Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

K A R A R Dava, Borçlar Kanununun 61-67 maddelerince sebepsiz zenginleşme iddiasına dayalı alacak istemine ilişkin olup, 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 14.maddesi gereğince temyiz incelemesi 3.Hukuk Dairesine ait bulunmaktadır. Yukarıda belirtilen nedenle dosyanın görevli sözü edilen Yüksek Daire Başkanlığına gönderilmesine, 08.07.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi. ......

    Sebepsiz zennginleşmeye dayalı alacak talep edilebilmesi için borçlunun malvarlığından bir başkasının aleyhine olarak bir zenginleşme meydana gelmeli, zenginleşme ile zenginleştirici olay arasında illiyet bağı bulunmalı ve zenginleşme haklı bir sebebe dayanmalıdır. Dava tarihinden önce yapılan ve davacı tarafından yararlanılan giderler nedeniyle, sebepsiz zenginleşme borçlusunun bu giderlerin yapıldığı tarihte ekonomik açıdan zenginleştiği, yapanın ise o anda fakirleştiği kabul edilemez. Sebepsiz zenginleşme nedeniyle iade isteminde bulunabilmek için bir tarafın malvarlığının diğer taraf aleyhinde çoğalması gerekir. Bu azalma ve çoğalmanın dava konusu taşınmazın davalıya teslim edildiği tarihte gerçekleştiğinin kabulü zorunludur....

      Tapuya kayıtlı taşınmazların satışına ilişkin sözleşme, resmi şekilde yapılmadığı takdirde TMK 706, TBK 237, Tapu Kanunun 26. ve Noterlik Kanunun 60. maddeleri uyarınca hukuken geçersiz olup geçerli bir sözleşme bulunmadığından tarafların sözleşmeye dayalı hak ve borçları da söz konusu olmayacaktır. Ancak bu durumda taraflar, geçersiz sözleşmeye dayalı olarak karşı tarafa ödedikleri bedeli sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri isteyebilir. Sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığının haklı bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin mal varlığı aleyhine çoğalmasıdır. Sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talep edilebilmesi için borçlunun mal varlığında, bir başkasının aleyhine bir zenginleşme meydana gelmeli, zenginleşme ve zenginleştirici olay arasında illiyet bağı bulunmalı ve zenginleşme haklı bir sebebe dayanmamalıdır....

      İstirdat davası, esasen sebepsiz zenginleşme iddiasına dayanan bir eda davası olup, bununla icra takibi sırasında sebepsiz olarak ödenmiş olduğu iddia edilen bir paranın geri verilmesi istenir. Yalnız, davanın şartı icra hukukuna dayanmaktadır: Borçlunun, borcu bulunmadığı bir parayı icra takibinin kesinleşmesi nedeniyle cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmış olması (Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder/Taşpınar Ayvaz, Sema/ Hanağası, Emel: İcra İflas Hukuku, Ankara 2018, 4. Baskı, s. 228). İcra ve İflas Kanunu’nda yerini bulan istirdat davasından sonra sebepsiz zenginleşme kavramına ilişkin açıklama yapmak yerinde olacaktır. Borcun kaynaklarından biri olarak öngörülen sebepsiz zenginleşme, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 61 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Benzer hükümler 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 77 ve devamı maddelerinde de yer almaktadır. BK’nın 61. maddesi; “Haklı bir sebep olmaksızın aharın zararına mal iktisabeden kimse, onu iadeye mecburdur....

        Davacı-davalı ...’in bu yöne ilişkin temyiz istemi yerinde değildir, reddine. Davacı- davalı ...'in birleşen davaya yönelik temyiz itirazına gelince; Birleştirilen dava, sebepsiz zenginleşme hukuksal nedenine dayalı alacak istemine ilişkindir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ve mülga 818 sayılı Borçlar Kanunundaki sebepsiz zenginleşmeye ilişkin maddelerdeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır. Sebepsiz zenginleşmenin borç doğurmasının nedeni; kişinin, iradesi dışında malvarlığında bir eksilmenin meydana gelmesidir....

          Sebepsiz zenginleşme davasında ise; ispat yükü davalıda olup, davalı kambiyo senedi vasfını kaybetmiş çekten dolayı sebepsiz zenginleşmediğini ispat edecektir. İspat vasıtası olarak da cevap dilekçesinde göstermiş olduğu delillere dayanacaktır." şeklinde sebepsiz zenginleşmeye dayalı açılan davalarda davalı keşidecinin ispat yükü altında olduğu belirtilmiştir....

            Dava, kendi fidanını başkasının arazisine diken fidan sahibinin tazminat talebine ilişkindir. Bu nedenle uyuşmazlığın TMK.'nun 722 -729.maddelerine göre çözümlenmesi gerekir. Bir kimse başkasının fidanını kendi arazisine yada kendisinin veya bir üçüncü kişinin fidanını başkasının arazisine dikerse, başkasının malzemesini kullanarak yapılan yapılara veya taşınır yapılara ilişkin hükümler bunlar hakkında da uygulanır (TMK 729.md.). Malzeme sökülüp alınmazsa arazi malikleri, malzeme sahibine uygun bir tazminat ödemekle yükümlüdür. 14/02/1951 tarih ve 1949/17 - 1951/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca davacının talep edebileceği tazminat miktarının belirlenmesinde iyi niyetli olup olmadığının mahkemece kendiliğinden gözönünde tutulması gerekir.Somut olayda; dava konusu 925 parsel sayılı taşınmaz kadastro tespitleri sonucunda 02.07.1964 tarihinde davalıların murisleri adına tarla olarak tescil edilmiştir....

              Türk Medeni Kanunu'nun 729.maddesinde; "Bir kimse başkasının fidanını kendi arazisine ya da kendisinin veya bir üçüncü kişinin fidanını başkasının arazisine dikerse, başkasının malzemesini kullanarak yapılan yapılara veya taşınır yapılara ilişkin hükümler bunlar hakkında da uygulanır" denilmektedir. TMK'nın 722.maddesinde ise; Bir kimsenin kendi arazisindeki yapıda başkasının malzemesini ya da başkasının arazisindeki yapıda kendisinin veya bir başkasının malzemesini kullanması halinde bu malzemenin arazinin bütünleyici parçası olacağı; ancak, sahibinin rızası olmaksızın kullanılmış olan malzemenin sökülmesinin aşırı zarara yol açmaması halinde malzeme sahibinin, gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere bunların sökülüp kendisine verilmesini isteyebileceği; aynı koşullar altında arazinin malikinin de rızası olmaksızın yapılan yapıda kullanılan malzemenin gideri yapıyı yaptırana ait olmak üzere sökülüp kaldırılmasını isteyebileceği hükme bağlanmıştır....

                DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında 6100 sayılı HMK'nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; Dava sebepsiz zenginleşme nedenine dayalı alacak istemine ilişkindir. Davalı vekili dava konusu talep yönünden hak düşürücü sürenin geçtiğini ileri sürmüş ise de sebepsiz zenginleşme hukuksal nedenine dayalı alacak istemleri 6098 sayılı TBK'nun 82. maddesi uyarınca 2 ve 10 yıllık sürelere tabidirler. Bu süre zamanaşımı süresi olup mahkemece re'sen dikkate alınmaz. Davalılar tarafından cevap dilekçelerinde zamanaşımı def'i ileri sürülmemiştir. İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen zamanaşımı def'inin istinaf mahkemesince incelenmesine imkan bulunmamaktadır....

                Bir davada ileri sürülen olguları kanıtlamak, taraflara kanıtlanan olgulara göre davadaki istemi nitelendirmek, bu nitelendirmeye göre uygulanması gereken yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak uygulamak da hakimin doğrudan görevidir (HUMK. 76. md ), (yeni HMK.’nun33.mad.). Dava, davacı tarafından iyiniyetli olarak yapılan inşaat masraflarının sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalı Hazineden tahsili isteminden ibarettir. Bu halde davacı BK'nun sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanabilir. BK'nın 61 vd. maddeleri gereğince, "hukuken geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir başkasının (davacının) malvarlığından istifade ederek kendi malvarlığını artıran kimse (davalı) elde ettiği kazanımı geri vermek zorundadır"....

                  UYAP Entegrasyonu