Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tarafların 26.04.1998 tarihinde evlendiği, 19.10.2015 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 05.01.2016 tarihinde kesinleşmesiyle boşandıkları, 4721 sayılı Kanunu'nun 225 inci maddesi gereği mal rejiminin boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle sona erdiği, tarafların ... 7....
Bir başka anlatımla mal rejimi boşanma davası ile sona eren evlilikte, boşanma davasından verilen hükmün kesinleşmesi koşuluyla geriye etkili olarak, boşanma dava tarihinden geçerli olarak sona erer. Evlilik sona ermeden mal rejiminin tasfiyesi ile ilgili olarak yapılan anlaşmalar hükümsüzdür. Mahkemenin davanın reddine gerekçe yaptığı, davacının tek taraflı olarak düzenlediği 10.08.2011 tarihli ibraname başlıklı belgede, davacı boşanma davasından verilen nafaka ve maddi tazminat alacaklarının tahsili yanında mal rejimine ilişkin tasfiye niteliğinde açıklamada da bulunduğu, aldığı alacaklar karşılığında mal rejiminden kaynaklanan hakları da dahil her türlü alacağından davalıyı ibra ettiğini beyan etmişse de; bu ibraname, mal rejimi yönünden evliliğin devam ettiği süre içinde yapılmış olduğundan hükümsüz olup mal rejiminin tasfiyesi yönünden hukuki sonuç doğurmaz....
Ancak bu hakkın dava yolu ile kullanılabilmesi, tasfiyeye karar verilebilmesi için boşanma davasının olumlu sonuçlanarak kesinleşmesi gerekir. Somut olayda, taraflar arasında boşanma davası açılmış olmakla davacının mal rejiminden kaynaklanan alacak hakkı doğmuştur. Ancak tasfiyeye karar verilebilmesi için boşanma davasının sonucunun beklenmesi ve eldeki davanın boşanma davası için bekletici mesele yapılması gerekmektedir. (HGK.nun 27.06.2012 tarih 2012/8-268 E.ve 2012/420 K.) Dosya kapsamına, dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın mal rejiminin tasfiyesi isteğine ilişkin bulunduğuna göre, mahkemece yazılı şekilde dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik görülmemiştir....
Hukuk Dairesi 2009/4145 esas 2009/4548 karar sayılı ilamı) yabancı mahkemeden verilen ve kesinleşen boşanma ilamı MÖHUK madde 59 gereği kesin delil ve kesin hüküm olarak kabulü sonucunu doğuracağından ve kararın Türkiye'de tenfizi istenebileceğinden davacı tarafa Türkiye'de tenfiz davasını açması için süre verilmesi gerektiği; somut olayımızda ise boşanma kararı olmadığından Türkiye'de tanıma ve tenfizinin de istenemeyeceği ; boşanma ile ilgili karar Türkiye' de tanıncaya kadar ve Türk Kanunları uyarınca kesinleşinceye kadar evlenmenin hukuken hükümlerini devam ettireceğinden ve açıklanan nedenlerle davanın görülebilirlik koşulu gerçekleşmediğinden davacının talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulmasının uygun olacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır." gerekçesi ile; "Yurt dışında verilen boşanma kararı olmadığından ve dolayısıyla mal rejimi davasının görülebilmesi koşulu gerçekleşmediğinden taraflar arasında mal rejimi sona ermediğinden davacının mahkememizde...
Mal rejiminin tasfiyesi davası, ancak evlilik birliğinin boşanma ile sona ermesiyle görülebilir hale gelir. Davacı kadın tarafından açılan boşanma davasından da feragat edildiğinden, evlilik birliğinin devam ettiğinin, diğer bir deyimle eşler arasındaki mal rejiminin sona ermediğinin kabulü gerekir (TMK m. 225). O halde, sonuçlanan ve kesinleşen bir boşanma kararı olmadığından tasfiye istenemez ve yapılamaz. Doğmamış bir haktan feragat mümkün değildir. Söz konusu feragat mal rejiminin tasfiyesi davası bakımından hukuki sonuç doğurmaz. Mahkemece yapılacak iş, boşanma davasının feragat sebebiyle reddedilmesinden dolayı, mal rejiminin tasfiyesi davasının görülebilirlik ön koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar vermekten ibarettir. Bu sebeple mahkemece mal rejiminin tasfiyesi davası yönünden feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, usul ve yasaya aykırı olan hükmün açıklanan nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir....
Eşler, 25.11.1998 tarihinde evlenmiş, 10.09.2012 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir(TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı(743 sayılı TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir(4722 sayılı yasanın 10, TMK 202/1.m). Tasfiyeye konu kooperatife davalı eş tarafından 03.06.2002 tarihinde üye olunmuş, dava konusu taşınmaz 2007 yılında teslim alınmış ve boşanma dava tarihinden sonra 07.11.2013 tarihinde davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır(TMK 179.m)....
Dosya kapsamı ve toplanan delillere göre, dava, 4721 sayılı TMK.nun 202 ve devam maddeleri gereğince kabul edilen yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminden kaynaklanan ve TMK.nun 231, 232, 235 ve 236. maddeleri gereğince açılan katılma alacağı ve ecrimisil isteğine ilişkindir. TMK 235. maddesi gereğince eşler arasındaki mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan mallar tasfiyeye tabi tutulur. Aynı yasanın 225/2 maddesine göre taraflar arasındaki mal rejimi evliliğin boşanma nedeniyle sona ermiş olması halinde boşanma ile sonuçlanan dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer. Somut olayda taraflar Akdağmadeni Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 27.05.2002 gün ve 2002/ 206-216 EK sayılı ilamı ile boşanmış olmakla taraflar arasındaki mal rejimi, boşanma ile sonuçlanan bu davanın açıldığı 27.05.2002 tarihinde sona ermiştir....
, tarafların ekonomik sosyal durumları, gelir seviyeleri ve yaşantıları, boşanmaya neden olan olaylarda belirlenen kusur durumu, boşanma davası açılmakla ayrı yaşama hakkı elde eden davacı- davalı kadın ile yanında yaşadığı ve babanın ekonomik katkısına ihtiyacı olan müşterek çocuğa TMK'nun 169 maddesi uyarınca takdir edilen tedbir nafakası ve miktarının, kadının boşanma ile yoksul duruma düşecek olması, müşterek çocuğun, babanın ekonomik katkısına ihtiyacının devam etmesi, boşanma ile kadının, en azından erkeğin maddi desteğinden yoksun kalacak olması, boşanmaya neden olan olaylar nedeni ile kişisel haklarına zarar vermesi nedeni ile TMK'nun 175, 182/2, 328/1, 330/1, 174,1- 2,4 maddeleri uyarınca kadın için takdir edilen yoksulluk, müşterek çocuk için takdir edilen iştirak nafakası ile boşanma nedeni ile kadın için takdir edilen maddi ve manevi tazminat ve miktarlarının, toplanan tüm delillere, usul ve yasaya, nafaka ve tazminatlar yönü ile hakkaniyet ilkesine uygun olduğu anlaşıldığından...
gününün çocuğun üstün yararına usul ve yasaya uygun olduğu, boşanma nedeni ile kadın lehine takdir edilen maddi ve manevi tazminatın kusur durumuna tarafların ekonomik sosyal durumuna, hakkaniyet ilkesine, usul ve yasaya uygun olduğu, maddi ve manevi tazminat miktarının fahiş olmadığı anlaşıldığından; davalı erkeğin İlk Derece Mahkemesince verilen kararda belirlenen kusur durumunun, çocukla baba arasında düzenlenen kişisel görüş gününün, kadın lehine boşanma nedeniyle takdir edilen maddi ve manevi tazminatın usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nun 353/1- b-1 maddesi gereğince esastan reddine oy birliği ile karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur....
Bilindiği üzere ve kural olarak, yanlar arasındaki mal rejimi TMK'nun 225/ 2. maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermekte olup mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkı boşanma dava tarihi itibariyle doğar. Ancak, bu hakkın kullanılabilmesi ve tasfiyeye karar verilebilmesi için boşanma davasının olumlu sonuçlanarak kesinleşmesi zorunludur. Somut olayda, taraflar arasındaki ... 4. Aile Mahkemesi'nin 2010/770 Esasında kayıtlı boşanma davası karara bağlanmamıştır. Öte yandan, HGK'nun 27.06.2012 tarih, 2012/8-268 Esas ve 2012/420 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, boşanma davası mal rejiminin tasfiyesinden doğan alacak davası için bekletici mesele yapılması ve boşanma davasının olumlu sonuçlanması halinde iş bu davada toplanacak tüm delillere göre bir değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir....