Davacının eski eşinin SGK müfettişlerine imzalı verdiği ifadede, davacı boşandıklarını, daha sonra barışarak birlikte yaşamaya devam ettiklerini, davacının babasından aldığı maaşın kesilmemesi için evlenmediklerini beyan etmişlerdir. Davacının eşinin samimi beyanı doğrultusunda davacı ve eski eşinin birlikte yaşadıkları belirgindir. Bu durum tarafların muvazaalı boşandıkları sonucunu doğurmaktadır. Davacı ve eski eşinin 9 defa aynı tarihte yurttan ayrıldığı veya yurda giriş yaptıkları kayıtlarla sabittir. Boşanan tarafların boşanmadan sonra aynı tarihte birlikte çok sayıda seyahat yapmaları hayatın olağan akışına aykırıdır. Bu durum tarafların muvazaalı boşandıkları sonucunu doğurmaktadır. Dosyamız arasında davacı ve eski eşine ait çok sayıda sosyal medyada yayınlanan fotoğraflar bulunmuştur. Bu durum tarafların muvazaalı boşandıkları sonucunu doğurmaktadır....
Davalı kadına boşanmadan sonra 2003 yılında ölen babadan 2010 yılında bağlanan yetim aylığı 2016 yılında yapılan denetim sonrası 2010-2016 yılları fiili birliktelik nedeni ile 5510 sayılı Kanunun 56. maddesi uyarınca ödenen aylıkların yersiz ödendiği gerekçesi ile borç çıkarılmıştır. Dairemizin 07.10.2021 tarih ve 2021/7072 Esas, 2021/11762 Karar sayılı ilamında yazılan karşı oy gerekçelerimde belirttiğim gibi davacı boşandığında 506 sayılı Kanun yürürlüktedir. 5510 sayılı Kanunun 5754 sayılı Kanunun 68. maddesi ile değişik geçici 1. Maddesi uyarınca kesilmede 506 sayılı Kanun uygulanmalıdır. Anılan kanunda ise boşanılan eş ile birlikte yaşama olgusu bir kesilme nedeni olarak düzenlenmemiştir. 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinden önce gerçekleşen boşanma olgusuna uygulanması olanağı, önceye etki yasağı nedeni ile olanaklı değildir....
DAVALI VEKİLİ TARAFINDAN İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacıların dayandırdıkları iddiaları ispat edemediğini, boşanan eşlerin birbirlerinin yasal mirasçısı olamayacakları ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça kaybedeceğini, eşin kusuru ispatlanmadıkça mirasçılık belgesinin iptal edilemeyeceğini bu nedenle davanın reddini talep etmiştir. İstinaf dilekçesine cevap veren davacı vekili dilekçesinde özetle; Karşı tarafın yapmış olduğu istinaf talebinin reddi ile yerel mahkeme tarafından verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğundan yerel mahkeme kararının onanmasına, karar verilmesini talep etmiştir. DELİLLER : Yazılı beyanlar ve tüm dosya kapsamı. DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE: Dava, veraset ilamının iptali ile yeniden tanzimi istemine ilişkindir. İstinaf incelemesi HMK 355....
söz konusu adreste oturmaya devam ettiği, ancak eşi ile bir araya gelerek fiilen yasama olgusunun olmadığı ve boşandıktan sonra eşi işe birlikte yaşadığı iddia edilen dönem itibariyle annesinin yaşamakta olduğu, annesinin vefat tarihinden sonra aylık bağlanma tarihi olan 21/07/2015 tarihinden önce babasının yanına taşındığı, boşanma kararının annesinin sağlığında olduğu, bu itibarla aylık almak amacıyla muvazaalı boşanma iddiasının yerinde olmadığı gibi aylık bağlandıktan sonra davacının eski eşi ile yaşadığına dair delil de bulunmadığı, rapora dayanak beyanların aylık bağlanmadan önceki döneme ait boşanmadan sonra annesinin sağlığında olan olaylara ilişkin olduğu, bu itibarla mahkeme karar ve gerekçesinin yerinde olduğu kanaati ile istinaf talebinin reddi gerektiğinden aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Davalı kadına boşanmadan sonra 1997 yılında ölen babadan 1998 yılında bağlanan yetim aylığı 2018 yılında yapılan denetim sonrası 2008-2018 yılları fiili birliktelik nedeni ile 5510 sayılı Kanunun 56. maddesi uyarınca ödenen aylıkların yersiz ödendiği gerekçesi ile borç çıkarılmıştır. Dairemizin 07.10.2021 tarih ve 2021/7072 Esas, 2021/11762 Karar sayılı ilamında yazılan karşı oy gerekçelerimde belirttiğim gibi davacı boşandığında 506 sayılı kanun yürürlüktedir. 5510 sayılı kanunun 5754 sayılı kanunun 68. Maddesi ile değişik geçici 1. Maddesi uyarınca kesilmede 506 sayılı kanun uygulanmalıdır. Anılan kanunda ise boşanılan eş ile birlikte yaşama olgusu bir kesilme nedeni olarak düzenlenmemiştir. 5510 sayılı kanunun 01.10.2008 tarihinden önce gerçekleşen boşanma olgusuna uygulanması olanağı, önceye etki yasağı nedeni ile olanaklı değildir....
Anılan maddenin gerekçesinde de açıklandığı üzere, düzenleme ile hakkın kötüye kullanımının olası uygulamaları engellenmek istenmiş ve bu amacın gerçekleştirilebilmesi için kötüye kullanımın varlığı belirlendiği takdirde ilgiliyi haktan yararlandırmama; hakkın kötüye kullanılması durumunda hak sahipliğinin ortadan kalkması ve dolayısıyla gelir veya aylıktan yararlandırılmama yöntemi benimsenmiştir. 5510 sayılı Yasa'nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak; "eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen" ibareleri yer almakta olup kanun koyucu tarafından örneğin; "sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan", " hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan", "gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan" veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir....
Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalar, boşanma davasının eki niteliğinde değil ise de, evlilik birliği sona ermeden açılamaz, diğer bir anlatımla boşanmaya bağlı olup boşanma hükmünün kesinleşmesinden sonra bu hakların ileri sürülmesi mümkün olabilir, aksi halde tasfiye yapılamaz.(TMK.225/2,227. md.) TMK.nun “ “Aile Hukuku” ” ile ilgili ikinci kitabındaki düzenlemeler, TMK.nun 178.maddesi metni ve bu maddenin gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde; kanun koyucunun boşanan eşlerin karşılıklı olarak birbirlerine karşı maddi ve manevi her türlü dava haklarını 1 yıllık süre içerisinde kullanmalarını amaçladığı, bu süreyi sadece maddi-manevi tazminat ve yoksulluk nafakası ile sınırlı tutmadığı, boşanmanın sonucuna bağlı bulunan ve ancak boşanma kararının kesinleşmesi ile gündeme getirilebilecek olan mal rejimine ilişkin davaların da TMK.nun 178. maddesi hükmü kapsamında düşünülmesi gerektiğini ortaya koymaktadır....
ÖLÜ KİŞİNİN SOYADININ DEĞİŞTİRİLMESİ 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 27 ] "İçtihat Metni" Davacı İbrahim Alankaya ile davalı Nüfus Müdürlüğü arasındaki davada Karasu Asliye Hukuk Mahkemesince verilen ve Yargıtay'ca incelenmeksizin kesinleşmiş bulunan 18.06.2009 günlü ve 2009/142-168 sayılı kararın yürürlükteki hukuka aykırı olduğu savıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 22.02.2010 gün ve 2010/30997- sayılı yazısıyla kanun yararına temyiz edilerek bozulması istenilmiş olmakla, dosyadaki tüm kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı tarafından açılan davada, babası A...'ın soy isminin nüfus kayıtlarında Köse olarak gözüktüğü bunun karışıklıklara neden olduğu belirtilerek, babasının soy isminin Alankaya olarak değiştirilmesinin talep edildiği, mahkemece yapılan yargılama sonucunda, 09.10.1951 tarihinde vefat ettiği anlaşılan A...'...
Mahkemece yapılacak iş, davacının kayıtlı olduğu ... adresindeki abonelikler araştırılmalı, komşu ve muhtar beyanları alınmalı, davacı ve eşinin Medula sistemindeki kayıtları araştırılmalı, tespit edilen adreslerdeki komşu ve muhtar beyanları alındıktan sonra sonuca göre karar verilmelidir. O halde, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, Bölge adliye Mahkemesince eksik inceleme ve araştırma sonucu davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı ORTADAN KALDIRILMASI gerekmiştir....
Davalı, hak düşürücü sürenin geçtiğini, aynı konuda derdest icra takibi bulunduğunu, mirasbırakanın mal kaçırma iradesiyle hareket etmediğini, zira davacılardan ... ile uzun yıllar önce boşandıkları halde mirasbırakanın ricası üzerine boşanmadan sonra çocuklarıyla birlikte aynı evde yaşamaya devam ettiğini, davacı eski eşi ...’nin savurgan kişiliği nedeniyle mirasbırakanın, torunlarına bir şeyler kalması için 2010 yılında dava dışı torunu ...’e taşınmaz bağışladığını, mirasbırakanın ihtiyaç nedeniyle taşınmaz sattığını, kendisi ve çocuklarının yaşadığı çekişmeli taşınmazı makul bir bedelle mirasbırakandan satın aldığını, boşandıktan sonra 15 yıl süreyle mirasbırakana işlerinde yardımcı olduğunu, mirasbırakanın dava dışı taşınmaz satışlarından elde ettiği paraların bir kısmını davacılara verip kalan kısmını da banka hesabına yatırdığını belirterek davanın reddini savunmuştur....