Tetkik Hakimi …'ın Düşüncesi : İstisnai faaliyetlerden doğan zararlar ticari bilanço kar/zararı içerisinde yer verilmekle birlikte 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5/3.maddesindeki "İştirak hisseleri alımıyla ilgili finansman giderleri hariç olmak üzere, kurumların kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarına ilişkin giderlerinin veya istisna kapsamındaki faaliyetlerinden doğan zararlarının, istisna dışı kurum kazancından indirilmesi kabul edilmez" kural gereğince söz konusu zarar tutarının mali karın belirlenmesinde kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınması gerekmektedir. Zira madde hükmünde istisna dışı kurum kazancından kanunen kabul edilmeyen indirimler; istisnai faaliyetlerden doğan zararlar ile istisnai kazançlarına ilişkin giderler olarak sayılmıştır....
Diğer taraftan, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 1483/I. maddesinde sigortacıların diğer kanunlardaki hükümler saklı kalmak üzere faaliyet gösterdikleri dalların kapsamında bulunan zorunlu sigortaları yapmaktan kaçınamayacakları belirtilmiş, aynı yasanın 4/I-a maddesinde de, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı açıkça düzenlenmiştir. Yasa'nın lafzı ve amacı nazara alındığında zorunlu mali mesuliyet sigortalarından doğan uyuşmazlıklarda Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından, uyuşmazlığın Ticaret Mahkemesi sıfatıyla Milas 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ: Yargıtay bozma ilamında özetle; “Davaya katılan ...’nın dava konusu taşınmazın Kadastro Komisyonunca 18 parsel olarak belirlenen bölümünden 8.000 metrekarelik kısmını 27.10.1980 tarihli noter senedi ile yine katılan ...’ın da ...’nın ...’den satın aldığı taşınmazın bir bölümünü 1998 tarihinde ...’dan satın aldığını ileri sürerek davaya katıldıkları, buna göre adı geçenlerin kadastro tespit gününden sonra doğan hakka dayandıkları, kadastro tespit gününden sonra doğan haklarla ilgili davalara bakma görevinin 3402 sayılı Yasa'nın 25. maddesi uyarınca Kadastro Mahkemesinin görevi dışında olup genel mahkemelere ait olduğu belirtilerek, katılan ... ve ...’ın davaları yönünden görevsizlik kararı verilmesi” gereğine değinilmiştir....
Aynı kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edildiği veya davalı ya da vekilinin dava tarihinde orada bulunması kaydıyla, sözleşmenin yapıldığı yer mahkemesinin de yetkili olduğu, belirtilmiştir ki, bunlar da özel yetkiye ilişkin düzenlemelerdir. Davacı, davasını özel veya genel yetkili mahkemelerden herhangi birinde açabilir. Dava konusu olayda davacı, davalıya verdiğini iddia ettiği komisyon hizmeti karşılığı doğan alacağının tahsili için takip başlatmış, başka bir ifade ile sözleşmeden kaynaklanan para alacağının ödetilmesini talep etmiştir.Yeni Türk Borçlar 2012/13492-23550 Kanunu'nun 89. maddesinin 1.fıkrasına göre sözleşmeden doğan para borcu, sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, alacaklının ödeme zamanındaki ikametgahında ödenir. Alacaklı, bu para borcunun ödenmesi için kendi ikametgahında takip başlatıp dava açabilir....
Bir kamu kurumu tarafından bir tesisin yaptırılması sırasında devlet malı olmayan yerlerden toprak veya kum alınması yahut böyle yerlere toprak, kum veya moloz yığılması neticesinde doğan zararların ödetilmesi istekleri, başkasının malına kamu kurumunun dilediği gibi el atma hakkı bulunmadığı ve plan veya projelere ve şartnamelere başkasının malına ihtiyaca göre el atılabilmesini gerektirecek esaslar konulamayacağı nedeniyle haksız eylemden doğan tazminat davası sayılır. Aynı kural ağaç kesilmesi durumunda da söz konusudur. Bundan başka yapılan işlerin plan ve projelere aykırı yapılması da idari karara aykırı bir hareketin varlığı nedeni ile yine idari kararın uygulanmasından doğan bir zarar sayılamaz ve bu bakımdan dava haksız eylemden doğan ve adli yargı yerinde bakılması gereken bir tazminat davası olarak kabul edilir....
Bir kamu kurumu tarafından bir tesisin yaptırılması sırasında devlet malı olmayan yerlerden toprak veya kum alınması yahut böyle yerlere toprak, kum veya moloz yığılması neticesinde doğan zararların ödetilmesi istekleri, başkasının malına kamu kurumunun dilediği gibi el atma hakkı bulunmadığı ve plan veya projelere ve şartnamelere başkasının malına ihtiyaca göre el atılabilmesini gerektirecek esaslar konulamayacağı nedeniyle haksız eylemden doğan tazminat davası sayılır. Aynı kural ağaç kesilmesi durumunda da söz konusudur. Bundan başka yapılan işlerin plan ve projelere aykırı yapılması da idari karara aykırı bir hareketin varlığı nedeni ile yine idari kararın uygulanmasından doğan bir zarar sayılamaz ve bu bakımdan dava haksız eylemden doğan ve adli yargı yerinde bakılması gereken bir tazminat davası olarak kabul edilir....
Asliye Ticaret Mahkemesi ise, taraflar arasında BK.561 ve devamı maddelerinde düzenlenen vedia sözleşmesinden kaynaklanan bir uyuşmazlık bulunmadığı, taraflar arasında sözleşme ilişkisinin kurulmadığı gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 4. maddesinde mutlak ticari davalar “(1)Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; .... 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun .... saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır” şeklinde düzenlenmiştir....
Evlilik dışında doğan çocuk, ana ve babasının birbiriyle evlenmesi halinde, kendiliğinden evlilik içinde doğan çocuklara ilişkin hükümlere tabi olur.(TMK. m.292) Türk Medeni Kanununun 293.ncü maddesinin 1. fıkrası gereğince bildirimin yapılmamış olması, çocuğun evlilik içinde doğan çocuklara ilişkin hükümlere tabi olmasını engellemez. (TMK. 293/2.) Çocukla davalıların mirasbırakanı Kamil arasında soybağı, ana ve babasının sonradan evlenmesiyle kurulmuştur. Sonradan evlenmeyle kurulan bu soybağı iptal edilmemiştir. Babalık davasının konusu bulunmamaktadır. Konusu bulunmayan davanın reddi gerekirken babalığa hükmedilmesi isabetsizdir. Hüküm, açıklanan sebeple bozulmalıdır. Sayın çoğunluğun onama görüşüne katılmıyorum....
Davalı vekili, davanın zamanaşımı ve hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, davanın usule aykırı olduğunu, müvekkilinin davacı tarafa sözleşmeden doğan herhangi bir yükümlülüğü bulunmadığını, sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerin sözleşmenin taraflarını bağlayacağını, müvekkilinin dava konusu taşınmazı tapu kayıtlarına güvenerek iyiniyetle satın aldığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı tarafın tapu kayıtlarına güvenerek ve iyiniyetle tapuyu kazanmış olduğu, davacı ile dava dışı yüklenici arasındaki davada, davalının davacı tarafa sözleşmeden doğan herhangi bir yükümlülüğü bulunmadığından ilgili sözleşmeden doğan haklar ve yükümlülüklerin sözleşmenin taraflarını bağlayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir....
Ecrimisil hakkındaki davanın hangi mahkemede görüleceği hususu tartışılmalıdır. 1) Öncelikle 634 sayılı Kanunun Ek 1. maddesine göre, bu Kanundan doğan bütün uyuşmazlıklar tartışmasız biçimde ve talebin maddi/manevi tazminat olmasına bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemelerinde görülür. Bu düzenleme emredicidir. Ecrimisil düzenlemesinin 4721 sayılı Kanunda düzenlenmesi bir istisna değildir. Kat Mülkiyeti Kanununda özel düzenleme olduğundan dava ayrılmamalıdır. 2) Uygulama, somut davadaki ecrimisil (tazminat) davasının Asliye Hukuk Mahkemesinde görüleceğini benimsemek usûl ekonomisine de aykırıdır. Yargıda aynı eylemden doğan zararların aynı mahkemede ve aynı dosya kanıtlarıyla ele alınarak “karar yeknesaklığı” sağlanmalı ve kararlarda da birlik oluşturulmalıdır. Tek eylemle doğan zararlar pek çok mahkemeyi meşgul etmemelidir. Ecrimisil talebi ortak alana müdahaleden doğmaktadır....