Velayete ilişkin ; Tarafların müşterek çocukları 2011 ve 2015 doğumlu olup anne bakım ve gözetimine ihtiyaç duydukları bir dönemde olduklarından ve sosyal inceleme raporu da velayetin anneye verilmesini desteklediğinden velayetin anneye bırakılmasına ve baba ile kişisel ilişki kurulmasana karar verilmesi gerekmiştir. Feri nitelikteki maddi ve manevi tazminata ilişkin ; Mevcut ve beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya az kusurlu taraf ,kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.( TMK 174/1) Tarafların ispatlanmış kusurları dikkate alındığında erkeğin ağır kusurlu olduğu anlaşılmakla mevcut ve beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kadın lehine maddi tazminat verilmesinde ve tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alındığında maddi tazminatın miktarında yanlışlık bulunmamış ve kadın lehine 15.000,00 TL maddi tazminata hükmedilmesi gerekmiştir....
O halde, davacı yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir. c-Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini, 186. maddesi, eşlerin evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarını öngörmüştür. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi (TMK.md,4 TBK.md.50 ve 52 ) dikkate alınarak davacı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir....
DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı erkek tarafından kusur belirlemesi, tazminat taleplerinin reddi, tedbir ve yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-davalı erkeğin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Taraflarca karşılıklı boşanma istemli açılan davada yapılan yargılama neticesinde, ilk derece mahkemesince tarafların eşit kusurlu olduğundan bahisle her iki tarafında davası kabul edilerek, kadın yararına tedbir ve yoksulluk nafakası ödenmesine, tarafların karşılıklı olarak tazminat taleplerinin reddine, velayetin anneye bırakılmasına ve çocuk yararına tedbir ve iştirak nafakasına karar verilmiş...
Toplanan deliller ve dosya kapsamına göre; tarafların ilk derece mahkemesince kabul edilen kusurlarının gerçekleştiği, boşanmaya neden olan olaylarda davalı davacı kadının ağır kusurlu, erkeğin de kusurlu olduğunun anlaşılması karşısında tarafların boşanmaya neden olan olaylardaki kusur dereceleri, erkeğin kişilik haklarına yapılan saldırı ile boşanma yüzünden zedelenen mevcut ve beklenen menfaatleri kapsamında erkek lehine maddi manevi tazminat (TMK m. 174/1- 2) takdir edilmesinde, boşanmaya neden olan olaylarda ağır kusurlu olduğu anlaşılan kadının maddi manevi tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir durum bulunmadığı gibi takdir edilen tazminat tutarlarının da makul bulunduğu, tarafların mevcut sosyal ve ekonomik durumları ve gelir düzeyleri dikkate alındığında kadın lehine tedbir nafakası takdir edilmemesinde de bir isabetsizlik bulunmadığı, müşterek çocuğun yaşı, dosya içerisinde mevcut sosyal inceleme rapor içerikleri, müşterek...
Boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkeğin tam kusurlu olduğu, kadının boşanma davası açmakla ayrı yaşamaya hak kazandığı, sabit ve düzenli gelirinin bulunmadığı, kadının boşanma sonucunda en azından erkeğin maddi desteğini yitireceği, mevcut ve beklenen menfaatlerinin zarar göreceği, geçimsizliğe sebep olan olayların kadının kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığı, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu'nun 50 ve 52. maddesi hükmü dikkate alındığında kadın yararına hükmedilen 400,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakası ile 15.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminat miktarı takdiri ve miktarlarının usul ve yasaya uygun olduğu, davalı erkeğin nafaka ve tazminatlara yönelik istinaf isteminin yerinde olmadığı anlaşılmıştır....
Bu durumda, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesi gereğince Aile Mahkemesi bünyesinde bulunan psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan inceleme ve rapor istenip; tarafların barınma, gelir, sosyal ve psikolojik durumlarına göre çocuğun sağlıklı gelişimi için velayeti üstlenmeye engel bir durumlarının bulunup bulunmadığının araştırılması ve diğer deliller de gözönüne alınarak velayet konusunda bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş; bozmayı gerektirmiştir. 3-Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir (TMK m. 175). Mahkemece, davacı kadının boşanma ile yoksulluğa düşeceği gerekçesiyle kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmiştir....
Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kadının boşanma yüzünden mevcut ve beklenen menfaatlerinin zarar göreceği, erkeğin kusurlu davranışlarının kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 50 ve 51 inci maddesi hükmü dikkate alındığında kadın yararına hükmedilen maddî ve manevî tazminat miktarlarının; çocuğun yaşı, ihtiyaçları, okul seviyesi, velayet tevdi edilen tarafın ekonomik durumu ile nafaka yükümlüsünün mali gücü, hakkaniyet ilkesi, velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın, bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olağan harcamalar birlikte değerlendirildiğinde çocuklar ... ve ... yararına hükmedilen iştirak nafakası miktarının az olduğu gerekçesi ile 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (2)...
Nitekim bu husus, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 182/2. maddesinde "Velayeti kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır" şeklinde ifade edilmiştir. İştirak nafakası velayetin düzenlenmesine yönelik davalarda bu davaların ferîsi niteliğindedir. Bilindiği üzere ferî talepler asıl talebin sonuca bağlıdır. Diğer bir ifade ile iştirak nafakası eğer bir boşanma davasında velayete tabi çocuklar var ise, boşanma kararının varlığına, boşanma davasının kesinleşmesinden sonra açılan velayetin düzenlenmesine yönelik davalarda ise velayet talebinin kabulüne bağlı olup velayet hakkı kendisine verilen ana ya da baba yararına hükmedilecektir. Dolayısıyla velayet ve iştirak nafakası talebi arasında bir öncelik ya da sonralık ilişkisi bulunmayıp aslilik ve ferîlik ilişkisi söz konusudur....
Öte yandan, 4721 sayılı TMK’nın 182/2. maddesi gereği velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, müşterek çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğundan, anlaşmalı boşanma davasında davacının müşterek çocuk için nafaka istememiş olmasının koşulların değişmesi, çocuğun ihtiyacı ve üstün yararı gözetilerek daha sonra iştirak nafakası talep etmeye engel teşkil etmeyeceği gibi, diğer taraftan müşterek çocuk için protokolle tazminat ödenmesinin davalı babayı iştirak nafakası ödemesi yükümlülüğünden kurtarmayacak ancak bu husus nafaka miktarının tayininde göz önüne alınabilecektir....