Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece alınan uzman roporlarının içeriklerine, çocuğun anne yanındaki fiziksel ve sosyal ortamının açık bir olumsuzluk içermemesine, çocuğun yaşı itibariyle annenin ilgi, destek ve şefkatine olan ihtiyacına, velayetin anneden alınmasını gerektirir ciddi sebeplerin söz konusu olmamasına, çalışmakta olan annenin çocuğun bakımı konusunda sosyal desteklere sahip olduğunun anlaşılmasına, çocuğun üç aylık kişisel ilişki dönemi için ilk kez baba tarafından alınması sırasında yaşananlar doğru bulunmasa da o dönemde çocuğun henüz üç yaşında olduğunun ve daha önce anneden uzun süre ayrı kalmadığının anlaşılmasına, çocuğun anne yanından alınmasının ve düzen değişikliğinin çocuğun üstün yararına daha uygun olacağının kanıtlanamamasına, babanın ekonomik olanakları ile anne yanındaki çocuğun desteklenmesinin de mümkün olmasına göre mahkeme kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmıştır....

2006 yılında Hazine adına idari yoldan tapu kaydının oluştuğu tarihe kadar taşınmaz üzerinde kim tarafından, ne sıfatla, nasıl zilyetlik sürdürüldüğü araştırılmalı, taşınmazın mevcut fotoğraflarına göre üzerinde ev ve müştemilatı olup bir bölümünde yonca ekili olduğu anlaşılmakla; taşınmazın imar-ihyaya muhtaç yerlerden olmadığının anlaşılması halinde ev ve benzeri bina yapmanın edinmeye yarar zilyetlik olarak değerlendirileceği, taşınmazın imar-ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun anlaşılması halinde ise salt bu nevi zilyetliğin edinme imkanı vermeyeceği göz önünde bulundurulmalı, bundan sonra toplanmış ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir....

    ın eşinden şiddet gördüğü için ortak konuttan ayrılarak kendi ailesinin evine dönem dönem çocuklarını da yanına almak suretiyle yerleştiği, müşteki babanın şikayetinde 20.06.2015 doğumlu müşterek çocuk ...'ın suç tarihinde öz dayısı olan şüphelilerin, kıyafetlerini çıkararak cinsel organına dokunduğunu babaannesi ile halasına, onların da kendisine anlatması üzerine olaydan haberdar olduğu yönünde beyanda bulunması üzerine başlatılan soruşturmada, mağdur çocuk üzerinde fiili livata, darp, cebir izine rastlanılmadığına yönelik adli muayene raporu ile çelişkili ve soyut beyanlardan başka da delil elde edilemediğinden bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmış ise de; dosya muhteviyatında bulunan korunmaya muhtaç çocuğun 05.11.2018 tarihinde Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk İzlem Merkezi odasında aile görüşmecisi eşliğinde alınan beyanında, "... dayım iyi insandır. ... ve ... dayım kötü insandır. Bana sarılmak için geldiler ben korktum....

      Çocuk ile anne arasındaki soybağı doğum ile kendiliğinden kurulacağından, anne yönünden soybağı tesisi amacıyla değil, sadece, çocuğu doğuran kadının kim olduğunun tespiti amacıyla dava açılabilir. Nüfusta kayıtlı anne ve baba adının gerçeği yansıtmadığı ve bu nedenle gerçek anne ve baba adının yazılması istemiyle açılacak ve nüfusa kayıtlı bulunan hanenin de değiştirilmesi sonucunu doğuracak davalarda, esasen iki iddia bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi, çocuğun kayden anne olan kadından değil, başka bir anneden doğduğu; ikincisi ise, kayden baba olarak gözüken kişinin genetik baba olmadığı iddiasıdır. Bu davada, kayden anne gözüken kişinin çocuğu doğurmadığı, genetik annenin başka bir kadın olduğunun tespit edilmesi halinde, yukarıda sözü edilen babalık karinesi aksi yönde işleyecek ve “genetik annenin kocası olmayan” kayden babanın, babalık sıfatı kendiliğinden ortadan kalkacaktır....

      Davalı (erkek) vekili cevap dilekçesinde özetle; babanın kararda gösterilen sürelerde çocuğu ile görüştüğünü, davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını, davalı babanın boşanma sonrası şehir dışına taşındığını, bu nedenle kararda gösterilen tarihlerin dışında uzun aralıklarla almak zorunda kaldığını, babanın çocukla ilişkilerinin çok iyi olduğunu, çocuğun da baba yanında kalmak istediğini, davacıyı rahatsız eden hususun bu olduğunu, annenin okul çağına gelen çocuğuna tuvalet alışkanlığı dahi vermediğini, babanın yanında kaldığı sürelerde babanın bu eğitimi verdiğini, her gece kalkıp çocuğa alışkanlık edindirmeye çalıştığını, hatta çocuğa altına yaptığında kendisini yıkamada bulunacağını idrak ettirmeye, anlatmaya çalıştığını, bunun eziyet olmayıp ilgi ve yöntem olduğunu, çocuğa eziyet edildiği iddiasının doğru olmadığını, gerekirse velayetin iadesi için de talepte bulunacaklarını belirterek iftira niteliğinde ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir...

      kabul edilmeyerek eksik inceleme sonucu karar verildiğini, davacının günlük ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma düşmüştüğümü ve başkasının bakımına muhtaç halde olduğunu, %100 malul sayılan bir kişinin başkasının sürekli yardımına muhtaç olmamasının düşünülemeyeceğini, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerektiğini ileri sürmüştür....

        Hukuk Dairesi Tarihi : Dava, davacının geçirdiği iş kazasına bağlı olarak bakıma muhtaç olduğunun tespiti istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen kararın temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Gürhan Koç tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okundu....

          Dosya incelendiğinde, AMETEM’den gelen 05/01/2021 tarihli cevabi yazısında “davalı babanın 09/03/2018 tarihinde opioid kullanımına bağlı bağımlılık sendromu tanısı ile ayaktan muayene edildiği” belirtilmekte ancak bağımlı olup olmadığı, bağımlı ise tedaviye devam edip etmediği konusunda bir açıklama yer almamaktadır. Yine dosya içinde bulunan 08/03/2021 tarihli adli destek görevlisinin hazırladığı raporda “babanın alkollü iken çocuğa telefonda kötü şeyler söylemiş olabileceğini belirttiği” tespiti bulunmaktadır. O halde çocuğun üstün yararı gözönüne alınarak babanın gerçekten bağımlı olup olmadığı, bağımlı ise tedaviye devam edip etmediğinin araştırılarak oluşan sonuca göre kişisel ilişki kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde kişisel ilişki kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir....

            Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının bağımsız nafaka davası yerine hukuken sona ermiş bir alacağın devamı niteliğinde dava açtığından davanın usulden reddi gerektiğini, davalı babanın üzerine haciz şerhi düşülmüş emekli maaşından başka geliri olmadığını, davacının annesinin ekonomik durumunun davacıya yardım nafakası ödenmesini gerektirmeyecek kadar iyi olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davacının öğrenci olduğu, gelirinin bulunmadığı, nafakaya muhtaç durumda olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, aylık 600,00 TL yardım nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; eksik inceleme ile karar verildiğini, davanın usul ve esas yönünden reddi gerektiğini belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur....

            Dosya kapsamından davacı kazalının iş kazası sonucunda %15,00 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı ve bakıma muhtaç durumda olmadığının tespit edildiği, iş kazasının meydana gelişinde davacı sigortalının %/25 oranında müterafik kusurunun bulunduğu anlaşılmaktadır. 3-Sigortalının sürekli iş göremezlik nedeniyle yardıma muhtaç olduğu belirlenmiş ise, bakım ihtiyacının yaşam boyu süreceğinin belirgin bulunmasına göre, sürekli iş göremezlik zararı yanında ve ayrıca brüt asgari ücret üzerinden yaşam boyunca bakıcı gideri hesaplanacağı Yargıtay'ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. Somut olayda davacı kazalının bakıma muhtaç durumda olmadığı raporlarla tespit edilmesine karşın davacı kazalı lehine bakıcı giderine hükmedilmesi hatalı olmuştur. 4-Zararlandırıcı olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanununun 47. maddesine göre manevi tazminat isteme hakkı doğrudan doğruya cismani zarara maruz kalan kişiye aittir....

              UYAP Entegrasyonu