ticari dava niteliğinde olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir....
Bir kamu kurumu tarafından bir tesisin yaptırılması sırasında devlet malı olmayan yerlerden toprak veya kum alınması yahut böyle yerlere toprak, kum veya moloz yığılması neticesinde doğan zararların ödetilmesi istekleri, başkasının malına kamu kurumunun dilediği gibi el atma hakkı bulunmadığı ve plan veya projelere ve şartnamelere başkasının malına ihtiyaca göre el atılabilmesini gerektirecek esaslar konulamayacağı nedeniyle haksız eylemden doğan tazminat davası sayılır. Aynı kural ağaç kesilmesi durumunda da söz konusudur. Bundan başka yapılan işlerin plan ve projelere aykırı yapılması da idari karara aykırı bir hareketin varlığı nedeni ile yine idari kararın uygulanmasından doğan bir zarar sayılamaz ve bu bakımdan dava haksız eylemden doğan ve adli yargı yerinde bakılması gereken bir tazminat davası olarak kabul edilir....
Tetkik Hakimi …'ın Düşüncesi : İstisnai faaliyetlerden doğan zararlar ticari bilanço kar/zararı içerisinde yer verilmekle birlikte 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5/3.maddesindeki "İştirak hisseleri alımıyla ilgili finansman giderleri hariç olmak üzere, kurumların kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarına ilişkin giderlerinin veya istisna kapsamındaki faaliyetlerinden doğan zararlarının, istisna dışı kurum kazancından indirilmesi kabul edilmez" kural gereğince söz konusu zarar tutarının mali karın belirlenmesinde kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınması gerekmektedir. Zira madde hükmünde istisna dışı kurum kazancından kanunen kabul edilmeyen indirimler; istisnai faaliyetlerden doğan zararlar ile istisnai kazançlarına ilişkin giderler olarak sayılmıştır....
Asliye ticaret mahkemesi tarafından ise, davalının tacir sıfatının bulunmadığı, davalının ticari işletmesinden kaynaklanmadığı gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde mutlak ticari davalar “1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; ...6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun... saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır” şeklinde düzenlenmiştir....