Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

AİLE MAHKEMESİ TARİHİ : 25/05/2021 NUMARASI : 2018/7 ESAS - 2021/244 KARAR DAVA KONUSU : BOŞANMA (ORTAK HAYATIN YENİDEN KURULMAMASI SEBEBİYLE) KARAR : Taraflar arasındaki davada mahkemece yapılan yargılama sonucunda verilen hüküm aleyhine süresi içerisinde istinaf kanun yolu başvurusunda bulunulmuş olmakla, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 1989 yılında evlendiklerini, davalının ilgisiz davranışları, evlilikle ilgili üzerine düşen görevlerini yerine getirmemesi sebebiyle evlilik birliğinin çekilmez hale geldiğini, müvekkili tarafından Trabzon Aile Mahkemesine boşanma davası açıldığını, boşanma davasının davalı kadının açmış olduğu nafaka davası dosyası ile birleştirildiğini, müvekkili tarafından açılan boşanma davasının reddedildiğini, nafaka yönünden ise hüküm kurularak kesinleştiğini, tarafların dava açılmadan önce de uzun yıllar ayrı yaşadıklarını, müvekkilinin ortak konutta istenmediğinden dolayı...

Hukuk Dairesi 04.04.2017 tarih 2017/759 esas ve 2017/628 karar sayılı kararı ile, davacı-karşı davalı erkeğin ortak çocuk yararına hükmolunan tedbir nafakasının başlangıç tarihi yönünden istinaf talebinin kabulüne, ortak çocuk yararına 22.06.2016 tarihinden çocuğun babaya teslim edildiği 01.03.2016 tarihine kadar 500,00 TL tedbir nafakasının babadan alınarak anneye verilmesine, tarafların diğer istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verildiği halde, tarafların boşanma davaları ve boşanmanın diğer fer’ileri yönünden de yeniden hüküm kurulmuştur. Bölge adliye mahkemesince, hükmün istinaf başvurusu reddedilen kısımları yönünden ret kararı ile yetinilmesi gerektiği halde “Tarafların boşanma davaları ve boşanmanın diğer fer’ileri” hakkında yeniden hüküm kurulması doğru değil ise de, bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün bu bölümlerinin düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir (HMK m. 370/2)....

    Türk Medeni Kanununun 170. maddesinin son fıkrası uyarınca ayrılık kararı verilebilmesi için boşanma sebeplerinin ispatlanmış olması ve ortak hayatın yeniden kurulması olasılığının bulunması gerekmektedir. Somut olayda, boşanma sebepleri gerçekleşmekle birlikte, tarafların yeniden bir araya gelme ihtimali toplanan delillerle kanıtlanamamıştır. O halde, karşılıklı açılan boşanma davalarının kabulü ile boşanma kararı verilmesi gerekirken, ayrılık kararı verilmesi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmişir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre karşılıklı açılan boşanma ve nafaka davası hakkında yeniden hüküm kurulması zorunlu hale geleceğinden tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 21.12.2017(Prş.)...

      İlk derece mahkemesinin 14.09.2017 tarihli kararıyla tarafların boşanmalarına hükmedilmiş, boşanma hükmü taraflarca istinaf edilmeksizin bölge adliye mahkemesinin 09.01.2018 tarihli kaldırma kararı öncesinde kesinleşmiştir. O halde boşanma hükmünün kesinleştiği nazara alındığında boşanma konusunda yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığı karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine hükmedilmesi doğru görülmeyip bozmayı gerektirmiştir. 2-Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz (TMK m. 175). Toplanan delillerle, her iki tarafın da kusursuz olduğu, davacı kadının her hangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiştir....

        tazminata, baba ile ortak çocuk arasında yaşa göre kademeli olarak kurulan kişisel ilişkinin kaldırılarak yeniden kişisel ilişki kurulmasına, tarafların sair yönlere ilişkin istinaf istemlerinin ise esastan reddine karar verilmiştir....

          Aile Mahkemesinin 2011/1176 Esas, 2014/50 Karar sayılı kararı ile açılan boşanma davasının reddedildiğini, ret kararının 05.02.2015 tarihinde kesinleştiğini, o tarihten sonra tarafların evlilik birliğini yeniden tesis amacıyla bir araya gelmediklerini, 3 yıllık fiili ayrılık süresinin dolduğunu ileri sürerek 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin dördüncü fıkrası gereğince tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velâyetinin babaya verilmesine, ortak çocuk lehine aylık 1.500,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. II. CEVAP Davalı kadın cevap dilekçesinde özetle; reddedilen ve kesinleşen boşanma davasından sonra ortak çocuğu ile birlikte İstanbul'da yaşadığını, davacı erkek ile bir daha bir araya gelmediklerini, çocuğunun anne yanında mutlu olduğunu, çocuğunun bazı rahatsızlıkları bulunduğunu, bu rahatsızlıkları ile de annenin yakından ilgilendiğini, daha önce ... 2....

            Türk Medeni Kanunu'nun 166/son maddesinde "Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun, ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir” hükmü bulunmaktadır. Davacı erkeğin, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin (Aile Mahkemesi Sıfatıyla) 2011/66 esas, 2011/218 karar sayılı dosyası ile açmış olduğu boşanma davası reddedilmiş, bu karar 25.05.2011 tarihinde kesinleşmiştir. Temyiz incelemesine konu dava ise 19.03.2015 tarihinde açılmıştır. Davanın açıldığı tarih itibariyle Türk Medeni Kanunu'nun 166/son maddesinde belirtilen 3 yıllık sürenin dolduğu ve kesinleşme tarihinden itibaren ortak hayatın yeniden kurulamadığı anlaşılmaktadır....

              "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı erkek Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine dayalı olarak "fiili ayrılık" nedeni ile boşanma davası açmış, davacı erkek tarafından açılıp ret ile sonuçlanan ilk boşanma davasının 29.03.2012 tarihinde kesinleştiği, tarafların ilk boşanma davasının reddinden sonra ortak hayatı yeniden kurmak için bir araya gelmedikleri, ortak hayatın yeniden kurulmadığı, Türk Medeni Kanununun 166/son maddesi koşullarının açılan bu davada oluştuğu anlaşılmaktadır. Mahkemece ilk davanın reddinden sonra tarafların 10 yıl süreyle bir araya gelmedikleri davalı kadının cevap dilekçesiyle de anlaşılmıştır....

                Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı-karşı davalı erkek tarafından açılıp ret ile sonuçlanan ilk boşanma davasının 01/02/2011 tarihinde kesinleştiği, tarafların ilk boşanma davasının reddinden sonra ortak hayatı yeniden kurmak için bir araya gelmedikleri, ortak hayatın yeniden kurulamadığı, Türk Medeni Kanunu'nun 166/son maddesi koşullarının açılan bu davada oluştuğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen duruma göre, davacı-karşı davalı erkeğin Türk Medeni Kanunu'nun 166/son maddesine dayalı olarak açtığı boşanma davasının da kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ret hükmü kurulması isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir....

                  Türk Medeni Kanununun 166/son maddesine göre; boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak, feragat ile sonuçlanan davalarda ise feragat tarihinden itibaren üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir. Toplanan delillerden, özellikle ortak çocuk ...'in beyanına göre; davacı erkeğin feragat edilen davasından sonra tarafların evlilik birliğini devam ettirmek amacıyla birlikte yaşadıkları, aynı odayı paylaştıkları, birlikte tatile gittikleri, en son 2014 yılında ise tartışarak müşterek yaşama son verdikleri anlaşılmaktadır. Davacı erkek, ortak hayatın yeniden kurulmadığını kanıtlayamamıştır. O halde davanın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir....

                    UYAP Entegrasyonu