AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 13/02/2020 NUMARASI : 2019/92 ESAS 2020/222 KARAR DAVA KONUSU : Boşanma (Hayata Kast, Pek Kötü Ve Onur Kırıcı Davranış Nedeniyle) KARAR : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm istinaf edilmekle, dosya incelendi....
Davacı kadın vekili; kadın yararına hükmedilen tedbir ve yoksulluk nafakasının miktarına yönelik istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı erkek; kadının kabul edilen boşanma davası ve fer'ilerine yönelik istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava; evlilik birliğinin sarsılması (TMK md. 166/1,2) ve hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış (TMK md. 162) nedenlerine dayalı boşanma davası ve fer'ileri istemine ilişkindir. Davalı erkeğin; kadın yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminata uygulanan faize yönelik istinaf talebinin incelenmesinde; Hakim tarafların talep sonucu ile bağlı olup ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez (HMK m. 26).Davacı kadın vekilinin dava dilekçesinde; davacı kadın yararına 100.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi tazminat hükmedilmesini talep ettiği, tazminatlara yönelik faiz isteminin bulunmadığı anlaşılmıştır....
Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebiyle boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin davacı anneye verilmesine, çocuk için ve kadın için ayrı ayrı 1.750,00 'şer TL tedbir nafakası ile karar kesinleşmesiyle yoksulluk ve iştirak nafakasına dönüşmesine, 50.000,00 TL maddi tazminat ile 75.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile davacı kadına ödenmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görüldü....
Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı erkeğin mal rejimi tasfiyesine ilişkin davasına yönelik temyiz itirazları yersizdir. 2-Davalı-davacı erkeğin zina davasına yönelik temyiz itirazlarının hasren yapılan incelenmesine gelince; Davacı-davalı kadın zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış ile evlilik birliğinin sarsılması sebeplerine ( TMK m. 161, 162 ve 166/1), davalı-davacı erkek ise birleşen davasında zina hukuki sebebine dayanmış sonra ıslah ile davasını mahkemece zina hukuki sebebi kabul edilmediği takdirde evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle (TMK 166/1) karar verilmesi yönünden ıslah etmiş ve boşanma talebinde bulunmuş, mahkemece her iki tarafta eşit kusurlu bulunarak, davaların 166/1-2. maddesi uyarınca kabulüne karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir....
DAVA Davacı kadın vekili dava dilekçesinde; erkeğin sadakatsiz olduğunu, alkol ve uyuşturucu kullandığını, hakaret ettiğini, eşinin aracına arkadan ateş açarak hayatına kast ettiğini, cinsel suç işleyerek haysiyetsiz hayat sürdüğünü, eşine ve çocuklara iftiralar attığını, onları rahatsız ettiğini, kazancını çocuklarına harcamak yerine savurganlık yaptığını iddia ederek tarafların zina, hayata kast, pek kötü ve onur kırıcı davranış ve evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, çocuk yararına aylık 5.000,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, kadın yararına aylık 5.000,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 500.000,00 TL maddî, 500.000,00 TL manevî tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. II....
İlk derece mahkemesince; pek kötü ve onur kırıcı davranış nedeniyle açılan boşanma davası ispat edilemediğinden reddine, evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı boşanma davasının kabulü ile tarafların TMK'nın 166/1....
Davacı, davalının bulunmadığı 1.7.2013 tarihli ön inceleme duruşmasında hayata kast ve pek kötü davranış nedeniyle boşanmaya karar verilmesini talep etmiş, ayrıca evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayalı olarak da boşanma talebinde bulunduklarını belirtmiştir. Bu durumda davacının TMK 166/1 dayalı boşanma talebini, iddia ve savunmanın diğer tarafın muvafakati aranmaksızın, serbestçe değiştirilip genişletilebileceği yargılama kesitinde ileri sürdüğünün kabulü gerekir. Bu bakımdan davacının evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayalı usulen geçerli bir boşanma davası mevcuttur. O halde, evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayalı boşanma davası değerlendirilerek bu hususta olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, böyle bir dava olmadığı gerekçesi ile değerlendirme yapılmaması doğru değildir....
Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, erkeğin davranışlarının pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış olarak değerlendirip değerlendirilmeyeceği, zina hukuki nedenli davanın ispat edilip edilmediği eksik inceleme olup olmadığı, 4721 sayılı Kanun'un 161 inci ve 162 nci maddelerine dayalı davaların kabulü gerekip gerekmediği, kadın yararına maddî ve manevî tazminat ile tedbir, iştirak ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesi şartlarının mevcut olup olmadığı, mevcutsa miktarlarının hakkaniyete uygun olup olmadığı, birleşen davada verilen hüküm neticesinde erkek yararına vekalet ücreti takdirinin gerekip gerekmediği; erkeğin davasının reddinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 2....
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının tamamen KALDIRILMASINA, 6100 sayılı HMK'nun 353/1- b-2 maddesi gereğince bu konuda yeniden karar vermek gerektiğinden, a-Davacının TMK'nun 162. maddesi uyarınca pek kötü ve onur kırıcı davranış nedeni ile açtığı boşanma davasının reddine, b-Davacının genel geçimsizlik nedenine dayalı olarak açtığı boşanma davasının kabulüne, Mersin ili, Yenişehir ilçesi, İnsu Mah....
Zira boşanma davasının açılması ile birlikte eşlerin ayrı yaşamaya hak kazandığı ve boşanma davası açan eşin evden ayrılmasının kusur olarak değerlendirilemeyeceği pek çok yüksek mahkeme kararında kabul edilmiştir. Bir an için davacı-birleşen davalının bu yöndeki davranışının kusur olarak kabulü düşünülse dahi, birleşen davacının dayandığı hukuki sebebin pek kötü veya onur kırıcı davranış olduğu, terk eyleminin ise ağırlığı ve muhatabının iç dünyasında yarattığı etki itibariyle pek kötü ve onur kırıcı davranış olarak nitelendirilemeyeceği açık olduğundan söz konusu eylem kusur değerlendirmesinde dikkate alınmamıştır....