Öyleyse, sözü edilen reddedilen boşanma davasından önceki olaylardan dolayı, artık kadın kusurlu sayılamaz. Ret kararının kesinleşmesinden sonra geçen fiili ayrılık süresi zarfında kadına atfedilebilecek bir kusur ortaya konulamamıştır. Fiili ayrılık süresi zarfında 11.02.2008 tarihinde kadın tarafından “nafakanın artırılması” davası açılmış, kadının ayrı yaşamaktaki haklılık durumunun devam ettiği kabul edilerek, nafakanın artırılmasına karar verilmiş, bu karar da Yargıtay denetiminden geçerek 13.10.2009 tarihinde kesinleşmiştir. Kocanın, 04.02.2010 tarihinde açtığı “nafakanın kaldırılması” davası ise, “nafaka bağlanmasını gerektiren koşullarda bir değişiklik olmadığı” gerekçesiyle reddedilmiş, bu karar da kesinleşmiştir. Gerçekleşen bu durum ve kesinleşen kararlar karşısında boşanma sebebini oluşturan fiili ayrılıkta kadına yüklenebilecek bir kusur bulunmamaktadır. Sözü edilen kesinleşmiş hükümlere aykırı tanık beyanlarına üstünlük tanınamaz....
Bu fıkrayla “eşlerin sürekli ve fiili olarak ayrı yaşama biçimini benimsemeleri halinin, birlikte yaşama istek ve inancının kalmaması” değerlendirmesiyle evlilik birliğinin temelden sarsıldığı kabul edilerek eylemli ayrılık ilkesi benimsenmiştir. 14. Türk Medeni Kanunu’nun 166/4. maddesinde yazılı “eylemli ayrılık sebebine” dayanan boşanma davalarında, boşanma kararı verilebilmesi için eşlerin kusur durumunun bir önemi bulunmamaktadır. Burada; TMK’nın boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayatın yeniden kurulamamış olması boşanma kararı verilebilmesi için yeterlidir. Eylemli ayrılık sebebine dayalı boşanma davalarında kusur belirlemesi boşanmanın eki niteliğindeki istekler yönünden önem taşımaktadır. 15....
Davacı erkeğin bu davası ise mahkemece, “Açılan davada; davacı dava dilekçesinde ve cevaba cevap dilekçesinde tanık dahil hiçbir delile dayanmadığı... davacı tarafça da ispata yönelik, inandırıcı ve somut deliller de gösterilmediği ve dava ispatlanamadığı” gerekçesiyle reddedilmiş ve erkeğin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine ilgili bölge adliye mahkemesince “dava dilekçesindeki açıklamalardan davanın TMK 166/son maddesine göre fiili ayrılık hukuki nedenine dayalı olarak açılan boşanma davası olduğu, buna ilişkin dosya numaralarını dilekçesinde açıkça bildirmesine rağmen, evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayanılarak yargılamanın yürütülmesinin yerinde görülmediği ancak; erkeğin dava dilekçesinde boşanma davasına ilişkin dosya numaralarını bildirmiş olsa da dosyalar ve tarafların adres kayıt sistemindeki adreslerinin farklı olmasının tek başına tarafların 3 yıl boyunca biraraya gelmediklerini ispata yeterli olmadığı, bu suretle davacının davalı ile biraraya...
gerçekleşen kusurlu davranışları yanında fiili ayrılık döneminde davalı kadının davacı erkeğe hakaret ve tehdit ettiği, bu nedenle ceza aldığı anlaşılmaktadır....
ayrılık nedenine dayalı TMK. 166/Son maddesi gereğince boşanmaya ve nafakanın kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Davalı kadın vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde; ilk derece mahkemesi tarafından yapılan 10/07/2019 tarihli ön inceleme duruşmasında davacının dava dilekçesinin içeriğini tekrar ettiği, uyuşmazlık tespitinde de anlaşamadıkları konuların boşanma ve fer'ilerine ilişkin olduğunun belirtildiği, ön inceleme duruşmasının bu şekilde tamamlanarak uyuşmazlık tespitinin yapıldığı, daha sonra 18/11/2019 tarihli celsede davacının boşanma sebebi olarak hem evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı hem de fiili ayrılığa dayalı boşanmayı talep ettiğini beyan ettiği, ilk derece mahkemesince davacının 166/1 nedeniyle boşanma talebinin reddine, 166/4 maddesi uyarınca fiili ayrılığa dayalı boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verildiği, bu durumun usul ve yasaya aykırı olduğu, davacının dava dilekçesinde fiili ayrılık nedenine dayalı boşanma sebebine dayanmadığı, ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra da iddiasını genişletemeyeceği, davalı vekilinin bu...
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı erkek tarafından her iki dava yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Mahkemece davalı-davacı erkeğin eşiyle barışma girişiminde bulunması nedeniyle davacı-davalı kadının birlik görevlerini yerine getirmemek için ortak konuttan ayrılmasına ilişkin davranışını hoşgörüyle karşılayıp affettiği ve bu olaya dayalı olarak boşanma kararı verilemeyeceği belirtilerek erkeğin davasının reddine karar verilmiş ise de; erkeğin fiili ayrılık döneminde barışma girişiminde bulunması evlilik birliğini sürdürme konusunda bir iyi niyet göstergesi olup, tek başına eşinin kusurlu davranışlarını af anlamına gelmez....
Davacı tarafından daha önce açılan ve reddedilen boşanma davasında davacının eşine ve evine karşı sorumsuz davranışlar içerisinde olduğu, davalıya hakaret ve küfür içeren sözler sarfettiği bu sebeple kusurlu olduğu hükmen belirlenmiştir. Kocanın açtığı boşanma davaları bakımından verilen ret kararları, davalı (kadın)'ın kusurunun bulunmadığına kesin hüküm teşkil eder. Fiili ayrılık süresi içinde davalının kusuru ispatlanmamış, aksine kocanın bir başka kadınla yaşadığı da gerçekleşmiştir. O halde boşanmaya sebep olan fiili ayrılıkta davacı tam kusurludur. Davacının davalıya yönelik hakaret ve küfür içeren sözleri ve başka kadınla ilişkisi davalının kişilik haklarına saldırı oluşturur....
Fiili ayrılık döneminde her iki tarafa kusur olarak yüklenebilecek bir olayın varlığı da ispatlanamamıştır. Her ne kadar bölge adliye mahkemesince fiili ayrılık dönemi içerisinde davacı erkeğin, davalı kadın ve müşterek çocukların oturduğu ve eşi ile yarı yarıya hissedar olduğu taşınmazını ortaklığın giderilmesi davasına konu etmesi, davalı kadın ve çocukları müşterek konuttan çıkarmaya yönelik kötü niyetli bir hareket olarak değerlendirilerek erkeğe kusur olarak yüklenmiş ise de kanuni yollardan hakkını araması erkek aleyhine kusur olarak değerlendirilemez. O halde, somut olayda evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet veren olaylarda bir tarafın kusurunun diğerine oranla daha ağır olmadığı, ilk derece mahkemesinin de kabulünde olduğu üzere dayanak karşılıklı boşanma davasını açarak boşanma sebebi yaratan tarafların eşit derecede kusurlu olduklarının kabulü gerekir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Dava evlilik birliğinin yeniden kurulamaması nedenine dayalı (TMK 166/son) boşanma, karşı dava ise TMK'nun 166/1 maddesi gereğince açılmış şiddetli geçimsizlik nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma davasıdır. Davacı tarafından TMK 166/son maddesine dayalı olarak açılan davada yasada öngörülen boşanma şartlarının gerçekleştiği, ancak ilk derece mahkemesince dava ve karşı dava kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; Dairemizin 18.12.2019 tarih 2019- 1361 Esas 2019/1375 karar sayılı ilamıyla HMK' nun 353/1- a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilen Konya 3....