Ayrıntıları Yargıtay Genel Hukuk Kurulunun 2021/938 Esas, 2022/401 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; Aşkın (munzam) zarar, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarar olup bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Bu anlamda aşkın (munzam) zarar, temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğuna dair ilkelere bağlı bir zarar türü olarak kabul edilir (Uygur, Turgut: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Şerhi, Cilt I, 2012, s. 810). Aşkın (munzam) zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır. Aşkın (munzam) zararın varlığı için gereken ilk koşul, bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır....
ye yönelik alacak yönünden davanın zaman aşımına uğrayıp uğramadığı, davacının alacağa işletilecek faiz ile karşılanmayan munzam zararının bulunup bulunmadığı, munzam zararı var ise miktarı, munzam zararın davalılardan talep edilip edilemeyeceği hususlarından kaynaklanmaktadır. Davacı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, yargılama aşamasında alınan ve hükme dayanak yapılan 28/08/2018 tarihli üç kişilik bilirkişi heyeti raporu ile çeşitli finansal göstergelerin ortalaması alınıp davacının bankaya yatırdığı 28.500,00 TL'ye işleyecek yasal faiz miktarı hesaplanarak aradaki fark davalı ... yönünden munzam zarar olarak tespit edilmiştir. Munzam zarar davacının bankaya yatırdığı paraya işleyecek faiz ile karşılanmayan zararıdır. Alınan rapor ile davalı ... yönünden tespit edilen munzam zarar miktarı 105.787,85 TL'dir....
olan ilk munzam zarar dosyasında bu talep yönünden müvekkili şirket lehine karar verildiğini, davayı kabul manasında olmamak üzere davacı tarafın munzam zarar talebi soyut iddialara dayanmakta olup başvuranın aşkın zarara uğradığı ispat edilmediğinden talebin reddi gerektiğini, davayı kabul manasında olmamak kaydıyla söz konusu davanın haksız fiile dayanması sebebiyle uygulanacak faizin yasal faiz olması gerektiğini belirterek davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur....
Beyan dilekçesinde munzam zararın oluştuğuna dair somut verilere dayanmamış , Anayasa mahkemesi kararı ve soyut verilere dayandığı görülmektedir. SOMUT OLAYDA MUNZAM ZARARIN DEĞERLENDİRİLMESİ; Munzam zarar , para borçlarında borçlunun temerrüdünün bir sonucu niteliğinde olup TBK.m.122 hükmünde düzenlenmektedir. Söz konusu hükmün ilk fıkrasında, ''alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür''. Alacaklı belli şartların birlikte bulunması halinde munzam zararı isteyebilecektir. Bu şartlar; borçlunun para borcunun ifasında temerrüdü,zarar, uygun illiyet bağı, kusur, bu şartların birlikte bulunması gerekmektedir. Munzam zarar için aranan şartlardan ''zarar'' kavramı önem taşımaktadır....
SOMUT OLAYDA MUNZAM ZARARIN DEĞERLENDİRİLMESİ; Munzam zarar, para borçlarında borçlunun temerrüdünün bir sonucu niteliğinde olup TBK.m.122 hükmünde düzenlenmektedir. Söz konusu hükmün ilk fıkrasında, ''alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür''. Alacaklı belli şartların birlikte bulunması halinde munzam zararı isteyebilecektir. Bu şartlar; borçlunun para borcunun ifasında temerrüdü,zarar, uygun illiyet bağı, kusur, bu şartların birlikte bulunması gerekmektedir.Munzam zarar için aranan şartlardan ''zarar'' kavramı önem taşımaktadır. TBK .m.122/1 de ''temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa '' ifadesi ile temerrüt faizini aşan bir zararın doğması gerektiğini açıkca belirtmiş ancak zararın türü ve niteliği hususunda bir açıklık bulunmayıp genel esaslara göre bir değerlendirme yapılması gerekmiştir. Zarar dar anlamda maddi zararı ifade etmek için kullanılır....
Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliğinin bir koşulu da alacaklı yönünden mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatıdır. Bu bağlamda ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın (munzam) zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiği söylenemez. Zira burada zararın olgusunun, HMK’nın 194. maddesi kapsamında ispata elverişli bir şekilde somutlaştırılarak zarar iddiasının ispatı için gerekli tüm deliller ortaya konulmalıdır. Davacı tarafından ileri sürülen, ülkemizdeki belirli dönemlerde mevcut olan ekonomik olumsuzluklardan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı aşkın (munzam) zarar talebi, zarar olgusunun delili olarak kabul edilemez....
Aşkın (munzam) zarar, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarar olup bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Bu anlamda aşkın (munzam) zarar, temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğuna dair ilkelere bağlı bir zarar türü olarak kabul edilir. Aşkın (munzam) zarar, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır. Aşkın (munzam) zararın varlığı için gereken ilk koşul, bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. Bu para borcunun kaynağının, aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliği için herhangi bir önemi bulunmamaktadır....
Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Bu hükümle uygulamada munzam zarar, kanunî tanımı ile aşkın zarar olarak adlandırılan hukukî kurum düzenleme altına alınmış olup mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 105. maddesi de bu hususta aynı yönde düzenleme içermektedir. Aşkın (munzam) zarar, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarar olup bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Bu anlamda aşkın (munzam) zarar, temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğuna dair ilkelere bağlı bir zarar türü olarak kabul edilir -----....
Banka'nın sorumlu tutulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, diğer dava konusu olan munzam zarar bilindiği üzere, ana para ve faiz dışında zarar görenin uğradığı diğer zarar olduğunu, munzam zararın oluşabilmesi için; ana para ve faizi üzerinde bir zararın meydana gelmesi, zararın, karşı tarafın kursurlu davranışı ile meydana gelmesi, zararla kusurlu davranış arasında illiyet bağının bulunmasının zorunlu olduğunu, somut olayda, müvekkili Banka'nın davacının zararının meydana gelmesinde hiçbir kusuru olmadığını, davacının zararı ile müvekkili Banka'nın kusursuz sorumluluğundan dahi bahsetmek mümkün olmadığını, durum böyleyken davacının hiçbir defile dayandırmadığı munzam zarar isteminin açıkça müvekkili Banka'yı zararı uğtatmak amacını taşıdığının açık olduğunu, davanın bu yönüyle de reddi gerektiğini, asıl alacağın zamanaşımına uğramış olması karşısında munzam zarar alacağının da zamanaşımına uğramış olduğunu, munzam zarar talebi, gerek zamanaşımı yönünden, gerekse oluşmamış olduğundan...
Banka'nın sorumlu tutulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, diğer dava konusu olan munzam zarar bilindiği üzere, ana para ve faiz dışında zarar görenin uğradığı diğer zarar olduğunu, munzam zararın oluşabilmesi için; ana para ve faizi üzerinde bir zararın meydana gelmesi, zararın, karşı tarafın kursurlu davranışı ile meydana gelmesi, zararla kusurlu davranış arasında illiyet bağının bulunmasının zorunlu olduğunu, somut olayda, müvekkili Banka'nın davacının zararının meydana gelmesinde hiçbir kusuru olmadığını, davacının zararı ile müvekkili Banka'nın kusursuz sorumluluğundan dahi bahsetmek mümkün olmadığını, durum böyleyken davacının hiçbir defile dayandırmadığı munzam zarar isteminin açıkça müvekkili Banka'yı zararı uğtatmak amacını taşıdığının açık olduğunu, davanın bu yönüyle de reddi gerektiğini, asıl alacağın zamanaşımına uğramış olması karşısında munzam zarar alacağının da zamanaşımına uğramış olduğunu, munzam zarar talebi, gerek zamanaşımı yönünden, gerekse oluşmamış olduğundan...