Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme Uyuşmazlık, davacı erkek tarafından açılan boşanma davasında fiili ayrılık nedeniyle boşanma davasının kabulü şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, ortak hayatın yeniden kurulup kurulmadığı, kusur belirlemesi, kadın yararına nafakaların ve manevî tazminatın hükmedilme şartları oluşup oluşmadığı ve miktarları noktasında toplanmaktadır. 2. İlgili Hukuk 4721 sayılı Kanun'un 4 üncü, 166 ıncı maddesinin son fıkrası, 169 uncu, 174 üncü, 175 inci, 182 nci, 327 nci, 328 inci, 329 uncu, 330 uncu, 331 inci ve 336 ncı maddeleri. 6100 sayılı Kanun'un 370 inci ve 371 inci maddeleri. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 50 nci ve 51 inci maddeleri. 3....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Türk Medeni Kanununun 170/3. maddesi uyarınca ayrılığa karar verilebilmesi için dosyada ortak hayatın yeniden kurulma olasılığının bulunması gerekir. Dosya kapsamından tarafların 2012 yılı Haziran ayından beri fiilen ayrı yaşadıkları, davacı erkeğin davalı kadını istemediği, birlikte yaşamaktan kaçındığı, davalı kadının ise eşinin ailesini istemediği ve birlik görevlerini yerine getirmediği, tarafların mahkemenin de kabulünde olduğu üzere eşit kusurlu olduğu anlaşılmakta olup, ortak hayatın yeniden kurulma olasılığının bulunduğuna dair dosyada delil de bulunmamaktadır....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davalı-karşı davacının talebiyle ilgili olarak yapılan yargılama sonucunda karşı dava dilekçesinde dayandığı hususları ispatlayamadığı, daha önceki boşanma davasının reddine ilişkin kararın 17/02/2016 tarihinde kesinleştiği, bu kararın kesinleşmesinden başlayarak işbu dava tarihine kadar üç yıl geçtiği, bu süre içinde ortak hayatın yeniden kurulamadığı, daha önceki boşanma davasının reddine ilişkin kararın gerekçesinde "davalıya yükletilebilecek bir kusurun ispatlanamadığı" belirtildiği, sözü edilen boşanma davasına kadar gelinen süreçte davalı-karşı davacının kusurunun bulunmadığına kesin hüküm teşkil ettiği, sözü edilen davadan sonra ve fiili ayrılık süresi içinde davalı-karşı davacının bir kusuru iddia ve ispat edilemediği, fiili ayrılığa yol açan ve boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra da ortak hayatın kurulması yönünde bir girişimi ve çabası bulunmayan davacı-karşı...
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 17.10.2007 tarihinde evlendiklerini ortak 2 çocuklarının bulunduğunu, davalının söz, tutum ve davranışları nedeniyle evlilik biriğini sürdürme imkanının kalmadığını, davacı tarafından Adıyaman Aile Mahkemesinin 2014/370 Esas, 2015/509 Karar sayılı dosyası ile açılan boşanma davasının reddedildiğini ve 26.04.2017 tarihinde kesinleştiğini, daha sonra tarafların bir araya gelmediğini, evlilik birliğinin temelinden sarsılması ve ortak hayatın tekrar kurulamaması sebebiyle tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. II....
Bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda erkeğin boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, nafakalar hususunda mahkemenin bozma öncesi kararında hüküm verildiğinden bu hususta yeniden hüküm tesisine yer olmadığına karar verilmiştir. Davalı-davacı kadının erkeğin boşanma davasında verdiği cevap dilekçesinde talep ettiği yoksulluk ve iştirak nafakası boşanmanın fer'i niteliğindedir. Ancak başanma hükmüyle birlikte veya boşanma kararı verilip, boşanma hükmü kesinleştikten sonra bu konularda karar verilebilir. Mahkemece ilk kararda boşanma davası reddedilmiş, bu hüküm temyiz edilerek bozulmuştur. Dolayısıyla yoksulluk ve iştirak nafakası konusunda daha evvel verilmiş ve kesinleşmiş bir hüküm bulunmamaktadır. O halde erkeğin boşanma davası kabul edildiğine göre, davalı-davacı kadının yoksulluk ve iştirak nafakası talepleri hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır....
Birleştirilen boşanma davası koca tarafından 25.01.2011 tarihinde açılmış, koca boşanma sebebi olarak, daha önce kendisi tarafından açılıp reddedilen davadan sonra eşiyle bir araya gelmediklerine, ortak hayatın yeniden kurulmadığına dayanmıştır (TMK.md.166/4). Gerçekten de, koca tarafından 07.12.2004 tarihinde eşine karşı boşanma davası açıldığı, davanın reddedildiği, kararın 15.10.2007 tarihinde kesinleştiği, kesinleşmeden başlayarak üç yıl geçtiği, bu süre içinde ortak hayatın yenide kurulmadığı toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Bu ret kararı, sözü edilen dava tarihine kadar gelinen süreçte kadının kusurunun bulunmadığı konusunda kesin hüküm teşkil eder....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Dava Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesine dayalı evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanmaya karar verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda Türk Medeni Kanununun 170.-172. maddeleri gereğince tarafların 2 yıl müddetle ayrılıklarına hükmetmiştir. Anayasanın 141/3.maddesi gereğince "mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılmalıdır" Medeni Kanunun 170/3. maddesine göre "dava boşanmaya ilişkinse, ancak ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunduğu takdirde ayrılığa karar verilebilir." Bu durumda, davacımutlak bir boşanma nedenine dayanmış ve bunun varlığını kanıtlamış olsa bile, hakim barışma olasılığını gördüğü takdirde boşanma yerine ayrılığa hükmedebilecektir....
TMK'nın 170. maddesine göre; "Boşanma sebebi ispatlanmış olursa, hakim boşanmaya veya ayrılığa karar verir. Dava yalnız ayrılığa ilişkinse, boşanmaya karar verilemez. Dava boşanmaya ilişkinse, ancak ortak hayatın yeniden kurulması olasılığı bulunduğu takdirde ayrılığa karar verilebilir." Dosya incelendiğinde; mahkemenin de kabulünde olduğu üzere sadakat yükümlülüğünü ihlal eden ve maddi yükümlülüklerini yerine getirmeyen koca birliğin sarsılmasına sebep olan olaylarda tam kusurludur. Ancak Türk Medeni Kanunu’nun 170. maddesi uyarınca ayrılık kararı verilebilmesi için boşanma sebeplerinin ispatlanmış olması ve ortak hayatın yeniden kurulması olasılığının bulunması gerekmektedir. Eldeki davada, boşanma sebepleri gerçekleşmekle birlikte, tarafların yeniden bir araya gelme ihtimali toplanan delillerle kanıtlanamamıştır. Bu itibarla mahkeminin davanın reddi kararı usul ve yasaya uygundur....
hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması sebebiyle, her üç dava arasında bağlantının mevcut olması nazara alındığında, davaların birleştirilmelerine karar verilmesinin gerekeceği, bu sebeple kadının tedbir nafakası (TMK m. 197) davasına karşı erkeğin açtığı karşılık boşanma davasına karşı kadın tarafından açılan boşanma ve ziynet eşyası alacağı davasında tefrik kararı verilmeyip, her üç davanın birlikte sonuca bağlanmasının usul ekonomisi gereğince sonucu itibariyle doğru olduğunun anlaşılmasına göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. 2- Mahkemece; boşanmaya sebep olan olaylarda davalı-davacı erkeğin tamamen kusurlu olduğu kabul edilerek, davacı-karşı davalı kadının davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, davalı-karşı davacı erkeğin boşanma davasının ise reddine karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davacı-karşı davalı kadının başkalarının yanında eşinden para istemesi...
Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa, hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin malların yönetimine ilişkin önlemleri alır.Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hale gelmesi üzerinde de yukarıdaki istemlerde bulunabilir." Somut olayda davacı, "ayrı yaşamada haklılık" olgusuna dayalı olarak tedbir nafakası isteminde bulunmuştur. Bu iddiasını boşanma davasının reddinden sonra müşterek hayatın devam ettirilememesi nedenine dayandırmaktadır....