Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; bedellerin Yargıtay uygulamarına aykırı olduğunu, yüksek bedel belirlendiğinden bloke yapılamadığını, çevre taşınmazlar ile bedel yönünden yüksek fark bulunduğunu ileri sürmüştür. BELGE VE DELİLLER : Davacı idare tarafından sunulan kamulaştırma belgeleri, tapu kaydı, resmi kurumlara yazılan müzekkerelere verilen cevabi yazılar, keşif ve sonrasında alınan bilirkişi kurulu raporları....

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; bedellerin Yargıtay uygulamarına aykırı olduğunu, yüksek bedel belirlendiğinden bloke yapılamadığını, çevre taşınmazlar ile bedel yönünden yüksek fark bulunduğunu ileri sürmüştür. BELGE VE DELİLLER : Davacı idare tarafından sunulan kamulaştırma belgeleri, tapu kaydı, resmi kurumlara yazılan müzekkerelere verilen cevabi yazılar, keşif ve sonrasında alınan bilirkişi kurulu raporları....

Dosya kapsamından taşınmazın bulunduğu yerde imar uygulaması yapıldığı imar planlarının 11.10.1996 tarihinde kesinleştiği görülmektedir. 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3.maddesinde 5334 sayılı Kanunla değişiklik yapılmış ve bu değişiklikle Hazine adına tescili gereken 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içindeki yerleri yerleşim yeri olarak işgal edilenlerin ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların tescillerinin bedel talep edilmeksizin aynen devam edeceği hükme bağlanmıştır. Somut olayda, dava konusu taşınmaz önce dava dışı belediye adına tescil edilmiş davalı taşınmazları belediyeye bedel ödeyerek 16.3.1999 tarihinde satın almıştır. Davalı Yasanın geçici 3.maddesinin 2. fıkrasında sözü edilen, adına doğrudan tescil yapılan gerçek yada tüzel hukuk kişisi olmadığından davalının Hazineye bir bedel ödemesi gerekmez....

    Dosya kapsamından taşınmazın bulunduğu yerde imar uygulaması yapıldığı imar planlarının 21.5.1986 tarihinde kesinleştiği görülmektedir. 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3.maddesinde 5334 sayılı Kanunla değişiklik yapılmış ve bu değişiklikle Hazine adına tescili gereken 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içindeki yerleri yerleşim yeri olarak işgal edilenlerin ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların tescillerinin bedel talep edilmeksizin aynen devam edeceği hükme bağlanmıştır. Somut olayda, dava konusu taşınmaz önce dava dışı belediye adına tescil edilmiş davalı taşınmazları belediyeye bedel ödeyerek 8.9.1995 tarihinde satın almıştır. Davalı Yasanın geçici 3.maddesinin 2. fıkrasında sözü edilen, adına doğrudan tescil yapılan gerçek yada tüzel hukuk kişisi olmadığından davalının Hazineye bir bedel ödemesi gerekmez....

      İnşaat sözleşmesinden doğan imalât alacağının tesbitinde öncelikle varsa sözleşmesindeki bedel esas alınır, bedel götürü olarak belirlenmiş ise BK.365.maddesi uyarınca yüklenici üstlendiği işi kararlaştırılan bedelle yapmak zorundadır. Eğer sözleşme dışında ayrıca imalât yapılmış ise bunun bedeli de imalâtın gerçekleştirildiği tarihlerdeki mahalli rayiçlerle saptanır. Dava konusu olayda taraflar fabrika binasının yapımında 400.000,00 YTL + KDV. bedelle anlaşmışlardır. Bu bedelle nelerin yapılacağı ise yine sözleşme ve projelerde gösterilmiştir. Bu nedenle davacının götürü bedel kapsamına dahil işlerin bedelini (KDV hariç) almış olması nedeniyle götürü bedel kapsamında yapılması gereken imalâtın bedelini talep edemez....

        Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.04.2013 tarih 2011/104 Esas 2013/309 Karar sayılı dosyasında açılan tasarrufun iptali davası sonucunda, 25.04 2017 tarihli ihalede alacağa mahsuben alacaklılara 480.000,00 TL bedel karşılığı satılmış ve ihale 24.05.2017 tarihinde kesinleşmiştir. Bu durumda, davacının artık aynı taşınmaz hisselerinin haczini ve satışını isteme imkanı ortadan kalkmıştır. Yapılacak iş, Amasya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.04.2013 tarih 2011/104 Esas 2013/309 Karar sayılı dosyasındaki alacağın tahsilinden sonra bakiye bir bedel kalıp kalmadığı tesbit edilerek, bedel kalmamış ise konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, bir bedel kalmış ve bu bedel üçüncü kişiye ödenmiş ise davacının alacağı ile sınırlı olarak bu bedelin o kişiden tahsiline karar verilmesinden ibarettir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur....

          -TL de ek zarar oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, iki ihale arasındaki bedel farkı 810.30.-TL ile ek zarar olan 171.70.-TL olmak üzere toplam 982.-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 982.-TL üzerinden hesaplanacak KDV’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bedel farkı olan 810.30.-TL’ye 26.9.2005 tarihinden tahsil tarihine kadar reeskont faizi işletilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacı idare temsilcisince temyiz edilmiştir. Dava, iki ihale arasında oluşan bedel farkı nedeniyle alacak istemine ilişkindir. Mahkemece, iki ihale arasındaki sürenin 706 gün olduğu ve bu sürenin makul sayılamayacağı gerekçesiyle 60 günlük sürenin makul olacağından bahisle hesaplama yapılarak hüküm kurulmuş ise de, davacı temyizinde emvalin altı kez satışa çıkarıldığı, ancak sonuncu ihalede satış yapılabildiğini ileri sürmüştür....

            Dosya kapsamından; Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyetince, davacı tarafından verilen 19/02/2018 tarihli bedel artırım dilekçesinin, davalı tarafa tebliğ edilmediği ve davalı vekilinin, bedel artırım dilekçesinin tarafına tebliğ edilmeden hüküm kurulmasının savunma hakkını ihlal ettiği yönündeki itirazının, İtiraz Hakem Heyeti tarafından reddedildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda; davacı vekilinin 19/02/2018 tarihli bedel artırım dilekçesinin yukarıda anlatıldığı üzere Tebligat Kanunu’na uygun olarak davalı vekiline tebliği ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkının ihlali ile karar verilmesi isabetli olmayıp bozmayı gerektirmiştir....

              Mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme ve işlem yapılarak fark bedelin bloke edilmesi için davacı idareye süre verilmiş, yasal süreler içerisinde fark bedel bloke edilmediğinden davanın reddine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Dava konusu taşınmazın bozma sonrası tespit edilen kamulaştırma bedeli ile bozma öncesi hüküm altına alınmış olan kamulaştırma bedeli arasındaki fark bedelin depo edilmesi için davacı idareye Kamulaştırma Kanununun 10/8. maddesi uyarınca usulüne uygun süreler verildiği halde, davacı idarece fark bedel, bloke edilmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir....

                evvel ilk kararda belirlenen ve depo edilen 34.338,00 TL ile idarenin kıymet takdir komisyonunca belirlenen bedel olan 38.060,80 TL arasındaki fark olan 3.722,80 TL'nin peşin ve nakit olarak hak sahibine ödenmesine, kalan 11.237,20 TL'nin ise bedele ilişkin kararın kesinleşmesine kadar 3'er aylık hesapta nemalandırılarak karar kesinleştiğinde tapu malikine ödenmesine,) ibaresinin hükümden çıkartılmasına, yerine (Bozma öncesi tespit edilen 34.338 TL ile fark bedel 11.237,20 TL'nin işlemiş tüm nemaları ile tahsilde tekerrürlüğe sebebiyet vermeden, ödenmemiş olması halinde derhal ödenmesine) cümlesinin yazılmasına, b)Gerekçeli kararın hüküm fıkrasının; 2/a ve 2/b numaralı bentlerinin hükümden çıkartılmasına, yerine (Dava 4 ay içinde sonuçlandırılmadığından bozma öncesi tespit edilen kamulaştırma bedeli 34.338 TL ye 25.05.2015 tarihinden ilk karar tarihi olan 07.01.2016 tarihine kadar, fark bedel 11.237,20 TL'ye ise aynı tarihten son karar tarihi olan 17.09.2020 tarihine kadar yasal faiz...

                  UYAP Entegrasyonu