Rejim ise, evliliğin boşanma veya iptal kararıyla sona ermesi halinde buna ilişkin davanın açıldığı, ölümle sona ermesi halinde, ölüm tarihinden, mal ayrılığına geçilmesi kararı verilmesi halinde ise, buna ilişkin dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer (TMK m. 225). Buna göre, boşanma kararı kesinleşmedikçe tasfiye talebi incelenemez. Mahkemenin harcın tamamlanmasından sonra tasfiyeye ilişkin talebin boşanma davasından tefrik edilmesi ve boşanmanın kesinleşmesinin beklenmesi gerekirken yapılmamış boşanma davasının reddine karar verilmesine rağmen bu taleple ilgili olumlu yada olumsuz hüküm kurulmamıştır....
Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalar, boşanma davasının eki niteliğinde değil ise de, evlilik birliği sona ermeden açılamaz, diğer bir anlatımla boşanmaya bağlı olup boşanma hükmünün kesinleşmesinden sonra bu hakların ileri sürülmesi mümkün olabilir, aksi halde tasfiye yapılamaz.(TMK.225/2,227. md.) TMK.nun “ “Aile Hukuku” ” ile ilgili ikinci kitabındaki düzenlemeler, TMK.nun 178.maddesi metni ve bu maddenin gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde; kanun koyucunun boşanan eşlerin karşılıklı olarak birbirlerine karşı maddi ve manevi her türlü dava haklarını 1 yıllık süre içerisinde kullanmalarını amaçladığı, bu süreyi sadece maddi-manevi tazminat ve yoksulluk nafakası ile sınırlı tutmadığı, boşanmanın sonucuna bağlı bulunan ve ancak boşanma kararının kesinleşmesi ile gündeme getirilebilecek olan mal rejimine ilişkin davaların da TMK.nun 178. maddesi hükmü kapsamında düşünülmesi gerektiğini ortaya koymaktadır....
Aile Mahkemesinin 2011/951 Esas sayılı dosyası ile boşanma davalarının devam etmekte olduğunu, ferdileştirme işlemi sırasında 559 ada 2 parsel üzerindeki 12 nolu bağımsız bölümün davalının çok yakın arkadaşı ... adına tescil ettirildiğini, boşanma davasının henüz sonuçlanmadığını, mal rejiminden kaynaklanan alacakların ifasının mümkün olmayacağından tapu kaydının iptali ile davalı eş ... adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davanın muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil talebine ilişkin olup , davacı ile davalılardan ...'ın evli oldukları, dava konusu taşınmazın aile birliğinin devamı sırasında edinildiğinin bildirildiği, davacı ile davalının boşanma davasının derdest olup mal rejiminden kaynaklanan alacakların ifasının talep edildiği, TMK 256 ve devamı maddeleri uyarınca mal rejiminin tasfiyesi hükümleri çerçevesinde uyuşmazlığın incelenip değerlendirilmesinin gerektiği, davanın ......
Anlaşmalı boşanma kararında, mahkemenin uygun bulduğuna gerekçesinde açıkladığı yazılı boşanma anlaşmasının 4. maddesi "dava bittikten sonra taraflar birbirlerinin aleyhine alacak, tazminat ve nafakası davası açmayacaklardır" metnini taşımaktadır. Anlaşma maddesinde; "nafaka ve tazminat" durumu ayrıca belirtildiğine göre; buradaki "alacak" ifadesi; mal rejiminin tasfiyesi, kişisel mal varlığının aidiyetine ilişkin bir anlaşma olarak kabul edilmeli; hüküm bu şekilde anlaşılmalıdır. Açıkladığım nedenlerle; davacı anlaşmalı boşanmanın eki haline getirilen yazılı boşanma anlaşmasıyla boşanmanın eki niteliğinde olmayan malvarlığına ilişkin alacak talebinin bulunmadığını kabul etmiştir. Davacı bu kabulüyle bağlıdır. Sonradan aynı konuda açılan dava bu nedenle dinlenemez. Temyiz edilen hüküm davanın reddine karar verilmek üzere bozulmalıdır. Onama kararına bu sebeple katılmıyorum. 07.10.2015...
Alacaklısından mal kaçırmak amacında olan borçlu bu durumda amacına uygun bir mahkeme kararı elde edebilecektir. Somut olayda, davalı borçlu ile diğer davalı eşi, boşanma davasına esas olmak üzere bir protokol hazırlamış ve bunu mahkemeye sunmuşlardır. Davacı alacaklı, anılan protokol ile borçlu tarafından eşine devredilen taşınmazlar hakkındaki tasarrufların iptalini istemiştir. Davacının asıl amacı, boşanmaya ilişkin mahkeme hükmünün iptali değil, taşınmaz devrine ilişkin tasarrufun iptalidir. Tasarrufun tarafları, karı-kocadır. Boşanma davasında tarafların mal bölüşümü mahkeme tarafından belirlenmiş değildir. Tarafların mahkemeye anlaşma şeklinde bildirdikleri iradeleri ile mal paylaşımı belirlenmiştir. Bu gibi hallerde borçlunun alacaklısından mal kaçırabilme imkânı vardır....
Bu bakımdan boşanma dava dosyasındaki tarafların karşılıklı olarak eşya, tazminat ve nafaka ile ilgili beyanları ve anlaşmalarının boşanmanın fer'i (eki) niteliğindeki konulara ilişkin olduğu, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin bir anlaşma yapılmadığı, davacının boşanma dava dosyasında mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkından feragat ettiğine ilişkin açık bir beyanı olmadığı gibi, mal rejiminin tasfiyesine yönelik, hükme esas alınan bir protokol (anlaşma belgesi) de bulunmadığına göre, davacı tarafından eldeki davanın açılmasına engel bir durum yoktur. Açıklanan nedenlerle, mahkemece iddia ve savunma çerçevesinde taraf delilleri toplanarak tartışılması ve tüm deliller değerlendirildikten sonra talebin esası hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir....
Aile Mahkemesi tarafından ise TMK'nın 214. maddesi gerekçe gösterilerek boşanma davasının Kayseri 5. Aile Mahkemesinde görülmesi nedeniyle görevsizlik kararı verilmiş ise de bahsedilen yasa maddesinde boşanma davasının bakıldığı yer mahkemesi tabiri kullanılmadığı, boşanma davasında yetkili olan mahkemelerin de yetkili olacağı husus düzenlendiği, TMK'nın 168. maddesinde davacının yerleşim yerinde de boşanma davası açılma imkanı olduğu, dolayısıyla dava dilekçesinden anlaşıldığı üzere davacının adresi ... ilçesi olduğu gerekçesiyle yetkisizlik yönünde hüküm kurulmuştur. TMK'nın 214. maddesinde “Eşler veya mirasçılar arasında bir mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda, aşağıdaki mahkemeler yetkilidir: 1. Mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölenin son yerleşim yeri mahkemesi, 2. Boşanmaya, evliliğin iptaline veya hâkim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi durumunda, bu davalarda yetkili olan mahkeme, 3....
Sözleşmeyle başka mal rejimi seçilmediğinden, eşler arasında evlenme tarihinden 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM'nin 170.m.), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise, yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK'nun 202, 4722 sayılı Yasa'nın 10.m.). Taraflar 16.09.2010 tarihinde açılan 13.12.2011 tarihte kesinleşen boşanma davası ile boşanmışlardır. Tasfiyesi talep edilen kıdem-ihbar tazminatı ve kullanılmayan izin ücreti davalıya mal rejimi sona erdikten sonra 01.12.2010 tarihinde verilen çıkış belgesi uyarınca ödendiği anlaşılmaktadır. TMK'nun 219. maddesi uyarınca, edinilmiş mal olarak tasfiye kapsamında kabul edilmesi gereken mevcut malvarlığı kapsamındaki alacaklar muaccel hale gelmiş (TBK.m.90) alacaklardır....
Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/ 261 Esasında kayıtlı boşanma davası bulunmaktadır. Taraflar arasındaki mal rejimi TMK'nun 225/ 2. maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermekte olup mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkı boşanma dava tarihi itibariyle doğar. Ancak bu hakkın kullanılabilmesi ve tasfiyeye karar verilebilmesi için boşanma davasının olumlu sonuçlanarak kesinleşmesi gerekir. Somut olayda taraflar arasında devam eden boşanma davası bulunduğu saptanmış olup bu boşanma davasının açılmasıyla davacının mal rejiminden kaynaklanan alacak hakkı doğmuştur. Ancak tasfiyeye karar verilebilmesi için boşanma davasının sonucunun beklenmesi ve HGK'nun 27.06.2012 tarih 2012/ 8-268 Esas, 2012/420 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere boşanma davası bekletici mesele yapılmalıdır. Bu halde boşanma davasının olumlu sonuçlanması durumunda TMK'nun 214/2. maddesindeki yetki şartı da gerçekleşmiş olacağından mahkemece ......
Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; davacının boşanmaya ilişkin beyanlarını kabul etmediklerini, davacı boşanma davası ile birlikte mal rejiminin tasfiyesi davası ikame ederek katılma alacağı ve değer artış payı alacağı talep etmiş ise de boşanma davasının sonucunun mal rejiminin tasfiyesi davasının sonucunu etkileyeceğinden, boşanma kararı kesinleşmeden mal rejimi davasında karar verilemeyeceğinden, bu nedenle her iki davanın birlikte görülmesi imkanı bulunmadığından mal rejiminin tasfiyesi davasının tefrikini talep ettiklerini, davacının mal rejiminin tasfiyesi davası için iddiaları somutlaştırma yükümlülüğüne uymadığını, Yargıtay'ın yerleşik kararları gereği davacının her bir mal varlığından ne talep edildiğini açıklaması gerekmekte olup mahkemece verilen bu ara karara ve süreye riayet etmeyen davacının davasının açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiğini, davacının hangi mal varlığından ne talep ettiği hususunun açık olmaması bir yana, talep ettiği katılma...