Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3.kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır....
Bu hali ile İİK'nın 277 ve devam eden maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali benzeri bir iptal niteliğindedir. Ancak somut olarak BK 18. maddesinde düzenlenen muvazaa olgusuna dayanıldığından uyuşmazlığında bu hukuki niteleme üzerinden çözümlenmesi zorunludur. Mahkemecede; BK 18. maddesinde düzenlenen muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle dava reddedilmiş ise de; böyle bir sonuç mevcut delil durumu ve hükme esas alınan bilirkişi raporu ile uyuşmamaktadır. Zira hükme esas alınan raporların bilirkişiler marka değeri belirlemede uzmanlıkları olmadığını açıkca belirttikleri gibi; marka bedelinin ödendiğine ilişkin kayıtların yer aldığı davalının ticari defterlerinin de usulüne uygun kapanış onayının bulunmadığını açıklamışlardır. Bilirkişi raporu bu niteliği itibariyle hükme eses alınabilir nitelikte değildir....
(Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Kural olarak, ölünceye kadar bakım sözleşmesine dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18))....
TBK’nın 19. maddesinde “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.” ifadeleri mevcut olup, daha çok sözleşmenin yorumuyla ilgili olduğundan, öğreti ve uygulamada muvazaa kapsamlı olarak incelenmiş ve belirli kurallara bağlanmıştır (Benzer hüküm 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 18. maddesinde de yer almaktaydı.). Gerek öğretide, gerek uygulamada muvazaa, mutlak ve nispi muvazaa olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. “muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibarıyla nispi muvazaa türüdür....
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK'nın 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar....
(Kapatılan)19. Hukuk Dairesi 2011/4259 E. , 2011/14005 K."İçtihat Metni"Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi Tarih : 10.11.2010 Nosu : 2010/120-2010/569 - K A R A R - Uyuşmazlık, davalılar arasındaki alacağın temliki sözleşmesinin muvazaa sebebiyle butlanla malul olduğunun tespiti istemine ilişkin olup mahkemenin benimsemesinin de bu şekilde olmasına, ıslah dilekçesinde talep edilen alacağın ise davalı ...'tan istenip bu davalı ile davacı arasında satış ilişkisi bulunmamasına, satış akdinin bu davada ihtilaf konusu olmamasına göre BK. 18. maddesine dayalı uyuşmazlık hakkında verilen kararın temyiz incelemesi Dairemizin görevi dışındadır. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle dosyanın temyiz incelemesini yapmakla görevli Yüksek 4. Hukuk Dairesi Başkanlığına gönderilmesine, 14.11.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....
nin diplomasını kullanarak işlettiği, bu durumun idare mahkemesi kararıyla tespit edildiği ancak davalıların eyleminin BK 18. madde anlamında muvazaa olarak nitelendirilmeyeceği, çünkü tarafların başkalarından gizlemek istedikleri bir iradeleri ve asıl iradelerinden farklı olarak başka bir sözleşme bulunmadığı, eczane işletme yasal şartlarının amacının eczaneden mal ve hizmet alanların sağlıklarının korunması olup diğer eczacıların ekonomik menfaatlerinin korunması olmayacağı, ayrıca burada davacı eczacıların gördükleri doğrudan bir zararın bulunmadığı, bu nedenle BK 41. madde gereğince de maddi tazminat talebinde bulunamayacakları, BK 49. maddesindeki kişilik hakkının ihlali şartı gerçekleşmediğinden manevi tazminat talebinin kabul edilemeyeceği, BK 48. maddesinin de tacir olmayanlar hakkında uygulanacağı ve tarafların tacir olması nedeniyle bu maddenin de uygulanma yerinin olmadığı, ... 56 ve 57. maddesinde düzenlenen haksız rekabet koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle, davanın reddine...
Dava BK'nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptaline ilişkindir. HMK'nin 33.maddesine göre Hakim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme Hakime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile Hakim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur. Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir....
Somut olaya dönüldüğünde; dava dilekçesinde ve yargılama sırasındaki beyanlara göre; görülmekte olan dava bakımından davacı tarafın hem Türk Borçlar Kanunun 19. Maddesinde düzenlenen muvazaa hukuksal nedenine, hem de İİK'nın 277 ve devamı madde hükümlerine dayandığı anlaşılmaktadır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK'nun 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Diğer bir ifade ile, İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar....
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 21/04/2022 NUMARASI : 2021/441 ESAS, 2022/383 KARAR DAVA KONUSU : Tasarrufun İptali (TBK 19. madde) KARAR : Samsun 2....