Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece, davacının bedelde muvazaa iddiası kabul edilerek 01.04.2013 tarihli akitteki satış bedeli ve tapu masrafları ile birlikte 83.375,00 TL depo edilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir. Önalım davalarında davacı, önalım bedelinin tapuda gösterilen değerden az olduğunu ileri sürerek bedelde muvazaa iddiasında bulunması halinde bu iddiasını her türlü delille ispatlayabilir. Dava konusu payın keşfen belirlenen değeri de tek başına bedelde muvazaa iddiasını kanıtlamaya yeterli değildir. Somut olayda, davacı 15.04.2013 tarihli akte karşı bedelde muvazaa iddiasını ileri sürmüş ise de dava tarihinin 18.04.2013 olması yani ikinci akitten sonra dava açılmış olması nedeniyle 01.04.2013 tarihli ve 15.04.2013 tarihli akitler arasındaki satış bedeli farkına dayanılarak bedelde muvazaa iddiası ileri sürülemez....

    yapılarak şimdilik her müvekkili için 1.000,00 TL, bedelde indirim tutarları ile ihtarname ücretinin avans faizi ile birlikte müvekkillerine ödenmesine, yargılama gideri ve vekâlet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

    (Bknz, Yargıtay 3.HD 2021/3054 Esas ve 2021/12487 Karar) Bu durum karşısında; dava konusu araçta gizli ayıp olduğu, davacı taraf her ne kadar misli ile değişim talebinde bulunmuş ve ayıbın önemli nitelikte olduğu belirlenmiş, ayrıca saptanan bedelde indirim tutarı araç değerine göre yüksek gibi görünmekte ise de, aracın davacı elinde iken kaza yapmış olması ve kullanım süresi gözetildiğinde bedelde indirime hükmedilmesinin hakkaniyete uygun olacağı düşüncesiyle mahkemenin yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Bununla birlikte; davalılar, dava açıldığı tarihte temerrüde düştüğünden ve hakimin takdir yetkisini kullanarak bedelde indirim bedeline hükmetmiş olduğundan dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken faize hükmedilmemesi yasaya aykırı bulunmakla bu yöne ilişkin davacı vekilinin istinaf sebebi yerinde görülmüş, davacının sair ve davalıların ise tüm istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir....

      Resmi belgede yazılı bedelin aksi ispat edilemediğine göre ilk derece mahkemesinin satış bedelinin 50.000,00 TL olduğunu kabul ederek, bu bedel üzerinden nispi metod yöntemine göre hesaplanan 10.000,00 TL indirim bedeline hükmetmesi doğrudur. Ayrıca satış bedeli üzerinden harcı yatıran ve bu bedelin iadesini isteyen davacının daha sonra ıslahla seçimlik hakkını değiştirmesi sonucu satış bedelinin altında belirlenen indirim miktarı yönünden yeniden talepte bulunmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak; davacı taraf, davadan önce davalıya gönderdiği ihtarnamede, satış bedelinden indirim talebinde bulunmamış, sözleşmeden dönüldüğünün belirterek satış bedelinin iadesisini istemiş ancak dava sırasında yapılan ıslahla bu seçimlik hakkını değiştirerek, bedelde indirime dönüştürmüştür....

      Davacı vekili, 06/06/2019 tarihli ıslah dilekçesiyle özetle, ayıp sebebiyle fazla ödendiği belirtilen ayıp sebebiyle bedelde indirim olarak 8.000,00- TL.'nin satış tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talepli olarak ıslah etmiştir....

      Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir. 1) Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2) Davacılar vekili bedelde muvazaa iddiasında bulunmuş, bedelde muvazaa iddiasında bulunan davacının muvazaayı her türlü delil ile kanıtlama imkanı bulunmasına karşın; dosya kapsamı içerisinde davacıların muvazaa iddiası yeterli delillerle kanıtlanamamıştır. Dairemizin 24.02.2015 tarihli bozma ilamında bu husus belirtilmiş olmasına ve mahkemece de bozma ilamına uyulmasına karar verildiği halde bozma gereği yerine getirilmeyerek bedelde muvazaa iddiasının kabulü ile keşifte belirlenen değer ve tapu masrafları toplamı olarak depo edilen 82.587,50 TL miktarın davalıya ödenmesine karar verilmesi doğru değildir....

        Eldeki davada davacı dava dilekçesi ile taşınmazın ayıpsız misli ile değişimini talep etmiş, 27.10.2020 tarihli celsede ayıpsız misli ile değişimin mümkün olmaması halinde ayıp oranında bedelde indirim talebi olduğunu vekili aracılığı ile belirtmiş, yine istinaf dilekçesinde seçimlik talebini bedelde indirim olarak bildirmiştir. Bu halde davacının seçimlik hakkını taşınmaz bedelinden ayıp oranında indirim olarak seçtiğinin kabulü gerekir. Ayıp nedeni ile satış bedelinden indirilecek miktarın tespitinde, doktrinde, "mutlak metod", "nispi metod" ve "tazminat metodu" adıyla bilinen değişik görüşler mevcutsa da gerek Dairemiz gerekse Yargıtay tarafından, öteden beri uygulanan "nispi metod" olarak adlandırılan hesaplama yöntemi benimsenmektedir. Nisbi metoda göre; satış tarihi itibariyle satılanın, ayıpsız ve ayıplı değerleri arasındaki oranın, satış bedeline yansıma miktarı belirlenmektedir....

        Somut olayda; davacı vekili, bedelde muvaaza iddiasında bulunarak müvekkilinin önalım hakkı nedeniyle davaya konu payların iptali ile müvekkili adına tescilini talep etmiş, davalılar bedelde muvaaza iddiasını kabul etmeyerek davanın reddini savunmuşlardır. Davacı taraf satış sözleşmesinin tarafı olmadığı için bedelde muvazaa iddiasında bulunabilir ve bu iddiasını her türlü delille ispat edebilir. Bilirkişiler marifetiyle yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporu, tek başına bedelde muvazaanın varlığını göstermez. Mahkemece, davacının bedelde muvaaza iddiası kabul edilerek tapudaki satış akdinde yazılı bedelden daha düşük bir miktarın depo edilmesine karar verilmiş ise de; davalı ... ile davalıya pay satan ...’nin bedelde muvaaza yaptıkları hususu geçerli delillerle kanıtlanamamıştır....

          Davacı, önalım bedelinin tapuda gösterilen değerden az olduğunu ileri sürerek bedelde muvazaa iddiasında bulunması halinde bu iddiasını kanıtlamalıdır. Davacı satış sözleşmesinin tarafı olmadığından bedelde muvazaa iddiasını her türlü delille ispatlayabilir. Ancak keşif tek başına bedelde muvazaa iddiasını kanıtlamaya yeterli değildir. Somut uyuşmazlıkta, davalıya çekişme konusu hissenin mülkiyetinin naklini sağlayan resmi senet içeriğinden payın 25.000,00 TL bedelle satışının yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı ve müdahiller payın gerçekte daha düşük olduğunu önalım hakkına engel olmak için bedelin muvazaalı olarak yüksek gösterildiğini iddia etmişlerdir. Davacılar, satış sözleşmesinin tarafı bulunmadığından bedelde muvazaa iddiasının tanık dahil her türlü delil ile kanıtlanması mümkündür. Bilirkişi raporunda davaya konu payın değeri 11.160,00 TL, ödenmesi gereken harç 290,00 TL olarak hesaplanmıştır....

            Borçlar Yasası’nın 360. maddesi uyarınca eserin ayıplı olması halinde iş sahibi eserin reddi ile bedelin iadesini isteyebileceği gibi ayıbın derecesine göre bedelde indirim yapılmasını isteyebilir. Oysa bilirkişi raporunda bu hususta bir inceleme yapılmış değildir. Sözleşmede ayıplar için garanti verildiğinden garanti süresince iş sahibinin ihbar yükümlülüğünden sözedilemez. O halde mahkemece yapılması gereken iş ayıbın derecesini bilirkişiye yeniden incelettirmek, eserin tümüyle reddi gerekiyorsa davanın kabulüne, bedelden indirim gerekiyorsa bu miktar kadar bedelinin iadesine karar vermek olmalıdır. Hukuki değerlendirmede yanılgıya düşülerek davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığından karar bozulmalıdır....

              UYAP Entegrasyonu