Hukuk Dairesi'nin 04/07/2019 tarih 2018/1590 esas 2019/899 sayılı kararı ile kaldırılmış; Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı sonrasında 17.12.2019 tarihli celsenin 2 nolu ara kararı ile yasal ihtarat içermeyen açıklama talebinde bulunulduğu, davacı vekilince 30.12.2019 tarihinde Uyap sisteminden daha önce verilen 04.07.2018 tarihli dilekçesini gönderdiği ve talebin yine terditli olarak iletildiği anlaşılmıştır. Dosya kapsamındaki çözülmesi gereken sorun olarak; davacının ayıptan kaynaklı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 227. maddesinde alıcıya tanınan hakları yenilik doğurucu yani tüketilen haklardan olup alıcı bunlardan ancak birini kullanabilecek, başka bir anlatımla terditli olarak talepte bulunamayacağına açıktır....
Hukuk Dairesi'nin 04/07/2019 tarih 2018/1590 esas 2019/899 sayılı kararı ile kaldırılmış; Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı sonrasında 17.12.2019 tarihli celsenin 2 nolu ara kararı ile yasal ihtarat içermeyen açıklama talebinde bulunulduğu, davacı vekilince 30.12.2019 tarihinde Uyap sisteminden daha önce verilen 04.07.2018 tarihli dilekçesini gönderdiği ve talebin yine terditli olarak iletildiği anlaşılmıştır. Dosya kapsamındaki çözülmesi gereken sorun olarak; davacının ayıptan kaynaklı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 227. maddesinde alıcıya tanınan hakları yenilik doğurucu yani tüketilen haklardan olup alıcı bunlardan ancak birini kullanabilecek, başka bir anlatımla terditli olarak talepte bulunamayacağına açıktır....
birlikte davanın kabulüne karar verilmesi durumunda bedel iadesi yerine, ayıp oranında bedel indirimine hükmedilmesi isteğinde bulunmuştur....
talebine yönelik terditli talebi yönünden ise; davacı vekilinin dava konusunu değeri sebebi ile banka aleyhine tazminat davasına dönüştüreceklerine dair beyan dilekçesi sunduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 125 inci maddesinde dava konusunun değeri halinde davacıya seçimlik hak tanınmış olup eski malike karşı tazminat davası olarak davaya devam edilebileceği gibi yeni malike karşı davaya tescil davası olarak da devam edilebileceği bildirildiğinden davacı vekilinin 19.11.2019 havale tarihli dilekçesinde bedel davası olarak davalı bankaya karşı davanın devamı talep edildiği, her ne kadar davacı, davalı bankadan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 194 üncü maddesi gereğince taşınmazın değeri üzerinden bedel davası olarak davasını devam ettirmiş ise de; 4721 sayılı Kanun'un 193 üncü maddesi ile eşlerin birbirleri ve 3. kişilerle olan hukuki işlemlerinde özgürlük alanı tanınmış olmakla birlikte 4721 sayılı Kanun'un 194 üncü madde hükmü ile...
CEVAP: Davalı alacaklılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının amacının haksız yere elinde bulundurduğu taşınmazlara ilişkin mahkemenin hükmettiği tazminat miktarının tazminini geciktirmek olduğunu, takip dayanağı 2.Asliye Hukuk Mahkemesi 2016/1389 E. - 2019/120 K. numaralı Tapu İptali- Tescil ve Bedel İadesi Davası'na ilişkin davada kısmen kabul/kısmen red kararı verilmediği, davanın kabulüne karar verildiği, verilen kararın davalı tarafından temyiz edildiği, HMK'nın 367/1 maddesi uyarınca temyizin kararın icrasını durdurmayacağını, takibe konu davanın terditli olarak tapu iptali ve tescil, olmaz ise tazminat istemine ilişkin olduğunu, bir kısım taşınmazlar için tapu iptali ve tescil talep edildiğin, davalı tarafından kaçırılan taşınmazlar için tazminat talep edildiğini, tazminat talebinin tapu iptali tescil davasından hariç tutulduğunu, tazminat kalemlerine konu ilamın kesinleşmeden takibe konu edilebileceğini, ayrıca ilam neticesinde hükmedilen tazminat alacağının ayni bir hak...
Diğer bir anlatımla dava terditli olarak açılmış olup, mahkemece davanın ilk bölümü olan tapu iptal ve tescili istemi yönüyle dava incelenip sonuçlandırılmıştır. Öncelikli talep olan tapu iptali ve tescili isteminin reddine karar verildiğine göre, terditli olarak istenilen bedel talebi hakkında da hüküm kurulması gerektiği halde, bu konuda mahkemece, herhangi bir değerlendirme yapılmamış ve olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamıştır. Bu nedenle mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerekirken, Dairemizce temyiz incelemesi sırasında bu hususun gözden kaçırıldığı anlaşılmakla, davacılar vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 23.12.2019 tarih 2016/14480-2019/8743 Esas, Karar sayılı ilamıyla onama ilamının terditli olarak istenen bedel talebi yönünden ortadan kaldırılmasına ve hükmün bedel talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması nedeniyle BOZULMASINA, 02.07.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Somut olayda, davacının davasını terditli taleple açtığı ve Mahkemece davacının ilk talebi olan işe iade ve parasal hakların ödenmesine dair talebi kabul edilerek, davacının işe iadesi ile 4 aylık brüt ücreti tutarında işe başlatmama tazminatı ve kararın kesinleşmesine kadar 4 aylık ücreti ve diğer hakların ödenmesi gerektiğine dair 04.12.2012 tarihinde hüküm kurulmuş, aynı hükümle birlikte davacının kıdem, ihbar ve kötüniyet tazminatı yönündeki talebinin bu dava dosyasından tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesine karar verilmiştir. Mahkemece terditli taleplerden işe iadeye karar verildiğinde dava sonuçlandığı ve alacak talebi yönünden usulüne uygun açılmış ayrı bir dava bulunmadığı halde Mahkemece tefrik kararı verilerek terditli taleplerden ikincisinin hüküm altına alınması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir....
Davacı tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde tazminat isteminde bulunmuştur. Hukukumuzda bir davanın, birden fazla taleple açılması mümkündür. Bu tür davalara da terditli davalar denilir. Terditli davalarda açılmış birden fazla dava yoktur. Dava, aslında terditli istekler içeren tek bir davadır. Somut olayda da davacı tek bir dava açmış ancak mahkemeden terditli olarak talepte bulunmuştur. 6100 sayılı HMK’nın 326. Maddesi uyarınca yasalardaki istisnalar dışında mahkemelerin yargılama giderlerinden (HMK m.323), bu arada avukatlık ücretinden aleyhine hüküm kurulan tarafı sorumlu tutması gerekir. Görülmekte olan davada, davacının aslında tek bir dava olan terditli isteği kabul edildiğinden, ortada davacı aleyhine kurulmuş bir hüküm yoktur. Dolayısıyla davacı, yargılama gideri ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulamaz....
A.Ş.nin sorumluluğunun bulunduğu, kira tazminatının menfi zarar kapsamında bulunmadığı gibi sözleşmenin de ifa imkanının bulunmadığı anlaşıldığından bedel iadesi ve menfi zarar yönünden açılan davanın kabulüne, ödeme tarihinden itibaren ticari faiz ve kira tazminatı yönünden açılan davanın reddine karar vermek gerektiği, davacının manevi tazminat isteminin koşulları oluşmadığı, taraflar arasındaki ilişkinin tüketici işlemi olduğundan yasal faiz yürütülmesi gerektiği, davalı daha önce temerrüte düşürülmediğinden faiz başlangıcının dava tarihi olduğu anlaşıldığından birleşen davanın da kısmen kabulüne karar vermek gerektiği gerekçesiyle; asıl davada tapu iptali ve tescil yönünden açılan davanın reddine, asıl davadaki bedel iadesi ve tazminat talebinin ıslah talebi doğrultusunda kısmen kabul kısmen reddine, davacı ile davalılardan ... A.Ş. arasında imzalanan 04.05.2009 tarihli ... ......
İşbu davada ise davacı vekili, davalıların yüksek kar payı verileceği ve yatırılan paraların istendiği zaman iade edeceği vaatleriyle para topladığını, bu şekilde müvekkilinin dolandırıldığını, kaldı ki müvekkilinin davalı şirkete geçerli ortaklığının bulunması durumunda müvekkilinden payların nominal değerinin çok üzerinde haksız olarak tahsilatlar yapıldığını, müvekkilinden haksız olarak alınan bu bedelin iadesi gerektiğini ileri sürerek terditli olarak birinci talebinde, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespitini ve bu amaçla verilen paranın tahsilini, ikinci talebinde ise nominal değer üzerinde fazladan ödenen paranın tahsilini talep etmiş, yargılama sırasında, birinci talebinden ve davalı ... aleyhine açtığı davadan feragat ettiğini, davasını ikinci talebine hasrettiğini bildirmiştir....