Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını, ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını,ispat yükü altındadır. Olayda, taraflar 2.5.2010 tarihinde evlenmişlerdir. Beş ay sonra da geçimsizlikleri nedeniyle boşanma davası açılmıştır. Davacı evden ayrıldığı sırada dava konusu edilen ziynet eşyalarını alamadığını, davalıda kaldığını iddia ederek işbu davayı açmış ise de, bu konuda dinlettiği tanıkları, davalı tarafça takılan ziynetler konusunda davacının savlarını doğrulayacak şekilde net açık ve ayrıntılı bilgi vermemişler, genel ve soyut beyanlarda bulunmuşlardır....
Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalı eşi ve davalı kayınpeder tarafından elinde alındığınını ve bu altınların bir daha kendisine iade edilmediğini ileri sürmüş, davalı koca ve kayınpeder ise bu altınların davacıda bulunduğunu savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korunmasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir....
İlk Derece Mahkemesi Son Kararında İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile özetle; asıl davanın şiddetli geçimsizlik nedeniyle açılmış boşanma davası olduğu, karşı davanın ise, 4721 sayılı Kanun'un 174 üncü maddesine dayalı maddî ve manevî tazminat ile ziynet eşyasının iadesi davası olduğu, yapılan yargılama sonucunda; davacı-karşı davalı erkek tarafından boşanma talepli dava açılmış ise de, boşanmaya karar verilebilmesi için evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri taraflardan beklenemeyecek derecede ortak hayatın çekilmez hale getirecek ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olması gerektiği, dinlenen davacı-karşı davalı erkek tanıklarının sözlerinin bir kısmı sebep ve saiki açıklamayan, duyuma dayalı beyanlardan ibaret olup, bir kısım tanık beyanlarından anlaşıldığı üzere, davacı- karşı davalı erkeğin babasının davalı-karşı davalı kadını istememesinden dolayı davalı-karşı davacı kadının eşinin ailesine mesafeli...
Yukarıda açıklanan içtihatlar ve genel hükümler kapsamında; Davacı kadınının bir kısım ziynet eşyasının zorla elinden alındığını ve bunların iadesi talebinde bulunduğu; kocanın ise cevap dilekçesi sunmadığı; bu dava yönünden ispat yükünün kadında olduğu ve kural olarak düğün sırasında kadına özgü takı niteliğinde olup da taraflara takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayıldığı ve artık onun kişisel malı niteliğini kazandığı, kadına ait ziynetlerin kadının tanıklarının açık beyanlarından anlaşıldığı üzere müşterek hanede kaldığı; ve de en önemlisi; ilk derece mahkemesinin erkek tarafından itiraz da edilmeyip kesinleşen "Tarafların İstanbul ilinde yaşadıkları dönemde davalının annesi, ağabeyi ve yengesi ile birlikte yaşamaktan kaynaklı sorunların zuhur ettiği, davalı erkeğin ağabeyinin ve yengesinin etkisinde kalarak davacı kadına kötü davrandığı, davacıya "sana iki gün mühlet seni boşayacağım bu evden git" diyerek duygusal...
için kendisi tarafından alınarak 1/2 hissesinin davacıya verildiğinden bahsettiği, dolayısıyla tanığın boşanma dosyasındaki ifadesi ve işbu dosyadaki ifadesi arasındaki çelişki nedeni ile altınların karşılığında davacıya evin tapusunun yarısının verildiği yönündeki beyana itibar edilemeyeceği, davacının işbu davadaki iddiasının mehir senedinde yazılı olan ve düğünde takılan altınların davalı ve babası tarafından düğünden hemen sonra sarrafa emanet verileceği söylenerek elinden alındığı yönünde olduğu, ispat yükü kendisinde olan davacının işbu vakıayı tanıkları Zeynep, Hazret ve Elife'nin beyanı ile ispatladığı, bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin hatalı olduğu anlaşılmakla 2 adet 22 ayar bilezik (7.680,00 TL), 6 adet gremse altın (26.700,00 TL), 1 adet beşi bir yerde (9.216,00 TL) ziynet eşyasının aynen iadesi, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde 43.596,00 TL'nin dava dilekçesinde faiz talebi olmaması nedeni ile 13.596,00 TL'sine ıslah tarihinden...
-TL’nin ıslah tarihi ve harcın ikmali tarihi olan 21/01/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte kocadan alınarak kadına verilmesine," şeklinde düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesine, 3- Davacı kocanın boşanma davası yönünden yatırmış olduğu istinaf harçlarının hazineye gelir kaydına, ziynet eşyasının iadesi yönünden yatırmış olduğu 405,86....
Düğünde kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır. Ziynet eşyaları rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardan olduğundan, olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu ispat yükü altındadır. Somut olayda; davacı, düğünde takılan ziynetlerin, davalı ve ailesi tarafından elinden zorla alınıp, bir daha kendisine iade edilmediğini iddia etmiştir. Davalı koca ise, ziynetlerin, davacının iddia ettiği miktarda olmadığını, 4 bilezik ve set takımının annesinde olduğunu, bunlar dışındaki ziynetleri, davacının evden ayrılırken yanında götürdüğünü savunmuştur....
araba satın aldığını kısa süre sonra da sattığını ve beraber olduğu kadına ev açtığını beyan etmiş kendisine ait olan 110 adet ziynet eşyasının ve 5000 TL paranın iadesini, mümkün olmadığı takdirde bedelini talep etmiş ve dilekçesinde dava değerini 20.000 TL olarak göstererek bu miktar üzerinden nispi harcı yatırmıştır....
Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise bir kısmının bozdurulduğunu geri kalan kısmın ise davacı tarafından giderken götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır ve iadesi gerekir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Kişisel eşyanın iadesi KARAR Taraflar arasındaki uyuşmazlık ziynet ve çeyiz eşyasının aynen iadesi, olmadığı takdirde bedelinin alınması isteğine ilişkin bulunduğuna ve davada mal rejiminin tasfiyesi istenilmediğine göre, Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun 10.01.2013 tarih ve 1 sayılı Kararı ile hazırlanıp Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun 21.01.2013 tarih 1 sayılı Kararı ile aynen kabul edilen ve 26.01.2013 tarih 28540 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Hukuk Dairelerine ilişkin iş bölümü uyarınca hükme yöneltilen temyiz itirazlarının incelenmesi Yüksek Yargıtay (3.) Hukuk Dairesi'ne ait olmakla gereği için dosyanın anılan Daire Başkanlığı'na GÖNDERİLMESİNE, 01.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....