"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ DAVA TÜRÜ : ALACAK, TERKİN -KARAR- Dava, bayilik sözleşmesine dayalı çekişmenin giderilmesi, cezai şarttan kaynaklanan alacağın tahsili, intifa hakkının terkini ipoteğin kaldırılması isteğine ilişkindir. Davanın açıklanan bu nitelendirmesine göre, 2797 Sayılı Yargıtay Yasasının 14.maddesi uyarınca temyiz incelemesi Yüksek 19.Hukuk Dairesine ait bulunduğundan dosyanın ilgisi yönünden anılan Daire Başkanlığına gönderilmesine,10.01.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi K A R A R Dava, tacir olan taraflar arasında bayilik sözleşmesine dayalı olarak yürütülen icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin bulunduğundan, 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 14.maddesi gereğince temyiz incelemesi 11.Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. Yukarıda belirtilen nedenle dosyanın görevli sözü edilen Yüksek Daire Başkanlığına gönderilmesine, 25.05.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi Dava, bayilik sözleşmesine dayalı cezai şart ve tazminat istemine ilişkindir. 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 14. maddesi uyarınca dosyanın temyiz inceleme görevi Dairemize ait olmayıp, Yargıtay 19. Hukuk Dairesine ait bulunduğundan Dairemizin görevsizliğine karar vermek gerekmiştir. SONUÇ : Yukarıdaki açıklanan nedenlerle Dairemizin görevsizliğine, dosyanın Yargıtay Yüksek 19. Hukuk Dairesi Başkanlığı’na GÖNDERİLMESİNE, 29.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ Dava, bayilik sözleşmesine dayalı cezai şart ve tazminat istemine ilişkindir. 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 14. maddesi uyarınca dosyanın temyiz inceleme görevi Dairemize ait olmayıp, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'ne ait bulunduğundan Dairemizin görevsizliğine karar vermek gerekmiştir. SONUÇ : Yukarıdaki açıklanan nedenlerle, dosyanın görevli Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Başkanlığı’na GÖNDERİLMESİNE, 19/11/2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı takdirde dava bir hak davası niteliğini kazanır.” denilmekle salt zilyetliğin korunması davaları ile zilyetliğin tespiti davaları arasındaki fark net bir şekilde açıklanmıştır. Somut olayda; davacı uyuşmazlık konusu taşınmazın bir kısmının Maliye Hazinesi adına kayıtlı olduğu, bir kısmının ise 6292 sayılı yasa uyarınca üçüncü kişilere satılarak kaydedildiği ve tapu kaydında taşınmazın bir bölümünün Ahmet oğlu T4 kullanımda olduğuna dair dair şerh bulunmaktadır....
Asliye Hukuk Mahkemesi ise, taşınır ve taşınmaz mallarda zilyetliğin korunması ile ilgili davaların HUMK'nun 8/3. maddesi uyarınca Sulh Hukuk Mahkemesinin görevine girdiği gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Somut olayda davacı, davayı malik ve zilyet sıfatıyla açmış, dava konusu yeri tapu tahsis belgesi sahibi olan babasından devraldığını bildirmiş olup, tapu tahsis belgesi sahibinden, devralmaya dayalı hak sahipliğine dayandığına göre, uyuşmazlık, yalnızca HUMK’nun 8/11-3. maddesindeki zilyetliğin korunması olarak düşünülemez. Bu nedenle, dava tarihi ve değeri esas alındığında, HUMK’nun 8/1. maddesi uyarınca görevli mahkeme belirlenmelidir. Dava tarihi ve değerine göre, yalnızca zilyetliğin korunmasına yönelik olmayan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir....
Çözümlenmesi gereken sorun, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, TMK'nun 683. maddesine dayalı elatmanın önlenmesi davası mı, yoksa TMK'nun 981 ve devamı maddelerine dayalı zilyetliğin korunması davası mı olduğu hususunda toplanmaktadır. Bilindiği üzere ve kural olarak, taşınmaza zilyet olanlar tapu kaydı veya bir hakka dayandığı takdirde TMK'nun 683. maddesindeki mülkiyet hakkının korunmasından yararlanarak istihkak davası veya elatmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, salt zilyetliğe dayanan kişiler ise TMK'nun 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması hükümlerinden yararlanarak zilyetliğin korunması davası açabilirler....
Davalılar vekili, akaryakıt bayilik sözleşmesinin hukuki ve iktisadi bir bütünlük içerdiğini, bayilik sözleşmesinin feshi ile birlikte intifa sözleşmesinin de sona erdiğini, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir. Somut olayda, davacı ile davalı..... arasında 07.09.2010 tarihinde bayilik sözleşmesinin düzenlendiği, ancak davacı şirketin davalı...'ye... 17. Noterliği'nin 18.06.2013 tarihli ... yevmiye no'lu ihtarı çekerek bayilik sözleşmesini feshettiği, bu arada davalı ...'in dava konusu taşınmazda başka akaryakıt şirketine ait akaryakıt satışına başladığı anlaşılmaktadır. Davalı ...'...
A.Ş.den temin edilen otogaz satışına devam edildiğini, bu durumun bayilik sözleşmesinin 4. maddesine de aykırı olduğunu ileri sürerek elatmanın önlenmesi, kal ve çekişmenin giderilmesini talep etmiştir. Davalılar, davacı şirketin taşınmaz üzerinde intifa hakkının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, resmi intifa hakkı bulunmazsa bile davacının davalı ... Petrol Ürünleri Paz. Tic. San. Ltd. Şti. ile yaptığı bayilik sözleşmesi ilişkisi nedeniyle intifa hakkını kullandığı, bu hakkın bilen kişilere karşı ileri sürülebileceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hükmü davalılar temyiz etmişlerdir. Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve taraflar arasındaki ilişkinin intifa hakkından değil, dava bayilik sözleşmesi ve bayii ile otogaz dağıtım şirketi arasında yapılan onay sözleşmeye aykırılık iddiasına dayalı elatmanın önlenmesi, kal ve muarazanın giderilmesi isteğine ilişkindir....
Bu nedenle mahkemeler her ne kadar davacının iş bu beyanı ile bağlı olmasalar da, dosya incelendiğinde davacının TMK 981 ve devamı maddelerinde bahsedilen zilyetliğin korunması talebinin bulunmadığı, aşamalardaki beyanlarında davalı Senayi ile aralarında zilyetliğin kime ait olduğu hususunda ihtilaf yaşandığını ifade ederek bu nedenle mahkemeden zilyetliğin tespitini talep ettiği anlaşılmıştır. Dolayısıyla dava salt zilyetliğin tespiti isteminden ibarettir. Bu nedenle ilk derece mahkemesi tarafından davanın TMK 981 ve devamı maddelerine dayalı zilyetliğin korunması davası olduğu gerekçesi ile hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş olması hatalı ise de, tespit davalarında öncelikli koşul ve dava şartı hukuki yarardır. Eda davası açılabilecek hallerde tespit davalarının görülebilme imkanı yoktur....