Bir an için mevzuatın böyle bir duruma izin verdiği kabul edilse dahi sonradan gelişen sebeplerden dolayı çocuğun yararı açısından velayetin babaya yeniden verilmesi hallerinde bu kez baba, velayet hakkına dayanarak tekrar çocuğun soyadını değiştirmek isteyecektir. Madem ki velayet kimde ise çocuk onun soyadını taşıyacaktır, o halde baba bu haktan mahrum edilemez. Böyle bir uygulamanın nüfus kayıtlarının güvenilirliğini ve istikrarını zedeleyeceği ve asıl bu gibi uygulamaların çocuğun ruh hali üzerinde çok derin ve etkili travma yaratacağı açıktır. Yargı mercilerinin bu durumu ve çocuğun yüksek yararını gözeterek anne ile babanın ya da ailelerin hukuken oluşmuş statüleri değiştirmeye çalışmalarına izin vermemesi gerekir. Somut olaya gelince; soyadının değiştirilmesi istenen 13.02.1996 doğumlu Yasemin Ulusoy'un doğum tarihinde anne ve babası resmen evlidir....
Bu nedenle söz konusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak dahi verilebilir. Ancak maddenin ifadesinden de anlaşılacağı üzere, iznin "açık” olması gerekir. Her ne kadar ipotek doğrudan doğruya aile konutundan faydalanma ve oturma hakkını engellemiyorsa da, hak sahibi eşin kötüniyetli ve muvazaalı işlemleri ile aile konutunun elden çıkarılma tehlikesi nedeniyle ipotek işlemine diğer eşin “açık rızası” şarttır. Somut olayda, davalı ...Ş ipotek tesisine davacı eşin muvafakatinin alındığını ileri sürmüş, davacı ise sunulan muvafakatnamedeki imzanın kendisine ait olmadığını belirterek muvafakatnameyi kabul etmemiştir. Bilirkişi raporlarıyla da muvafakatnamedeki imzanın davacının eli ürünü olduğu tespit edilememiştir....
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, müvekkili ile eski eşinin ölüm aylığı almak amacı ile boşanmadığını ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Dava, davacıya babasından dolayı bağlanan ölüm aylığının boşandığı eşi ile birlikte yaşamaya devam ettiği gerekçesiyle kesilmesine ilişikin Kurum işleminin iptali ile ölüm aylığının kesildiği tarihten itibaren yasal faizleri ile birlikte ödenmesi istemine ilişkindir. Davanın yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. 5510 sayılı Kanun’un “Gelir ve aylık bağlanmayacak haller” başlıklı 56.maddesinde; “…Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir....
İnceleme konusu 56 'ncı maddede, “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir....
Temyiz Sebepleri Davalı erkek vekili temyiz başvuru dilekçesinde özetle; davacının beyanlarının soyut olduğunu, davanın ispat edilemediğini, tanık gösterilmediğini, kadının daha önce birden çok evlilik yaptığını ve hiç birinde kızlık soyadını kullanmadığını dolayısıyla kızlık soyadı ile tanınırlığı iddiasını ispatlayamadığı, dayanak olarak alınan Yargıtay Genel Kurul'unun kararının ise başka hiç bir davada emsal olmadığı dolayısıyla sadece o dosya için bağlayıcı olacağı, yürürlükte olan kanun hükümlerine göre de kadının erkeğin soyadını alması gerektiği, medeni kanunda usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir. C. Gerekçe 1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, davacı kadın tarafından açılan evlenmeden önceki soyadının kullanımına izin davasında kabul kararının yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 2....
KARAR : İstinaf başvurusunun esastan reddi Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma, ziynet alacağı, erkeğin soyadını kullanmaya izin davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince her iki davanın da kabulü ile tarafların boşanmalarına ve fer'îlerine, ziynet alacağı davası ve erkeğin soyadını kullanmaya izin davasının kabulüne karar verilmiştir. Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı-karşı davacı kadın vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 26.03.2024 tarihli ve 2022/11042 Esas, 2024/2099 Karar sayılı kararıyla kararın onanmasına karar verilmiştir. Davalı-karşı davacı kadın vekili karar düzeltme mahiyetli dilekçesinde; kararın hatalı olduğunu belirterek Daire kararının kaldırılmasını ve dilekçeden belirtilen sebeplerden kararın bozulmasını talep etmiştir....
Yargılama aşamasında dinlenen davacı tanıkları ..., ..., ... ve Saynur Kuburuk beyanlarında; davacı ve köy muhtarı arasında seçim sırasında oy verme konusunda husumet oluştuğunu, köy muhtarının bu nedenle davacı hakkında gerçeğe aykırı ihbarda bulunduğunu belirtmişler, mahkeme huzurunda dinlenen davacı, tutanak tanıkları ... , ... ve ... ile davacı tanıkları, davacı ve boşandığı eşinin ayrı yaşadıklarını, eski eşin Almanya'da başka biri ile evlendiği ve bir çocuğunun bulunduğunu, Türkiye'ye Almanya'da evlendiği eşi ve çocuğu ile geldiğini ve davacı ile aynı evde kalmadıklarını, davacının çocuklarını alarak, boşandığı eşi köyden ayrılana kadar başka bir evde kaldığını beyan etmişlerdir. Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56'ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir....
Her ne kadar ipotek doğrudan doğruya aile konutundan faydalanma ve oturma hakkını engellemiyorsa da, hak sahibi eşin kötüniyetli ve muvazaalı işlemleri ile aile konutunun elden çıkarılma tehlikesi nedeniyle ipotek işlemine diğer eşin “açık rızası” şarttır. Yukarıda açıklanan kurallar çerçevesinde eşin “açık rızası” alınmadan yapılan işlemin Hukuk Genel Kurulunca da açıkça ifade edildiği üzere “geçerli olduğunu” kabul etmek imkansızdır. Eş söyleyişle eşin “açık rızası alınmadan” yapılan işlemin “geçersiz olduğunu” kabul etmek zorunludur. Hal böyle olunca, mahkemece Hukuk Genel Kurulunca benimsenen yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değerlendirme yapılarak ipoteğin kaldırılması davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve yasaya aykırıdır....
Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96'ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56 maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir....
dan anlaşmalı olarak boşandığı, davacıya ölen babasından dolayı 18/10/2008 tarihinden itibaren yetim aylığı bağlandığı, SGK kontrol memurluğunun 04/05/2009 tarihli tahkikatı sonucu hazırlanan raporda davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığı sonuç ve kanaatine varılarak yetim aylığının iptal edilerek kesildiği ve ödemelerin borç kaydedildiği görülmüştür. Mahkemece dinlenen tanıklardan köy muhtarı ... ve davacının kardeşi olan ... (bu tanık kontrol memurunun tutanağını imzalamaktan imtina etmiştir) davacının boşandığı eşiyle beraber boşandıktan sonra da köyde beraber yaşamaya devam ettiklerini beyan etmiş, duruşmada dinlenen ... bu sefer davacının boşandıktan sonra da eski evinde, köyde yaşamaya devam ettiğini, boşandığı eşinin seyrek de olsa köye gelip gittiğini ama nerede kaldığını bilmediğini bildirmiştir....