Maddesinde düzenlenen bağıştan rücu için öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş ise de bu kabulün isabetli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki; Davacılar vekili dava dilekçesinde müvekkillerinin bağıştan rücu şartının gerçekleştiğini 2018 yılı Aralık ayında öğrendiklerini açıklamış olup bu beyanın aksini ıspat külfeti davalı yandadır. Davalı yan, bağıştan rücu koşulunun gerçekleştiğini davacıların daha önce öğrendiklerine ilişkin belge sunamadığı gibi dinlenen tanık anlatımlarında tüm davacıların bağıştan rücu koşullarının gerçekleştiğini daha önceden öğrendiklerini kabule elverişli net ve kanaat verici bir beyan bulunmadığı gibi esasen konu taşınmazın ahara kiraya verilmesi 2018 yılı Temmuz ayında olup dava ise 29.12.2018 tarihinde açıldığına göre hak düşürücü sürenin geçtiği kabul olunamaz. Hal böyleyken işin esasının incelenmesi gerekirken hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddi doğru değildir....
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Dosyanın incelenmesinde; davacı asilin dava dilekçesinde özetle; nişanın haksız bozulması nedeni ile davalıya nişan hediyesi olarak taktığı iki adet burma bilezik, bir adet alyans yüzük, bir adet söz yüzüğü ve bir çift küpenin kendisine aynen iadesine, mümkün olmadığı taktirde 10.000 TL'nin nişan tarihi olan 01/06/2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsil edilerek kendisine ödenmesine karar verilmesini dava ve talep ettiği,mahkemece yapılan yargılama sonucunda;Mersin 9.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 18/12/2020 tarih 2019/422 Esas 2020/214 K. sayılı kararı ile özetle; somut olayda; davacının 01/06/2017 tarihinde yapılan merasim sırasında evli olması nedeniyle bu merasimin nişan merasimi niteliğinde sayılamayacağı, davacının davalıya verdiği ziynet eşyalarının hediye olarak kabulü gerektiği, hediye eşyanın iadesinin istenemeyeceği ve bağıştan dönme koşullarının da bulunmadığı, her ne kadar davalı vekili davacının taktığı ziynet eşyalarının bağış niteliğinde...
Borçlar Kanununun 244 ve devamı maddeleri gereğince yöntemine uygun bağıştan dönme için açılmış bir dava ve istek de bulunmadığına göre bağışlama sebebiyle paranın kadının kişisel malı olarak dikkate alınması gerekir. Kişisel mal üzerinde kocanın alacak talebinde bulunma imkânı bulunmadığından mahkemece, davacının davasının reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme sonunda yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 04.07.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Mahkemece, taraflar arasındaki protokolün geçerli olduğu, protokole göre davacının bağışlamayı şarta bağlamadığı ve bağıştan dönme koşullarının oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Yukarıda da kısaca özetlendiği gibi davacı, şartlı olarak bağışlama yaptığını, ancak davalının sözleşmeye uygun davranmayarak edimlerini yerine getirmediğini ve geri ödeme planına da uygun davranmadığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Mahkemecede davalının yetkililerince imzalandığı ve tarafları bağlayacağı kabul edilen tarihsiz "Protokol" başlıklı belgede, davacının inşaatın bazı bölümlerini bedelsiz olarak yapmayı kabul etmiş ise de, protokolün üç ve müteakip maddelerinde cami altında yapılacak işyerinin 15 yıl süre ile davacıya kira verilmesi ve kiralamanın hangi koşullarda olacağına ilişkin düzenlemeler yapılmıştır....
Bu durumda, ortada bağış suretiyle yapılmış bir temlik bulunmadığına göre; bağıştan dönme hukuki sebebine dayanılmasına ve 6098 sayılı TBK.'nin 295/2. maddesinin uygulanmasına olanak yoktur. Öte yandan, her ne kadar, davalı, 14.02.2017 tarihli duruşmada "...ben evlenirken davacıdan bir güvence istemiştim, kendisi de bu taşınmazı bana verdi..." şeklinde beyanda bulunmuş ise de; dava konusu taşınmazın resmi akitte satış yoluyla temlik edilmesi karşısında bu beyanın dahi davanın niteliğini değiştirecek mahiyette olduğu kabul edilemez. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir. Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Bu kapsamda somut olaya bakıldığında ise; davacıların bağıştan rücu nedeniyle düğün öncesi ve düğün merasiminde davalı kadına takılan ziynet eşyalarına ilişkin davalının sadakatsiz tavır ve davranışlarına dayalı alacak talepleri yönünden yukarıdaki açıklamalar da gözetildiğinde taraflar arasındaki uyuşmazlığın Borçlar Kanunu'ndan kaynaklandığı ve bu talepler yönünden görevli mahkemenin ise Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu kuşkusuzdur. Görev kamu düzenine ilişkindir. Yargılamanın her aşamasında mahkeme tarafından kendiliğinden dikkate alınmalıdır. O halde davacıların taleplerine ilişkin olarak mahkemece işin esasına girilerek hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir....
Ancak eğer alıcı TBK'nun 227/1 maddesi uyarınca sözleşmeden dönme hakkını kullanmak istiyorsa menfi zararlarının tazminini talep etmekte hakkı var ise de müspet zararlarını talep edemez. Zira sözleşmeden dönme hakkı kullanıldığı için sözleşmeye bağlı olan müspet zararların tazmininin talep hakkı hukuken yoktur, sadece sözleşmeden dönme hakkı kullanıldığı için menfi nitelikteki yapılan masraflar veya sözleşmenin sona ermesi nedeniyle elinden kaçırmış olduğu fırsatlar talep edilebilir. Yapılan açıklamalar ve yargılama sonucu; davacının alıcı olarak davalının satıcı olarak aralarında akdedilen sözleşme uyarınca dava konusu olan -------- marka üç adet çekicinin satışı konusunda anlaşma sağlandığı, yapılan tespit raporları ve mahkememiz tarafından alınan teknik bilirkişi ile her üçününde üretim hatasından kaynaklı gizli ayıplı olduğu, dış muayene ile tespitinin mümkün olmadığı, çekicilerin kullanılması sırasında gizli ayıbın ortaya çıktığı tespit edilmiştir....
temyiz itirazlarına gelince: Borçlar Kanunu'nun 244.maddesi uyarınca, bağışlanan bağışlayana veya yakınlarından birine karşı ağır bir cürüm işlerse ya da bağışlanan bağışlayana ya da ailesi için kanunen mükellef bulunduğu vazifelere karşı ehemmiyetli bir surette riayetsizlikte bulunursa,bağışlayan bağıştan rücu ile bağışlanan elinde ne kalmış ise onun iadesini dava edebilir....
Somut olayda, davacı tarafça keşide edilen çeklerden kaynaklı bağışlamadan rücu ve menfi tespit talepli iş bu davanın Mahkememizde açıldığı, uyuşmazlığın temeli olan çekin, kıymetli evrak olarak Ticaret Kanununda tanımlı ve Yasada düzenlendiği..." gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. İstanbul 20....
İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar İlk Derece Mahkemesinin 29/06/2021 tarihli ve 2021/91 E., 2021/350 K. sayılı kararıyla; aradan geçen uzunca süreye rağmen davalının haklı bir neden olmaksızın koşulu (... ...’nu yapmadığı) yerine getirmediği, davacıların bağıştan dönme hakkını kullanarak verdiklerini geri isteyebilme hakları doğduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. 4. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. 5. İstinaf Nedenleri Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; eksik inceleme ile verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, delillerin hatalı değerlendirildiğini, ......