HUKUK DAİRESİ Dava; ayıplı araç satışı iddiasına dayalı sözleşmeden dönme ve alacak istemine ilişkindir. Davanın bu niteliğine göre, inceleme görevi Yargıtay 13. Hukuk Dairesinindir. Bu itibarla dosyanın gerekli inceleme yapılmak üzere Yüksek 13. Hukuk Dairesine gönderilmesine 15/01/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi....
etkileyen ve taşınmazın değerini azaltan eksiklik nedeniyle davalı firmanın müvekkillerine karşı sorumlu olduğunu beyan etmiş olmakla, müvekkillerine satışı gerçekleştirilen dava konusu taşınmazda davalı firma tarafından yapılan eksik işler nedeniyle bedel indiriminin hesaplanarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00 TL'nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmesini talep etmiştir....
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: DAVA: Davacı 02.12.2021 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı ile 30.07.2021 tarihinde 18.500,00- TL bedel karşılığında lake mutfak dolabı yapılması ve 40- 45 gün içerisinde bitirilip teslimi hususunda karşılıklı anlaşıldığını, ancak anlaşılan süre zarfında teslimin yapılmadığını, daha geç bir tarihte (06.10.2021) teslimin yapıldığını ve daha önceden anlaşıldığı gibi lake yerine lake görünümlü bir dolap yaparak karşılıklı imza altına alınan sözleşmeden ve projeden aykırı bir imalat yapıldığını, arabuluculuk yolu ile de anlaşma sağlanamadığını beyan ederek 18.500,00- TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 2011 yılında verilen ikinci kararda ise cihazın ayıplı olduğu dönemlerde her bir istasyonda üçer vardiya işçi çalıştırılmış olabileceği varsayımıyla tazminat isteminin tümden kabulüne karar verilmiş, bedel iadesi ve indirimi konusunda ise yine bir hüküm kurulmamıştır. Tarafların temyizi üzerine bu karar da Dairemizce eserin iş sahibinin kabule icbar edilemeyecek derecede kusurlu olduğunun anlaşılması nedeniyle ödenmiş olan iş bedeli belirlenerek iadesine karar verilmesi, ayıp nedeniyle işçi çalıştırılmak zorunda kalınan günlerin ise iş sahibinin dönme hakkını kullanabileceği ve ayıplı sistemin yerine yenisinin kurulabileceği sürelerin toplamıyla sınırlı olduğu kabul edilerek tazminat hesabı yapılması gerektiği belirtilerek ikinci kez bozulmuştur....
Davacı iş sahibi şirket vekili, davacı müvekkili şirketin ofislerinde kullanmak üzere mobilya satış sözleşmesi ile 6 parça ürünü imal ederek teslimi karşılığı 5.000,00 TL bedel ödemek konusunda anlaştıklarını, 01.04.2015 olan anlaşma tarihinde 1.000,00 TL peşinat, 02.04.2015 tarihinde 4.000,00 TL kredi kartı ile ödeme yaptığını, davalının ürünleri 2 nisanda teslim edecekken, 1-2 gün süre uzatımı istediğini ve süreyi uzattıklarını, ancak ürünlerin 07 Nisan 2015’te teslim edildiğini, sipariş formunda siyah istenen ürünlerin en önemli parçaları olan masa ve etajerin beyaz getirildiğini, ayrıca dolabın rafı ve arka panosunun ayıplı teslim edildiğini, 07 Nisan 2015 tarihli teknik servis formunda ayıpların yazıldığını buna rağmen doğru ürünlerin teslim edilmediğini, geç ve ayıplı mal teslim edildiğinden dolayı bedel iadesi talep ettiklerini 5.000,00 TL'nin dava tarihinden ticari faizi ile tahsilini talep etmiş, davalı yüklenici şirket vekili; geç teslimin söz konusu olmadığını, yapılan ilk sevkiyatta...
Bu durumda davacı gerçekleştirilen imalâtın kabule zorlanamayacak derecede ayıplı olması nedeniyle sözleşmeden dönmekte haklı olduğu ve yüklenici bedele hak kazanamadığından dava dilekçesinde tarih, numara ve meblağları belirtilen çeklerin ......
Dava; ayıplı mal satışı sonucu, sözleşmeden dönme ve bedel iadesi istemine ilişkindir. HMK'nun 1.maddesi uyarınca "göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir." 114/c maddesinde ise mahkemenin görevi dava şartı olarak gösterilmiş olup, aynı Kanun'un 115. maddesi ile getirilen,"Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır," hükmü gereğince öncelikle mahkememizin görevli olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir. 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 1. Maddesinde amacı açıklanarak, Kapsam başlıklı 2....
Dava, ayıplı ifa nedeniyle sözleşmeden dönme ve bedel iadesine ilişkindir. 28.05.2014 tarihinde 6502 sayılı yasa yürürlüğe girmiş olup, bu yasanın geçici 1. maddesinin 2 fıkrasında ''Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki tüketici işlemlerine, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına bu işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmiş ise kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak: a) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce kurulan ve hâlen geçerli sözleşmelerin bu Kanuna aykırı hükümleri yürürlük tarihinden itibaren uygulanmaz.'' hükmü getirilmiştir. Anılan düzenleme ışığında somut olaya bakıldığında; eldeki 26.11.2015 tarihli davanın 6502 sayılı yasa döneminde açılmış ise de, taraflar arasındaki sözleşmenin 12.02.2014 tarihinde akdedildiğinden 4077 sayılı yasaya tabi olduğu anlaşılmaktadır. 4077 sayılı yasaya göre de ayıplı ifa halinde tüketici, satıcı, sağlayıcı, üretici veya ithalatçıdan istediğine başvurmakta serbesttir....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE : Dava, satış sözleşmesinden ayıba karşı tekeffül hükümlerine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Dairemizce HMK'nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır. Somut uyuşmazlıkta; davacı, davalı şirketten 13.10.2021 tarihinde Apple Iphone 12 Pro Max 128GB marka-model bir akıllı telefon satın aldığını, telefonun ayıplı olduğunu ileri sürerek sözleşmeden dönme ve bedel iadesi talep etmiştir. Yerel mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar davalı tarafından istinaf edilmiştir....
Ayıba karşı tekeffül koşullarının gerçekleşmesi ve yasada öngörülen yükümlülük yerine getirilmiş olması durumunda alıcıya yukarıda belirtilen BK.m.202 ve 203 ile seçimlik haklar tanımıştır. Yani alıcı davacı dilerse sözleşmeden dönebilir, dilerse satım parasının indirilmesini isteyebilir. Davacı ile davalı arasında sözleşme ilişkisi bulunduğuna göre, kaza tarihinde davaya konu aracın davalının mülkiyetinde bulunmaması, davalıyı sorumluluktan kurtarmaz. Hal böyle olunca mahkemece, öncelikle davacının hangi seçimlik hakları kullandığı (sözleşmeden dönme mi, bedel indirimi mi) sorularak, davacı sözleşmeden dönme ve bedel iadesi istediği takdirde araçta daha sonradan, davacı elindeyken meydana gelen kazalar sebebiyle oluşan değer düşüklüğünün hesaplanarak alacaktan mahsubuna karar verilmeli, bedel indirimi istediği takdirde ise Borçlar Kanunu'nun 202. maddesi gereği nispi metod uygulanarak davacının alacağı belirlenmeli ve sonucuna uygun bir karar verilmelidir....