"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından, kusur belirlemesi, tazminatlar, nafakalar ve velayet yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1 -Fiili ayrılık başlı başına boşanma nedeni yapılamaz. Terk nedenine dayalı bir dava bulunmamaktadır. Türk Medeni Kanununun 166/1-2 maddesi uyarınca; boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Dinlenen davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanununun 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir....
AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 20/04/2022 NUMARASI : 2019/1387 ESAS 2022/290 KARAR DAVA KONUSU : Boşanma (Fiili Ayrılık Nedenine Dayalı Boşanma) KARAR : Dairemizin 19/10/2022 tarih, 2022/1913 esas, 2022/1909 Karar sayılı ilamının Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 11/04/2023 tarih ve 2022/10605 Esas, 2023/1754 Karar sayılı ilamı ile bozulmuş olması nedeniyle dosyanın dairemizin yukarıdaki sırasınakaydedilerek duruşmalı inceleme sonucunda ; TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların evli olduklarını, bu evlilikten müşterek gayri reşit iki çocuklarının olduğunu, davalı-karşı davacının kusurlu davranışları nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını, evliliğin devamına imkan kalmadığını, ayrıca Kayseri 5....
Mahkemece, her üç boşanma davasında, bu davaların esasını oluşturan "boşanma” talepleri konusunda ayrı ayrı hüküm kurulması gerekmekle birlikte, davacı-davalı kadının evlilik birliğinin sarsılması sebebine(TMK m. 166/1) dayalı boşanma davası ile hayata kast pek fena muamele hukuki sebebine (TMK m.162) dayalı boşanma davaları için ayrı ayrı, davalı-davacı erkeğin zina sebebine dayalı (TMK m.l61) boşanma davası için ayrı kusur belirlenerek, sonucunda boşanma davalarının eki niteliğinde bulunan tazminat talepleri konusunda her bir dava türü için ayrı ayrı hüküm kurulması doğru olmamıştır. Evlilik birliği sona erinceye kadar, herhangi bir sebeple açılmış boşanma davalarında taraflara yüklenmiş tüm kusurlar, birlikte değerlendirilip, tarafların kusur oranlarının bir kez belirlenmesi ve belirlenen bu orana göre maddi-manevi tazminatlar ile yoksulluk nafakası konularında her bir taraf yönünden bir kez hüküm kurulması gerekir....
Aile Mahkemesi 2011/731 esas sayılı dosya üzerinden açtığı evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma davasında “Ortak konutun manevi bağımsızlığını sağlamayan, ihtiyaçları karşılamayarak eş ve ortak çocuğun aç kalmalarına neden olan” erkek tam kusurlu bulunmak suretiyle davanın reddine karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir. Bu tarihten sonra tarafların bir araya gelmedikleri ve davacı-karşı davalı kadına fiili ayrılık döneminde ayrıca kusur olarak yüklenebilecek bir olayın varlığının da ispatlanamadığı dikkate alınarak boşanmaya neden olan olaylarda davacı-karşı davalı kadının kusursuz olduğunun kabulü gerekir. 3-Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere davalı-karşı davacı erkek boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tam kusurlu olup, kadın boşanma sonucu eşinin maddi desteğini yitirecektir. Kadın yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174/1. maddesi koşulları oluşmuştur....
Fiili ayrılığa esas ilk boşanma davası, taraflardan davacı kadın tarafından TMK.nun 166/1- 2 maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı olarak açılmış ve dava; kadının iddialarını ispatlayamaması gerekçesi ile reddedilmiş, verilen karar Yargıtay 2.Hukuk Dairesince onanarak 21/05/2015 tarihinde kesinleşmiştir. İlk davayı açarak fiili ayrılığa zemin hazırlayan davacı kadın bu sebeple kusurlu olduğu gibi davanın reddi nedeniyle erkeğe bir kusur yüklenemeyecektir. Toplanan delillerden, fiili ayrılık döneminde davalı erkeğe kusur olarak yüklenebilecek bir olayın varlığı da ispat edilememiştir. Böylece, TMK.nun 166/4 maddesine dayanak teşkil eden ve red ile sonuçlanan ilk davayı açan ve fiili ayrılığa sebep olan davacı kadının, boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusurlu olduğunun kabulü gerekmektedir....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm maddi tazminat yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. 1-Dava münhasıran Türk Medeni Kanununun 166/son maddesi uyarınca fiili ayrılık nedenine dayanarak açılmıştır. ...ile sonuçlanan ...1.Aile Mahkemesinin 2003/907 esas, 2005/13 karar sayılı dosyasında ret kararı 8.7.2005 tarihinde kesinleşmiştir. Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine dayalı boşanma davası 27.5.2008 tarihinde açılmış olduğuna göre üç yıllık süre geçme koşulu gerçekleşmemiştir....
Fiili ayrılığa esas ilk boşanma davası; taraflardan davacı kadın tarafından Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesinde düzenlenen evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı olarak açılmış ve dava, taraflar arasındaki geçimsizliğin ispatlanamadığından bahisle reddedilmiştir. Kadın tarafından açılan ilk boşanma davasında, gerekse davacı-karşı davalı kadın tarafından açılan tedbir nafakası talebine yönelik ... 2. Asliye (Aile) Hukuk Mahkemesinin 2010/20 esas ve 2010/242 karar sayılı dosyası ile temyize konu bu davada toplanan delillerle davacı kadının evi terk ederek gittiği anlaşılmaktadır. İlk davanın açılmasından sonra tarafların bir araya geldikleri iddia edilmediği gibi, fiili ayrılık döneminde erkekten kaynaklanan ve ona kusur olarak yüklenebilecek yeni bir maddi olayın varlığı da kanıtlanamamıştır. Öyleyse davalı-karşı davacı erkeğe bir kusur yüklenemez....
Davalı kadının adli yardım talebini içeren dilekçesi ve dosya kapsamındaki belge ve bilgiler birlikte değerlendirildiğinde, kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin gereken kanun yoluna başvuru giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olduğu kanaatine varıldığından, davalının adli yardım talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir. 2-Davacı erkek tarafından açılan fiili ayrılık hukuki nedenine dayalı boşanma davasının yapılan yargılaması sonunda, ilk derece mahkemesince boşanma ve ferilerine ilişkin hüküm kurulmuş ve hükme karşı davalı kadın tarafından tamamı yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bölge adliye mahkemesi, kadının nafaka ve tazminatlara dair başvurusunun kabulüne karar vererek, ilk derece mahkemesinin nafaka ve tazminatlara ilişkin hükmünün kaldırılmasına karar vermiştir. Hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmiştir....
Açıklanan sebeple, reddedilen terk nedenine dayalı boşanma davasını açarak fiili ayrılığa sebebiyet veren ve boşanma sebebi yaratan davacı-karşı davalı erkeğin tam kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece yanılgılı değerlendirme ile davalı-karşı davacı kadının tam kusurlu olduğunun kabulü doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. 3-Yukarıda 2. bentte açıklandığı üzere davacı-karşı davalı erkek boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tam kusurlu olup, kadın boşanma sonucu eşinin maddi desteğini yitirecektir. Kadın yararına TMK m. 174/1 koşulları oluşmuştur. Davalı-karşı davacı kadının ağır kusurlu olduğunun kabulü ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davalı-karşı davacı kadının maddi tazminat talebinin reddi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. 4-Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz (TMK m. 175)....
Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerden; temyize konu davaya dayanak olan ilk boşanma davasının da davacı erkek tarafından açıldığı, ilk boşanma davasından önce de davacının hasta olduğu ve kızı tarafından bakıldığı ve davanın retle sonuçlandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, vefat eden davacının, ilk boşanma davasını açıp, boşanma sebebi yaratarak, fiili ayrılığa neden olduğu ve fiili ayrılık döneminde kadına kusur olarak yüklenebilecek yeni bir vakıaya dayanmadığı da dikkate alındığında, artık fiili ayrılık döneminde, davacının hastalığıyla ilgilenmediğinden bahisle davalı kadına kusur yüklenemez. Gerçekleşen bu husus gözetilmeden, davalı kadının kusurlu olduğunun kabulü bozmayı gerektirmiştir....