engellediği için müvekkilinin uğradığı munzam zararı karşılamakla yükümlü olduğunu , ------kararında ayrıntılı anlatıldığı üzere ------ gücünün düşmesi durumu göz önüne alınarak müvekkili yararına munzam zarar olduğuna, bu zararın hesaplanması amacıyla dosyaya bilirkişi atanmasına, haklı davanın kabulüne , müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik ----- davalıdan avans faizi ile tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir....
işleyecek değişken oranı avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talep ve munzam zarar ile ilgili talebin reddine karar verilmiştir....
e satıldığını, satın alma işleminden bu yana davalının tapuda devir işlemini yapmadığını, müvekkilini zarara soktuğunu, munzam zararı olduğunu ve müvekkilinin piyasada ticari itibarinin zedelendiğini iddia ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalının munzam zarar karşılığı 90.000,00 TL ile ödenen 55.000,00 TL paranın ferileri ile birlikte karşılığı toplam 145.000,00 TL tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davalı ile müvekkili arasında gayrimenkul satımına ilişkin bir sözleşme bulunmadığını, davacı ile müvekkili arasında gayrimenkul satımı konusunda görüşmeler yapıldığını, bu görüşmeler neticesinde gayrimenkulün alımı için sözleşmenin kurulmasını sağlamak amacıyla kapora olarak davacıdan alınan 30.000,00 TL'nin davacıya müvekkil tarafından iade edildiğini, davacının kusuru neticesinde söz konusu sözleşmenin hiç kurulamadığını, her ne kadar davacı tarafça 30.000,00 TL ile beraber toplam 55.000,00 TL ödeme yapıldığı iddia edilmiş...
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibariyle; bankacılık işleminden kaynaklı itirazın iptali davasıdır. Davacı vekili 21/09/2023 tarihli dilekçesinde; işbu dosyaya konu borcun davalı tarafça haricen tahsil ile ödendiği, davanın konusuz kaldığı, davalı borçlu ile yargılama gideri, vekalet ücreti ve icra inkar tazminatı hususunda da mutabakata varıldığından bu hususlarda da herhangi bir talepleri bulunmadığı, bu doğrultuda yoklukta karar verilmesini talep ettikleri bildirilmiştir. İncelenen tüm dosya kapsamına ve davacı vekilinin beyanları içeriğine göre; davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir. 6100 sayılı HMK 331. Madde hükmünce davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre yargılama giderlerine hükmedilmesi gerektiği ve haricen tahsil hususu ve diğer belgeler gözetildiğinde eldeki davanın açıldığı tarihte davalının haksız olup davanın açılmasına sebebiyet verdiği kanaatiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
bu hali ile munzam zararın oluşmasının mümkün olmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....
Munzam zarar sorumluluğu, kusur sorumluluğuna dayanır. Kural olarak munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağının varlığını, bu alacağın geç veya hiç ifa edilmemesinden dolayı temerrüt faizi ile karşılanmayan zararını, zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmekle yükümlüdür. Diğer bir anlatımla fiilen uğranılan zararın somut veri ve belgelerle tevsik edilmesi gerekir. Zira munzam zarar, alacaklının öz varlığından, ekonomik ve sosyal faaliyetlerinden, toplum içerisindeki statüsünden, başına gelen olaylardan kaynaklanan, somut olgular nedeniyle uğramış olduğu fiili zarardır (HGK'nın 31.10.2007 tarih ve 2007/11-668 E.-2007/798 K. ilamı)....
Sigorta'nın üstüne düşen sorumluluğu eksiksiz şekilde yerine getirdiğini, davanın hukuka aykırı şekilde belirsiz alacak davası olarak açıldığını, bu nedenle davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, aksi halde davacının hukuka ve usule aykırı bir şekilde sebepsiz zenginleşeceğini, dolaylı zarar niteliğinde olan munzam zarar talebinin teminat kapsamı dışında olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte, Mahkemece, hesaplama yapılacak olması halinde ... Sigortanın sorumluluğunun 43.000,00 TL olan teminat limiti ile sınırlı olduğunun, yapılan ve yapılacak hasar ödemelerinin teminat limiti kapsamını aşmaması gerektiğinin göz önünde bulundurulması gerektiğini, alacaklının borçludan munzam zarar talep edebilmesi için borçlunun kusurlu olması ve aşkın zarar ile borçlunun temerrüdü arasında nedensellik bağı bulunması gerektiğini, ancak, meydana gelen zararda ......
Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder. ” hükmünü haizdir. Bu hükümle uygulamada munzam zarar, kanuni tanımı ile aşkın zarar olarak adlandırılan hukuki kurum düzenleme altına alınmış olup mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (BK) 105. maddesi de bu hususta aynı yönde düzenleme içermektedir. Aşkın (munzam) zarar, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faizivle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarar olup bu zarar. borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır....
Asliye Ticaret Mahkemesi TARİHİ : 17/06/2015 NUMARASI : 2014/658-2015/484 - K A R A R - Uyuşmazlığın bankacılık işleminden kaynaklı alacak isteminden kaynaklanmasına, davanın itirazın iptali ya da menfi tespit biçiminde açılmamış bulunmasına göre kararın temyiz incelemesi Dairemizin görevi dışında olup, Yüksek 11. Hukuk Dairesinin görevi dahilindedir. 11.04.2015 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6644 sayılı kanunla değişik 2797 sayılı Kanun'un 60.maddesi uyarınca görevli dairenin belirlenmesi için dosyanın Hukuk İşbölümü İnceleme Kurulu'na gönderilmesi gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle dosyanın Yüksek 1.Başkanlığa sunulmasına, 09.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE; Dava, 6098 sayılı TBK'nun 122. maddesine dayalı munzam zarar istemine ilişkindir. -------- sayılı kararında belirtildiği üzere munzam zararın ispatına ilişkin yükümlülük, bu zararın varlığını iddia een alacaklının üzerinde olup, alacaklı tarafından yasal ispat vasıtalarıyla somut, inanılır ve açık bir biçimde ispatlanması gerekir. Tüm dosya kapsamına göre davacı tarafından dava dilekçesinde kendi durumuna özgü şekilde açık ve somut olarak oluşan zarar olgusuna dair bir iddiada bulunulmadığı, davacının ispata yeter bir delil sunmadığı, ekonomik koşullar nedeniyle oluşan genel ve soyut hususlardan ziyade davacının geç ödeme nedeniyle kendisinin şahsen ve somut olarak uğradığı zarar olgusunu ileri sürüp ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....